Lavinia F'

564 45 49
                                    

Sana gitme demeyeceğim,
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar;
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim,
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

☾ -Birkaç ay sonra-

"Sevgilim."

Bir anda belime dolanan parmaklar yüzümdeki donuk ifadeyi kocaman bir gülümsemeye çevirdiğinde parmaklarımın arasındaki fırçayı paletin üstüne bıraktım.

"Hım?"

Mırıldanarak sırtımı Minho'nun göğsüne doğru yaslarken kafamı da omzuna bıraktım. Bir elini belimden çekip gözlüğünü çıkartmış, kafasını eğip dudaklarımı öpmüştü.

Kıkırdayıp yerimden doğrulduktan sonra bedenimi ona çevirdim ve kollarının arasına daha da sokuldum.

"Sev beni."

Minho kocaman gülüp saçlarımın üstüne bir sürü öpücük bıraktı ve yanağımı ısırdı. "Sen şımardın sanki biraz hım?"

"Bana ne."

Omuz silkip alnımı alnına yasladım, elimi yanağına koyup yavaşça severken huzurlu bir nefes verdim.

"Saatin kaç olduğunun farkında mısın güzelim? Göz altların çökmüş."

"Bitirmem gereken birkaç şey vardı, hallettim gelecektim birazdan."

Dudaklarımı tekrar öpüp bedenimi kucağına aldığında keyifle ayaklarımı salladım. Odama girip beni yatağa bıraktıktan hemen sonra kendisi de yanıma yerleşti.

Kafamı göğsüne yaslayıp parmaklarını saçlarıma dolarken ben gözlerimi kapatmış, o da uyumadan hemen önce tanıdık bir şeyler mırıldanmıştı.

"Hadi uyu güzelim, bu akşam, sonraki akşam ve ondan sonraki akşam, uyurken de uyandığında da hep burada olacağım."

O şekilde uyuyakaldığımız akşamın sabahında işi olan Minho ben daha uyanmadan kahvaltımı hazırlayıp evden çıkmış, komodinin üstündeki minik notla başlamıştım güne.

Çok fazla işim olduğundan dolayı vakit kaybetmeden işlerimi hallettim ve üstümü de giyerek odadan çıktım. Telefonumdan video açarak hızlıca kahvaltımı edip evden ayrıldım.

Yaklaşık on beş dakikalık bir mesafenin ardından galerimin arka bahçesine arabamı park ettim. Arabanın bagajından hazır tabloları çıkarıp teker teker içeri taşırken yorulduğumu fark bile etmedim, Jeongin'i görene kadar.

Anında dudaklarımı kocaman bir gülümseme kaplarken tabloyu dikkatlice arabanın yanına bırakıp arkadaşıma koştum.

"Jeongin!"

Kollarımı boynuna dolayıp ona sıkıca sarılırken gülerek belime sarılmış, havada iki tur döndürmüştü beni.

Tekrar yere bıraktığında omzuna vurdum. "İnsan bi arar sorar ya!"

middlemist, hyunho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin