"Jisung ben senin kafanı sikeyim"
Mor saçlı, yaklaşık yirmi dakikadır karşısında oturan genç adama sövüyor, söylenmelerinin arasında zaman olmasına da dikkat ediyordu sanki.
Jisung beş dakika da bir tekrardan söylenmeye başlayan arkadaşından bıkmış olsa da hiçbir şey söyleyemiyor, tam bitti derken tekrardan edilen küfürler ile kaçmak istiyordu evden.
İçeride Seungmin ile konuşan Hyunjin ve yaklaşık 10 dakika önce gelen Chan varken Minho ve Jisung balkona çıkmış, oturuyorlardı.
Jisung içeri diğerlerinin yanına geçmek istese de Minho ona izin vermiyor, söylenmelerini dinlemek zorunda bırakıyordu küçük olanı. Zaten ona göre Jisung yüzünden balkona gönderilmişlerdi.
Ancak ikisi de biliyordu neden gönderildiklerini. Jisung onları öyle gördükten sonra mutfağa geri kaçmış, Hyunjin'e içeri atıştırmalık bir şeyler götürmeye yardım etmiş, bu sırada Chan gelmişti. Hepsi salonda otururken Minho'nun Jisung'a ters bakışları ile Changbin ikisini ortamı gerdiği için hava almaya, balkona, göndermişti göstermelik bir sinirle.
Yaklaşık 15 dakikadır da Minho'nun sinirinin geçmesini bekliyordu ikili. Aslında mor saçlı ara sıra her yere taşıdığı gibi balkona da taşıdığı, masanın üzerindeki güllere bakarken rahatlıyor, hatta gülümsüyordu ancak aklına birden o an yakınlaşmaları ancak Jisung yüzünden geri çekildikleri için hatırladığında o gülümseme hızla siliniyordu.
Jisung o söverken sık sık güllere bakıyor, arkadaşının dikkatini oraya çekerek, söylenmelerden kaçmaya çalışıyordu kısa sürede olsa.
"Niye geliyorsun ki?"
"Söylenme be! Sanki bilerek yaptık... Siz de öpüşmek için bizim evi mi seçtiniz amına koyayım?"
Minho birden üste çıkıp, cesaretle konuşan arkadaşına karşılık olarak sol kaşını havaya kaldırdı. Jisung'un anlık cesareti onun tek hareketiyle anında bozuldu ve sessizleşti.
Ancak bu sefer onunla birlikte büyük olan da sustu. Jisung onun tekrardan söylemesini beklerken Minho "bir dahakine artık" diye mırıldandı.
Jisung her ne kadar 'sabahtan beri niye içimden geçiyorsun o zaman diye bağırmak' istese de sustu ve onu kafasını sallayarak onayladı.
"İçeri geçelim mi?"
Daha fazla dururlarsa Minho'nun tekrardan söylenmeye başlayacağından korkuyordu ister istemez.
Mor saçlı, kısaca bir onu süzüp kafasını salladı. Seungmin ile zaman geçirmek istiyordu hem. Masadaki suya koyduğu gülleri bir çırpıda alıp, zıplayarak mutfağa geçerken, Jisung onun arkasından şaşkınca bakıyordu sadece.
20 dakikadır yemediği söz kalmayan, agresif arkadaşı, su dolu vazodaki güllere sırıtarak oradan oraya tavşan gibi zıplıyordu aşka gelince.
İkili daha fazla duemayıp içeri geçtiğinde konu her neyse Seungmin onlara hayır demeye çalışıyor, başka bir zaman olacağını söylüyordu. Salona girdiğinde ilk Seungmin onu fark etti. Elinde tuttuğu çiçekler ile gülmemek için dudaklarını bastırdı bir kez daha. Hem aşırı mutlu hissediyordu hem de ilk kez yaptığı için mutsuz. Daha yeni yeni ilk adımlarını atıyordu bu yüzden kendini çok zorlamıyor ya da suçlu bulmuyordu ancak Minho'nun bir buket çiçeğe verdiği tepki o kadar güzeldi ki ister istemez pişman oluyordu genç adam.
"Ne oldu?"
Jeongin çok beklemeden konuştu.
"Seungmin'i akşam yemeğine kalması için ikna etmeye çalışıyoruz"