nine, jeongin please don't do that!

801 154 149
                                    

ig: spearcbns iyi okumalar oy verin

Felix'in Seungmin ile olan konuşmasını oturduğum koltuktan dinliyordum. Hararetli hararetli ne yapabileceklerini tartışıyorlardı.

Felix gerekirse bu haksızlık için yasal işlem başlatma istiyordu ve bunu yapacaksa olabilecek şeyleri de göz önünde bulundurmalıydı.

Hastanenin yönetimini karşısına alması pek mümkün değildi.

"Uykun mu geldi Jisung?"

"Ha, ne?" Felix'in sorusunu algılamam biraz uzun sürdü.

"Hayır pek değil. Jeongin ile buluşacağım zaten, istersen sen de gel?"

"Geleceğimi sanmıyorum." Nedenini anlasam da belki oturup konuşsalar tamamen sorunu çözebilirlerdi.

"Belki konuşup sorununuzu çözebilirsiniz."

"Jisung sana iyi geldiği sürece sorun yok ama bana dedikleri hoş değil ve bunu ilk kez yapmıyor. Beni artık istemediği belli, belki de onun çevresinde olmamam daha iyidir." Kafa sallayarak ısrar etmeyi bıraktım. Ben de tam olarak bu yüzden Jeongin ile buluşacaktım.

"Ben gideyim o zaman."

"Seni bırakayım."

"Hyunjin gelecek."

"Peki, dikkat et." Kalkmadan geri oturduğunda ikisine de el sallayarak kapıya çıktım. Birkaç dakika içinde Hyunjin görünürken gergince nefes verdim Jeongin'i kırmadan açıklamalıydım.

"Selam." diyerek koltuğa yerleşip kemerimi taktım. Hyunjin'in de keyfi yerinde gibiydi, bu biraz daha iyi hissetmemi sağladı.

Jeongin'in bizi beklediği kafeye girdik. Masada oturmuş telefonu ile ilgileniyordu. Yanına oturana kadar bizi fark etmemişti.

"Naber?" İkili yan yana otururken ben de hemen karşılarında oturuyordum.

"İyi sen?" diye beni cevapladı.

"Ben de iyi... Kahve alalım bence." İkisi de onaylarken siparişlerimizi vererek beklemeye başladık.

Havadan sudan sohbet ediyorduk ve ben bir şekilde gergin olmayı bırakamıyordum. Üzerimdeki tişörtün kumaşı ile gergince oynuyordum masanın altından.

"Ne söyleyeceksen söyle Jisung." Jeongin anlardı her zaman, yine anlamıştı.

"Yanlış anlama ama Felix'e dediklerin hoş değildi."

"Biliyordum bunun için buraya geldiğini. Onun yüzünden başına gelmeyen kalmadı ve sen hâlâ onu bana savunuyorsun. Onun yüzünden ağlarken bana gelen sendin."

Dediklerinin bir kısmı doğruydu ama haklı değildi.

"Tek üzülen ben değildim biliyorsun, ben ağlarken o dışarıda eğlenmiyordu. Bu tepkiyi hak etmiyor Jeongin, benim arkadaşım olduğun kadar onun da arkadaşısın."

Beni anlamasını umuyordum ama yüz ifadeleri anlamak istemediğini belli ediyordu. Sadece düşündüğü gibi değildi işte!

"Jeongin, bir yıl önce onu yıpratan bendim. Benim yüzümden uykusuz kaldı yeri geldi hiç uyumadan işe gitti. Yeri geldi evde beni yalnız bırakamadığı için bütün hastaneyle kavga etti. Anlamıyor musun? Onu en çok ben yıprattım ve o hâlâ benim yanımda."

"O kadarını yapmayacaksa evlenmeseydi."

"Ya gerçekten anlamıyorum seni Jeongin. Beni desteklediğin için teşekkürler ederim ama bu yaptığın çok saçma."

Kahvelerimiz önümüzde dururken Hyunjin ne diyeceğini bilememiş gibiydi.

"Jeongin... O haklı. Her şeyimizi birbirimize anlatsak da günün sonunda aynı evde yaşayan onlar ve bu kadar dahil olmamalıyız. Görmüyor musun ikisi de birbirini ne olursa olsun seviyor, ayrılmalarını istemen mantıksız. Şu an Felix'e bir şey olsa ona koşacak ilk kişi Jisung ve tersi de doğru. Arkadaşlar bir yere kadar, onlar her gün birbirini görüyor ve durumu toparlamaya çalışıyorlar. Yapma böyle Felix'i yeterince üzdün bir de şimdi Jisung'u üzüyorsun."

one house two broken hearts, jilix.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin