☔6☂️

884 132 104
                                    

Jisung hızlıca locaların bulunduğu yere vardı, hızlıca ahşap siyah kapıyı açtı. Kalbi endişeyle çarpıyor, aklındaki plan için gerekli olanın olmaması onu korkutuyordu. 

Ancak düşündüğü gibi olmamıştı. Felix, işlemeli mermere kollarını çaprazlayarak yerleştirmiş, öylece ayakta duruyordu. onu görmek...garipti. Garip hissediyordu Jisung. Gerçekten garip hissediyordu. Felix'le yaklaşık 5 yıl kadar arkadaşlık yapmıştı ve o beş yılın sonunda olanlar olmuştu. Jisung diğerleri gibi Felix'i suçlamış ve onu düşünmemişti bile. Ama şimdi düşününce Felix durumun başından beri net olan tek kişiydi. Bu onun suçu yok demek değildi, vardı tabii ki. Önceden olsa neden bize kuzeni olmadığını söylemedin derdi Jisung. Ama şimdi suçlu olduğu konular ve değerleri farklıydı.

Mesela Seungmin'e ne olursa olsun böyle davranması başlıca sıkıntıydı. Onun dışında -bu tek Seungmin olayı değil, hatta direkt Seungmin olayıyla ilgili değil. Kendisi için yapmamalıydı bunu) Changbin'i dinlemeyip Wooyoung'a güvenmesi. Aslında başlıca sıkıntı iddiaya girmeleriydi ve bunu da Felix tek başına yapmamıştı  Sanırım başlıca sıkıntılar bunlardı Ayrıca  Felix ve Seungmin ikilisinin arasındaki şeyi tam olarak asla öğrenmemişlerdi. Bu yüzden Jisung eskisi gibi büyük bir nefretle gelmiyordu Felix'e

Çünkü kendisinin Felix'ten pek bir farkı yoktu.

"Felix?"

Sarı saçlı duyduğu  tanıdık ama bir o kadar da yabancı gelen ses ile irkildi. İster istemez elleri titremeye başlamıştı çilli olanın. Tek bu da değildi. Stresten dudaklarınu dişliyor, kendi canını acıtıyordu. Jisung, sarı saçlının titreyen elleri ile yumuşak olduğuna emin olduğu bir sesle söze girdi

"Buraya seni yargılamaya gelmedim... Ya da kötü bir amaçla. Sadece bana yardım etmen gerek"

Eski dostu, gözlerinş yüzünde gezdirirken konuştu Jisung. Felix ne isteyeceğini biliyordu. Eski arkadaşının ne isteyeceğini adı gibi iyi biliyordu.

"J-jisung... Sana bu konuda yardım edemem"

Felix, eski en yakın arkadaşlarından birinin ismini söylerken zorlanmış, cümlenğn gerisini hızlıca tamamlamıştı. Jisung kaşlarınu çattı ancak Felix konuştuğunda tüm düşüncesi değişti.

"Onların arasını ben bozdum istemeyerek de olsa ve geri düzeltmek isterim... Yani... yani gerçekten isterdim!"

Felix konuşmaya çalışıyor, gerçekten yalan söylemediğini göstermeye çalışıyordu bir şekilde. Devam etti sözlerine sarı saçlı.

"Ancak... Ancak Seungmin buna hazır olsa... Meydana gelirdi... Buna ben karar veremem Jisung... Özür dilerim"

Jisung, duyduklarıyla Minho'nun düşüncelerinin haksız olmadığını anladı. Seungmin gerçekten de biliyordu Minho'nun onu beklediğini

İki arkadaş birbirine gözleri dolu dolu bakıyordu şimdiyse. Felix kesinlikle kişilik olarak değişmişti. Aynı şekilde Jisung'ta. Biraz daha öylece durdu iki beden. En sonunda Jisung gülümsedi çilli olana ve aklındakileri diline döktü

"Belki bazılarımıza bu uzun zaman kötü gelse de... Sana çok iyi gelmiş Felix. Haklısın dediklerinde."

Felix alacağı tepkiden korktuğu için aşağıya eğdiği kafasını duyduklarıyla kaldırmış, şaşkınlıkla bakmıştı Jisung'a. Duydukları ruhundaki ağırlığı kesinlikle hafifletmişti.

"Kendine dikkat et olur mu? Seungmin'e de dikkat et lütfen"

Felix başını salladı yavaşça. Locanın ortasında, arkadaşının ne yapacağını bilemez haline karşılık dudaklarını birbirine bastırdı ve Jisung'un veda etmesini kolaylaştırmak için ellerini veda amaçlı salladı. Jisung gülümsedi, elini salladı ve geniş locadan çıkarak çilli olanı yalnız bıraktı.

