[Şarkı: The Neighbourhood; Sweater Weather
!Bu bölüm Ares'in Lina'yı ilk Araf'ta gördüğü zamanı anlatıyor.
❄
Yine akşam yemeğimi tek başına yemiş büyükçe olan camın önünde bir sigara yakmış dışarıyı izliyordum. Gökyüzünü tamamen süsleyen bir dolunay vardı bu gece. Kargalar tam evimin önündeki büyükçe olan heykelden yaratıkların üzerine konmuşlardı sıra sıra.
Bakışlarımı oradan çekmek zorunda kaldım elimde uzayan giden dumandan dolayı. Şu aralar diken üstünde olduğum için çok fazla sigara içiyordum.
Bugün o gündü...
Asiha'nın bahsettiği gün nihayet gelip çatmıştı.
Seçmiş olduğum kartlarda benim kaderimi tamamen değiştirecek ve beni yok edecek olan kadın bugün Araf'a ayak basacaktı.Ne gibi sorunlar ortaya çıkacaktı hiçbir şekilde bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı ki benim günahı işlemem ile bu olanların önünü açmamdı. Artık ok yaydan çoktan çıkmıştı. Geri dönüşüm yoktu. Elimden geldiği kadar o kadını Araf'ta tutacak kendi yok oluşumu engelleyecektim. Benim yok oluşum tüm evrenin yok oluşu demekti. Benim yok oluşum demek tüm düzeninin altüst oluşuydu.
Ona asla güvenmezdim. Araf'a ilk kez ölümlü olarak yaratılan kişi Diana iken şimdi yeni biri daha ayak basacaktı.
Bir ölümlü kardeşimi yok ederken sıra bana mı gelmişti?
Başka boyutlarda şeytanın kandırdığı binbir türlü düşmanım varken ilk kez gelen bir kadına güvenemeyecek kadar tecrübe sahibiydim.
Elimde izmarit şeklini alan sigarayı küllüğe bastırarak masanın yanında yarısına kadar dolu olan kadehi kafama dikerek kadını karşılamak için evden çıktım.
Elimde almış olduğum sopamı bir hayli sıkmaktaydım. Onun sayesinde tüm zamanı dondurabilir istediğim boyuta geçebilirdim.
Aynı şekilde savaşta kılıç olarak kullanabildiğim gibi.Bahçede beni bekleyen atımın bakıcısı koşar adım yanıma geldi.
"Efendim bir yere mi gidiyorsunuz?"
"Evet. " dedim iyice kararan gökyüzünde bakışlarımı dolandırırken.
"Atınızı hazırlayayım mı Efendim?"
"Gerek yok bugün yürüyeceğim. " başını olumlu anlamda sallayarak bana selam verdi ve geri geri giderek atın olduğu ahıra doğru ilerledi.
Ben de bahçe kapısına doğru ilerleyerek şatodan ayrılmak için iyice hızlandım. At ile gitmeme gerek yoktu çünkü eğer atın ayak seslerini duyacak falan olursa korkup kaçmaya yeltenebilirdi. Misafirimi ilk gelişinde korkutmak istemezdim. Şayet benden ürkerse onu nasıl Araf'ta tutacaktım ki?
Ben dış kapıdan çıkar çıkamaz kargalar benim her adım atışımda gökyüzüne dağıldı. Her birinin felaketi andıran sesleri kulaklarımı tırmalarken onları es geçip ormana giden patika yola saptım. Soğuk rüzgar beni ensemden yakalayınca içime doğru bir ürperti baş gösterdi.
Ayaklarımın altında ezilen ıslak yapraklar işimi kolaylaştırıyorlardı. Sessiz sedasız onun gelişini izleyecektim. Büyük ihtimal şaşkınlıktan korkup etrafa dolandıktan sonra bunların bir rüya olduğunu falan düşünecekti.
Artık tamamen ormanın içine karıştım. Rüzgâr sık ağaçlardan dolayı buraya fazla girememişti. Lakin burasıda aşırı ıslaktı.
Bir ağacın dibine oturup görünmez oldum,gelmesi gereken yerin tam karşısındaydım. Dolunay Ağacı'nın nihayet bu soğukta yaprakları yeşermiş pembe çiçekleri açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ IV +18
Fantasy-Tamamlandı- [+18 cinsellik, hayali varlıklar vardır. ] O gece Tanrı küçük kızın gözyaşlarına kıyamadı, Bir annenin rahminden var ettiği küçük kız yıpranmış, kırılmış, gözlerindeki yaşama sevinci son bulmuştu. Yağmurlardan nefret etti önce, soğukt...