"Askere vatan emanet edilir,gönül değil."
Ertesi gün sırt çantamla beraber alaydan içeri girdiğimde gözlerim ilk Tolga'yı gördü.
Bir banka oturmuş dirseklerini bacaklarına yaslamıştı. Annemin mezarına gittiğimi biliyordu.
Beni gördüğünde elimde ki sigaramı fırlattım. Koşarak bir hışımla yanımda bitti.
Ellerini yanaklarıma koydu.
"Güzelim noldu sana yüzün sirke satıyor?" Diye sordu meraklı bir şekilde."Sadece içim buruk ya. İçeri girelim mi?"
Başını sallayıp beni onayladığında askeriyeye girdik. Koridorun sonunda odama girdiğimizde elinde ki çantamı askılığa astı.
Yatağıma oturup elini iki kere yatağa vurdu oturmam için.
Dediğini yapıp oturdum.
"Biliyorum. Aileni kaybetmek nasıl bir duygu bilmem. Ama seni çok iyi anlıyorum." Dedi ve omuzlarımdan tutup beni kendine çekip sarıldı sıkıca."Babam izinden geldiğinde bir saat falan salonda bizimle sohbet eder,odasına geçip kapıyı kilitlerdi. Oda da tek başına ne yaptığını merak ederdim hep. O odada ne yaptığını asker olup ilk timimden şehit verdiğimde anladım." Dediğimde saçlarımı baba şefkati ile okşuyordu.
"O odada şehit verdiği arkadaşları için ağladığını anladım. Ama çok geç olmuştu,tren Ankara'ya vardı tabii." Dediğinde kafamı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. "Senide kaybedersem ne yaparım bilmiyorum." Dediğimde sağ elim sinek kaydı olan yanaklarındaydı."Kimse kimseyi kaybetmeyecek. Ne sen beni ne de ben seni. Ne de timde ki diğerleri. Kimse birbirini kaybetmeyecek." Dedi yatıştırıcı ses tonuyla.
"Biliyor musun? Ben babam şehit olduğunda cenaze töreninde annem ağlarken ben ağlamadım. Çünkü bilmiyordum ne olduğunu. Ben Kara Harp'ı kazandığımda ise mezuniyet günümde annemi kaybettim. Şehit oldu. Benim yanıma gelmişti son kavgamız da özür dilemek için bende kabul etmemiştim. Eğer şimdi annem kanlı canlı karşımda olsa ona doyasıya sarılıp öperdim. Özrünü kabul ederdim." Dedim.
Saçlarıma öpücük kondurdu.
"Dokuz yaşımda ne babamın cenazesinde ne de yirmi dört yaşımda annemin cenazesinde ağladım. Yani yaklaşık on dokuz senedir hiç ağlamadım." Bir şeyi daha itiraf ettim ona. Bilmiyorum ama sadece Tolga'ya anlatabilirmişim gibi hissediyordum. O benim elmamın diğer yarısıydı.
"Bak ne diyeceğim. Bundan sonra annem annen, kardeşim kardeşindir. Sen kimsesiz değilsin tamam mı." Dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım.
"Hadi birbirimize söz verelim.""Ne sözü?"
"Kim birimizden önce şehit olursa, yas tutmayacak, bir başkasına aşık olursak onunla evleneceğiz tamam mı." Diye devam etti.
Ben ondan başkasına nasıl bakardım? Nasıl Tolga'ya baktığım gibi başkasına aşık aşık bakabilirdim. Nasıl ona yaptığım esprileri başkasına yapardım? Aklım almıyordu. Ama yine de onayladım onu.
"Söz.""Söz."
"Birlikte senin memlekete gidelim mi Trabzon'a?"
🖤
Erdem yarbayın odasından çıktığımızda 3 günlüğüne de olsa izin alabilmiştik.
"Hadi bavullarımızı hazırlayalım." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAL (+18)
Teen FictionKin,hırs, mükemmeliyetçilik,ego,sevgi,dikbaşlılık... Melis, dokuz yaşında babasının şehit olmasıyla hayatı alt üst olur. Annesi ise babasının şehit olmasıyla hastalanır,Melis babasının ve diğer asker babaların intikamını almak ve vatanını düşmanlar...