two, we are too strangers to hug each other.

929 170 128
                                    

"Hastaneye girerken nasıl hissettin?" Hyunjin çocuklar ile oynarken Jeongin ile oturup sohbet edecek bir zaman yakalamıştık.

"Ne yalan söyleyeyim korktum, ellerim falan titremeye başladı. Hyunjin hemen her şeyi fark ediyor zaten biliyorsun, kolunun altına aldı beni öyle daha iyi hissettim." Jeongin tebessüm ederek sırtımı okşadı.

"Yine de burayı özlediğimi fark ettim. Ameliyatlara giriyordum, birilerini kurtarıyordum ve bu benim için bir işten çok daha fazlasıydı. Bazen yorgunluktan ölecek gibi hissediyorduk ama ameliyatlarımızı yapıp birilerini kurtardıktan sonra Felix ile oturduğumuzda ikimiz de buna değdiğini düşünüyorduk."

Jeongin sonuna kadar beni dinledikten sonra kafasını salladı sakince.

"Uzun zaman geçti üzerinden, sen de artık devam etmen gerektiğini düşünmüyor musun?" Jeongin ne zaman benden daha olgun bir kişilik olmuştu bilmiyorum ama aramızda otuz olmayan tek o kalmıştı o da otuz olacaktı yakında.

"Buraya her girdiğimde ellerim titreyecekse nasıl ameliyatlara girebilirim?"

"O zaman tekrar buraya alışmanı sağlarız. Sık sık hastaneye gelirsin, bazen ben çocukları ziyaret etmeye geldiğimde benimle gelirsin bazen de sen yalnız Felix'i görmeye gelirsin. Bir şekilde tekrar alışacağını biliyorum."

"Artık dönmek istiyorum." Telefonum çalmaya başladığında çocukların rahatsız olmasını istemediğim için dışarı çıkıp duvara yaslandım.

"Burada olduğunu söylediler, bir şey mi oldu?" Sesini duyduğumda yutkundum, sanırım önemli bir işi vardı.

"Bir şey olmadı, Jeongin ve Hyunjin'in yanındayım. Çocukları görmeye geldik."

"Tamam," Dedi. Aramayı kapatacağını düşünerek telefonu kulağımdan uzaklaştırdığımda tekrar sesini duydum.

"Kendine dikkat et, Hyunjin seni eve bıraksın. Gidince de mesaj at ben ameliyata gireceğim."

"Tamam, sen de dikkat et. Umarım ameliyatın iyi geçer." Aramayı kapatarak nefes verdim. Böyleydik işte, beni önemsiyordu bazen çok üzerime titriyordu daha sonra bana boş gözler ile bakıyordu. Ne düşündüğünü anlayamıyor, suçu kendime aramaya devam ediyordum.

Kimse bilmiyordu aramızın nasıl olduğunu. Bir şeylerin ters gittiğini anlamamalarına imkan yoktu ama bizim bile kabullenemediğimiz şeyleri onların sormasını beklemiyordum. İkimiz de boşanmak istemiyorduk ama bunun için bir çabamız da yoktu. Öyle bir evde iki kırık kalp olarak yaşayıp gidiyorduk.

Yanıma duvara yaslanan Hyunjin'le kendime geldim. Kafamı ona çevirdiğimde o da bana bakıyordu. "Musait değil mi?" dediğinde nefes verdim yorgunca. "Ameliyata giriyormuş, eve tek gitmememi söyledi." kafasını salladı sakince.

"Biz bırakırız zaten seni."

"Ben burada daha fazla kalamazmışım gibi hissediyorum. Huzursuz olmaya başladım, kendim de giderim aslında."

"Bekle burada." Kapıdan içeri girdiğinde sessizce beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra Jeongin ile birlikte çıktılar.

"Ben daha iş saatlerim içindeyim ama müsait olduğumda yanına uğrayacağım Hanji." Gülümseyerek Jeongin'e tekrar sarıldım. İşleri yüzünden herkes deli gibi çalışıyordu. Bir ben evdeydim, tek başımaydım.

Hyunjin sevgilisinin yanağından bir makas alıp çok kısa bir an da dudaklarına öpücük kondurdu.

"Gelirim ben yarım saat sonra, görüşürüz."