...

Seungmin'in ortadan kaybolmasından yana dört dakika, Minho'nun dışarı çıkıp, kaldırıma oturmasından 5 dakika ve Jisung'un geleceğini söylemesinden yana 3 dakika...

Soğuk, kirli kaldırımda oturan beden gözlerini yerden çekmiyor, öylece oturmaya devam ediyordu. Minho'nun kalbinin acısı dinmiyordu. O gün sarhoşken zar zor gördüğü aşkını, bugün net bir şekilde yakından görmüştü. Tek o görmemişti hatta. Varlığından şüphe duyan arkadaşları da görmüştü Seungmin'i. Bir ara bu yüzden herkes birbirine o kadar komik bakmıştı ki...

Olay Seungmin ile bitmemiş, Seungmin ile birlikte Felix'i de görmüşlerdi. Gerçi bu Minho'ya da sürpriz olmuştu.

Changbin ve Hyunjin'i 'uzun zamandır baş başa vakit geçiremiyorsunuz zaten' diyerek eve göndermişlerdi. Minho bir yandan olanları düşünüyor, bir yandan arkadaşlarının akşamını mahvettiği için 'kendimden nefret etme nedenleri' adlı listesine yeni şeyler ekliyordu kahve saçlı. Az sonra sol yanına biri oturdu. Bu Jeongin'di.

Küçük olan, büyüğünün soluk yüzünü inceledi önce. Hemen sonrasında ise daha fazla sabredemeyip kocaman bir kucak verdi kahve saçlıya. Minho tepki vermiyordu ancak gergin olan beden yavaşça rahatlıyor, gevşiyordu.

"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"

Minho duyduklarıyla ister istemez gülümsedi ve diğerinin sarılışına öylesine bir sarılma değil de daha sıkı bir şekilde karşılık vermek istedi. Yaptı da, küçük olana kocaman sarıldı ve diğerinin burukça gülümsemesini sağladı Minho.

"Ben de seni çok seviyorum... Gerçekten çok..."

İşte bunu duymak Jeongin'e ilaç gibi geldi. Tüm sevgisini vererek sarılmaya devam etti küçük olan.

İkisini uzaktan üzgün üzgün izleyen Jisung, ne diyeceğini düşünüyordu. Minho'nun başından beri Seungmin'i bulabileceğine emindi. Ancak büyük olan ne zaman kesin bulmak için bir adım atacak olsa duruyor ve Seungmin'e saygı gösteriyordu. Bu iki kez yaşanmıştı daha sonra ise meydanda umutlu şekilde beklemeye başladı büyük olan. Jisung bu saygı olayına gerçekten çok saygı gösteriyordu ve katılıyordu da bu düşünceye. Ancak kendisi olsa bu kadar dayanabilir miydi bilmiyordu. Ayrıca arkadaşının yaptığı bu saygı ve gurur duyduğu hareketine rağmen Felix'in dediklerini söylediğinde Minho'nun üzüleceğine emindi.

Bu yüzden olsa gerek ne yerinden kımıldayabiliyor, ne de bir şey söyleyebiliyordu...

Jeongin sarılırken  kapattığı gözlerini açtı ve orada öylece duran Jisung ile işlerin beklediği gibi yolunda gitmediğini anladı. Elleri Minho'nun sırtında yavaş yavaş gezinirken Jisung iki yana salladı başını umutsuzca. Sanki Minho hissetmiş gibi Jeongin'den ayrılıp arkasını döndü. Ona üzgün bir şekilde bakan Jisung ile burukça gülümsedi.

Üç arkadaş biraz daha orada durmuş, en sonunda yavaş adımlarla eve doğru ilerlemişti. Ancak eve giremeden kapının arkasından gelen inleme sesleriyle üçlü, gerisince binayı terk etti.

 Ancak eve giremeden kapının arkasından gelen inleme sesleriyle üçlü, gerisince binayı terk etti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saat 23.57 yani gün bitmedi ve ben bir günde attığım ybyi üçe tamamladım ✊😌

Biraz hızlı hızlı yazdım ama ne bileyim yorumlar çok motive etti bir de birkaç gündür düzgün yazamayınca bulmuşken yazayım dedim.

Bu sefer direkt iyi geceler diliyorum💓

He Loves Me, He Loves Me Not || 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin