"Bu kadarı yeterli,Ryūnosuke." dedi "at ağızlı"adam sinirli bir şekilde gözlüklerini düzeltirken."Efendim?Anlayamadım Ango-san."
"Artık iyileşmeye başlaman gerekirdi.Neden yerinde saydığın hakkında bir fikrin var mı?"
Şaşıp kaldı siyah saçlı genç.Bir şey diyemedi,sözcükler boğazından yukarı çıkmıyordu ki bir şey desin!
"H-hayır..." diyebildi zorla.Gördüğü muamele karşısında ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
"Hayır demek,çok güzel." Adam kafasını sallayarak derin ve öfkeli bir nefes verdi.Sabrının sonuna gelmiş bir insanın hareketleriydi bunlar.
"Ben elimden geleni yapıyorum Ango-san."
"Öyle mi?Gerçekten elinden gelen bu mu?Galiba unuttun ama sen hastasın Ryūnosuke.Eğer böyle devam edersen akıl hastanesine gitmen an meselesi."
"Ben hasta değilim Ango-san!"
"Hasta değil misin?Halüsinasyon gördüğünü söylüyorsun ve durduk yere insanları öldürüyorsun ama hasta değilsin öyle mi?Sen bu işleri ne zannediyorsun Akutagawa,çocuk oyuncağı mı?"
"Ango-san..." dedi ve gözünden bir damla yaş aktı.Hasta değildi.Kanıtlayamıyordu veya bu kanıya düşünerek varmamıştı ama inancı ona hasta olmadığını söylüyordu.
"Ağlama Akutagawa.Bunları senin iyiliğin için söylüyorum.Tımarhaneye gitmek istiyor musun?"
"Hayır"
"O zaman neden biraz daha çaba göstermeyi denemiyorsun?"
"Ben çaba gösteriyorum zaten.Uykusuz olsam da terapilere gidiyorum,ilaçlarımı aksatmıyorum...Yapmam gereken her şeyi yapıyorum Ango-san!"
"O zaman demek ki daha fazlasını yapman gerekiyor!" Adamın sesi bu sefer daha gür çıkmıştı.Ryuunosuke irkilerek olduğu yere sindi.Azar işitmeyi hak edecek ne yapmıştı ki?
"Siz..." dedi sessizce histerik bir tonda."Ne hakla..."
Gözleri yuvalarından çıkacak gibi açılmış,elleri dizlerini parçalamak için üstün bir çaba gösteriyordu.Biraz sakinleşip karşısındaki adama baktı,hiçbir şey olmamış gibi telefonuyla ilgileniyordu.
Hızlıca etrafına bakındı.Gözleri karşısındaki adamın ağzını parçalara ayırabileceği keskin bir şey arıyordu ancak tabiki bulamamıştı.Tehlikeye karşılık odada keskin hiçbir şey bulunmuyordu.Siyah saçlı genç kısa bir süre umutsuzluğa düştü.O kadar sinirlenmişti ki şu an bu adamı öldürmek için gerekirse kendi kafasını da onunkiyle beraber patlatırdı.
Yavaşça ayağa kalktı-bunu yaparken adamın dikkatini üzerine çekmişti- sandalyesini düzeltecek gibi yapıp hızlıca adamın kafasına indirdi.Sendelemesinden faydalanarak gözlüklerini çıkardı,saplarını gözünün akı dışarı çıkana kadar bastırdı.
"Sınıfa kesici alet koymadınız diye sizi öldüremeyeceğimi mi sandınız yoksa...Ango-san?" dedi gözleri dönmüşken.Sandalyenin ayaklarını bir kez daha yerde yatan adamın kafasına geçirdi.
"O ata benzeyen ağzınızı ikiye ayıracağım!"
Hemen yanlarındaki dolaba gitti,gevşemiş tutacağın vidasını çıkarıp adamın yanağına saplamaya çalıştı.İlk seferde olmayınca ikinci kere denedi,delemese bile biraz kanatmıştı.Vidayı sola doğru sertçe sürterek adamın sağ yanağını yardı.
"AGGHHH!" Acıyla inledi Ango.Gözlerinin sızısını bile unutturacak kadar yakıyordu canını bu vida.
"Geberteceğim!Madem hastayım,o halde beni hasta eden herkesi tek tek öldüreceğim!" diye bağırdı.Ardından birinin duyup gelme ihtimali aklına gelince kapıyı kilitledi.Sandalyeyle adamın kafasına son bir darbe indirdiğinde artık öldüğünden emin oldu ve yorgun bir şekilde yere yığıldı.
"Hasiktir..." dedi bitkinlik ve korku karışımı bir sesle."Yine yaptım..."
Evet,yine yapmıştı.Ancak bu seferki diğerlerinden farklıydı.Daha önceki cinayetlerinin hepsi bilinçsizce yapılmış birer avlanma eylemiydi.Birinin duymasından ya da görmesinden korkmadan,tıpkı bir hayvan gibi yalnızca avını öldürmeye odaklanmıştı.
Ancak bu sefer kapıyı kilitlemişti,kurbanının acı çekmesini istemişti...Şimdi de bir katil gibi suçunu örtmenin bir yolunu arıyordu.
"İçeri gelebilir miyim?" diye bir ses geldi o anda kapıdan.Zil çalmış ve Chuuya-san'la olan dersi başlamıştı.
"Hayır hayır hayır..." Endişeyle ayağa kalktı ve ne yapacağını düşünmeye çalıştı Ryuunosuke.Fakat aklına bir şey gelmeyince hızla kapıyı açıp kızıl saçlı adamı kolundan tutup içeri attı ve kapıyı geri kilitledi.
"Ryu-" Chuuya tam sitem edecekti ki yerde yatan cesedi görmesiyle gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Ne yaptın sen...!?"
"Chuuya-san...Ne yapacağım?!Lütfen yardım edin,tımarhaneye gitmek istemiyorum!" dedi ağlayarak.
"Tamam,bekle.Düşüneceğim..." diye sakinleştirmeye çalıştı genci ama nafileydi.Düşünecek bir şey yoktu.Teneffüse çıkmadan iki saatlik dersin bitmesini bekleseler bile bundan sonraki ders tarihti ve cesedi saklamanın da bir yolu yoktu.Hem saklasalar bile kameralar vardı.Kısacası hiçbir kaçış yolları yoktu.Tek bir yoldan başka...
"Ryūnosuke,karnını kas,bıçaklayacağım."
"Ne!?"
"Sana karnını kas dedim!İkinizi de ben yaraladım,sınıfın içinde kamera olmadığı için inanırlar.Sandalyeyir de parmak izlerin görünmesin diye yakarız."
"Ama hapse gireceksiniz Chuuya-san,buna izin veremem!"
"Ryu,oğlum..." dedi ve gözünden bir yaş aktı.
"Baba..." Siyah saçlı ise hüngür hüngür ağlıyordu.
Kollarını açtı,karnını kasarak Chuuya'ya sarıldı.Fakat sarılması ile karnında bir acı hissetmesi de bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rashōmon'un Ölüleri
FanfictionAna ship: [shin soukoku] Yan ship:[suegiku] Daha da yan ship: [soukoku] "Ailen gerçekten çok stres verici Atsushi..." "Maalesef öyleler.Ama seninle birlikteyken bu daha az sinir bozucu oluyor." "Öyle mi?Belki de sen de benim yaptığım gibi onları ö...