Hyunjin'in kolunun altında hastaneden çıkarken beni tanıyan çalışanların bakışlarını hissediyordum. Bu yüzden çabucak hastaneden çıktık. Olayı hatırlamamalarına imkan yoktu, geri döndüğümde sık sık bunu konuşurlarsa stres olurdum. Gerçekten korktuğum da buydu zaten.

"Evde sıkılır mısın?" Arabayı sürerken hafifçe bana bir bakış attı.

"Hayır, sorun değil." Aslında çok sıkılırdım, bunalırdım ve yalnız hissederdim. Yine de bunu birilerine yansıtıp huzur bozmaya gerek yoktu.

"Sonra görüşürüz." Arabadan inip gülümseyerek el salladım. Araba gerçekten uzaklaştığında ayaklarımı sürüye sürüye bahçeden içeri girdim.

Belki de apartman dairesinde falan yaşamalıydık o zaman birkaç komşum olurdu ve yalnız hissetmezdim? Ah, bu da saçma oldu. İki katlı bahçeli evde yaşamak varken gürültülü komşularla yaşanmazdı.

Belki Felix gelir diye mutfağa girip bir şeyler hazırlamaya başladım. Bu şekilde zaman daha çabuk geçiyordu.

Pek aç hissetmesem de hazırladığım şeylerden biraz yedim, etrafı topladım ve sonunda gerçekten yapacak bir şeyim olmadığında televizyonun karşısına uzandım. Felix ile daha önceden başlayıp yarım bıraktığımız diziyi bulduğumda tekrardan izlemeye başladım tek fark bu sefer yalnız izliyor oluşumdu.

Duvardaki saate baktığımda saat neredeyse gece yarısı olmak üzereydi. Anlaşılan acil gerçekten kalabalıktı. Genelde bu saatlerde eve çoktan gelmiş oluyordu ya da kısa bir mesajla bu gece hastanede uyuyacağım diyordu.

Tek kolumu yastığa sararken aklımdan Felix'i kovup diziye odaklandım. Doktor olduğum için doktor dizisi izlemek gerçekten saçmaydı. Yine de sorgulamadan izlemeye devam ettim.

Felix'i aklımdan daha yeni kovmuştum ve o eve gelmişti. Araba evin bahçesinde durdu birkaç dakika sonra kapının kilit sesi geldi.

Yutkunarak gözlerimi yumdum. Uyuyorum sansın istedim, zaten uyuyacaktım.

Oturma odasının ışığını açarak bana baktı, üzerindeki ceketi oturduğum koltuğun kenarına bıraktıktan sonra kollarını katlayarak banyoya ilerledi.

Gözlerimi açmama gerek bile yoktu, bunlar onun alışkanlıklarıydı zaten.

Tekrar odaya girdiğinde yavaşça yanıma yanaştı. Parmakları o kadar belli belirsiz bir şekilde saçlarıma temas etti ki gerçek mi anlayamadım bile.

"Jisung burada uyuma, sonra her yerin ağrıyacak tedavi etmem seni." Titreyen kirpiklerimi yavaşça aralayarak yüzüne baktım.

Geriye çekti kendisini ben de mecburen doğruldum. Gözlerimi ovalayarak yatak odasına çıkarken televizyonu ve ışıkları kapatarak peşimden geliyordu. Ondan önce sessizce yatağa kıvrıldım.

Üzerini değiştirdikten sonra yatağa girdi. Aramızda koca bir boşluk vardı ve bu benim ağlamak istememe neden oluyordu. Birkaç dakika geçti, aramızda herhangi bir hareketlenme dahi yoktu. Ne benim ona dönecek cesaretim ne de onun bana sarılacak cesareti vardı.

Bir evde iki yabancı gibiydik.

İç çektim halimize sonra belimi tutan elini hissettim. Bana yanaştı ve sırtımı göğsüne yaslamamı sağladı. Kalbim hızlanırken tek kelime etmeden öylece hareketsizce durdum.

Gözlerim dolarken ağlamamak için çabalıyordum. Bunu bile özlemiştim, eşime tereddüt etmeden sarılamayacak kadar yabancılaşmıştık.

Bundan gerçekten nefret ediyordum.

×××

Felix aldatirsa kitap angst olur 🤨
ve kitap angst degil dim dim dim

oy verin instadan da takip edin optum

babay

Jae.

one house two broken hearts, jilix.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin