bölüm çeviridir, çevirisi bana aittir.
uyarı: mentions of injury. gore. allusions to past trauma. MAJOR FLUFF ALERT. UNCLE DARYL WARNING.
"y/n."
Bu sadece nazik bir fısıltıydı, ama seni yataktan fırlatmak ve kalbini güm güm attırmak için yeterliydi. "Jude? İyi misin?"
Judith pijamalarıyla senin yatağının yanında duruyordu. "Uyuyamıyorum," dedi gerçekçi bir şekilde. "Annemi ve babamı özledim."
Yanındaki boş alanı ortaya çıkarmak için örtünü çektin. "RJ uyuyor mu?" O yatağa tırmanırken sordun. Anında sana sokuldu, yüzünü senin vücuduna çevirdi ve küçük elleri sana uzandı.
"Uyumakta hiç güçlük çekmiyor gibi görünüyor," diye fısıldadı. Sıcak nefesini boynunda hissedebiliyordun. Gülümserken battaniyeyle üzerini örttün.
"O küçük," dedi. "Küçükken uyumak daha kolay." Kolsuz bluzunun yuvarlak yakasında gezinen parmaklarını hissettin.
"Bu konuda haklısın," diye kabul ettin. "Endişelenecek daha az şeyi var."
Judith, "Ben ise pek çok şey için endişeleniyorum," dedi. Parmakları omzuna gitti ve sonra oradaki uzun ince yara izini takip ederek kolunun üst kısmına doğru ilerledi.
"Onlardan bahsetmek ister misin?" Ona sordun.
Başını sallamadan önce, küçük parmak uçları bir an hareketsiz kalarak düşünceli bir şekilde durakladı. "Hayır."
"Tamam." dedin ve ona daha sıkı sarıldın. "Sorun değil."
"Bu yarayı nasıl aldıgını bana tekrar anlatır mısın?" dedi Judith, yüzünde bir gülümseme oluşmaya başlamıştı bile. İri, kara gözleri odanın loş ışığında ortaya çıkarken sen de ona gülümsedin. Uzun, ince yaranın üzerinden yenidem geçti.
"Tamam," dedin. "Batıda bir kasabada, bir bardaydım. Hâlâ eski dükkânların, yaban otlarının ve ana caddeden aşağı uçuşan tozların olduğu türden bir kasabaydı. Her şeyde gizemli bir yan vardı. Kola almak için uğradığımda barın sonunda yaşlı bir adam gördüm..."
"Kola mı?" Şüpheyle tekrarladı. "Seni daha önce bira içerken gördüm! Beş yaşında değilim."
Hafifçe sırıtarak ona anlamlı bir bakış attın. "Hikayeyi duymak istiyor musun, istemiyor musun?"
"Tamam, tamam," diye kıkırdadı.
"Kolamı sipariş ettim ve yaşlı adam yalnız göründüğü için hemen yanına oturdum. Konuşmaya başladık. Elbette oradan olmadığımı anladı. Küçük bir kasabaydı, ya herkesle akraba olduğun ya da aynı kiliseye gittiğin yerlerden biriydi. Bana neden orada olduğumu sordu. Ona geçerken uğradığımı söyledim. Sanırım bir nedenden dolayı bana güvendi, çünkü gitmek için ayağa kalktığımda elime katlanmış, buruşuk bir kağıt sıkıştırdı ve bana göz kırptı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
multifandom imagine²
Fiksi Penggemarsome people were born just so they could be buried