thirteen, there's nothing like eating pizza on the beach.

734 130 103
                                    

ig: spearcbns oylarimizi verelim

Evden içeri girdiğimizde gözlerim kısa bir an bütün evi taradı. Koltuğa yerleşirken bir o kadar yavaş ve sessizdim.

Felix ile uzun bir geçmişimiz vardı, gerçekten uzundu. Diğer çocuklar bir yana biz daha da uzun süredir tanışıyorduk bu yüzden her zaman onlardan daha yakın olmuştuk.

Doğal olarak annesi de beni tanıyordu, iyi birisiydi ama artık böyle düşünemiyordum.

Felix Avusturalya'da doğdu daha çok küçük bir çocukken de Kore'ye geldi. Ailesi taşraya yerleşse de eğitimin iyi olmadığını fark ederek ortaokulda onu Seul'e, dedesinin yanına gönderdiler.

Biz de o zamanlarda tanıştık zaten.

"Direkt masaya oturalım mı?"

Bizden cevap çıkmıyordu, ben cevap vermezdim zaten. Burada olmak bile benim için kötüydü.

"Ee, uzun zaman oldu."

"Evet." dedi sadece Felix, sesinde duygu yok gibiydi.

"Jisung hâlâ eskisi gibi misin? Krizler falan." Gözlerim iştahsızca sadece baktığım tabaktan yukarı doğru çıkıp Felix'in annesini buldu.

Konu yine ve yine bendim, benim geçmişimdi. Benim krizlerim eskisi kadar yoktu ama bu kadar üstüme gelmeleri haksızlıktı. Biz konuyu kapatmıştık, konuşmazdık kimse ile. Bu sorunun altında iyi niyet yoktu, konuyu yine aynı şeylere getirecekti.

"İyiyim." dedim geçip gitmesi için, konu kapansın istiyordum.

"Ay iyi o zaman, hastaneye de dönmüşsün sanırım. Pek uzun sürdü, gerçi ben asla dönemezsin sanmıştım. Neyse sevindim ya, oğlum da sonunda doğrudan kendisine ve işine odaklanabilir."

Ne demeliydim, ne diyebilirdim?

"Neden?" Diyen Felix'e döndük aniden üçümüz de.

"Neden böylesin, ne yapmaya çalışıyorsun? Ben seni tanımıyorum artık, bir şeyler hissedemiyorum da. Annemdin sen benim, tamam belki çocukluğumda senden sık sık uzak kaldım ama her zaman bir şekilde yakındık işte! Neden? Jisung zorlanıyor, ben zorlanıyorum. Birbirimizden uzaklaştık, iki yabancı olduk biliyor muydun? İşimizi soracağına nasılsınız diyebilirdin. Jisung'u iğnelemek yerine sadece hayat nasıl gidiyor diyebilirdin? Babamla bile iki yabancı gibi olduk, sebebi de sensin."

"Bir şey demedim ki." dedi kadın ben ise bomboş bir ifadeyle bakıyor olmalıydım yüzüne, bir şey hissetmiyordum şu an.

"Jisung'a bak, senin tanıdığın Jisung mu bu? Ağzını bıçak açmıyor, buraya benim için geldiğini biliyorum ve burada rahatsız olduğu kilometrelerce öteden anlaşılıyor."

Ayağa kalkarken bileğimi sıkıca sararak beni de kolumdan tutup kaldırdı. "Biz gidelim, artık burası evim gibi hissettirmiyor. Babamla belki görüşmeye devam ederim de anne, sen... neyse." Babası sessiz birisiydi, bilmiyorum çok sessizdi.

"Seni uyardım o kadar, sadece özür dileyebilirdin. Geçmişi kurcalama demiştim..." Babasının sesini kapıdan çıkarken yarım yamalak duydum gibi oldum.

Arabaya apar topar bindiğimizde böyle gecenin biteceğini düşünmemiştim. "Biz en iyisi, pizza alıp sahile gidelim. Ne evde yemek hazırlayabilirim ne de restoranın gürültüsünü çekebilirim. Olur mu?"

"Olur." dedim durgunca, arabayı çalıştırırken bana baktı kontrol amaçlı.

Kendimi çok sakin hissediyordum, boşlukta gibiydim. Belki de sıkılmıştım tüm bu şeylerden.

one house two broken hearts, jilix.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin