İki genç eve vardığında uzun süreli bir turnikeden kurtulmuş gibi rahatladılar.Siyahlı ilk iş olarak kafasındaki hasır şapkayı çıkardı,daha sonra ise salondaki üçlü kanepeye oturdu.Aylar sonra rahat bir yerde oturunca belinin ne kadar ağrıdığını hissetti.Hastanede de rahat bir yatağı vardı tabi ama güvende hissettiği insanla beraber olunca asıl huzura kavuşmuştu."Sonunda..." dedi başını koltuğun sırtına yaslayıp tavana bakarak.
"Evdeyim."
"Seni ararlar mı dersin?"
"Bilmiyorum,düşünmek de istemiyorum."
"Peki o zaman,gel hadi bir şeyler yiyelim.Dolapta yemek var."
"Ne yaptın?"
Atsushi sevimli bir şekilde gülümseyerek sanki dağları delmiş gibi gururlu bir şekilde konuştu:
"Ramen! Ayrıca incir reçeli de var."
"En sevdiğim yemek,Atsushi!"
"Yaptık bir şeyler." dedi ve az önce yaptığı gülümsemeyi yaparak mutfağa gitti.Ryūnosuke de ardından gelince dolaptaki tencereyi çıkarıp ocağın üstüne koydu ancak ateşi hemen yakmadı.Önce oda sıcaklığında biraz ısınmasını bekledi.O sırada da incir reçelini kavanozdan bir tabağa döktü.Elini tencerenin kenarına vurup ısısına baktıktan sonra ocağı yarım ateşte yakıp uygun sıcaklığa gelmesini bekledi.
"Senin sınava da az kaldı."
"Evet,17 Haziran'da."
"Off seneye de ben gireceğim."
Atsushi oturduğu sandalyeden kalkıp yemeği bir kaşıkla kontrol etti.Yeterince sıcak olduğuna kanaat getirince altını kapatıp tasa koymaya başladı.
"Dur de."
Birkaç kepçe sonra Akutagawa "Tamam." dedi ancak Atsushi durmadı.
"Dur diyeceksin tamam değil."
"Dur,Atsushi."
"Al bakalım." dedi ve tası siyahlının önüne koyduktan sonra kendisine de yemek koydu.
Birlikte karınlarını doyurduktan sonra sofrayı toplayıp iş bölümüyle bulaşıkları yıkadılar-biri akıttı,diğeri köpükledi-Tüm bu yeme-yıkama faslı bittiğindeyse tekrar salona geçtiler.
"Orda..." diye söze başladı Atsushi.
"Çok canını yaktılar mı?"
"Biraz..."
Beyazlı,gencin bileklerine kaydırdı gözlerini.Birkaçına şahit olduğu kesiklerin altına bağ izleri eklenmiş,derisi morluklar ve kızarıklarla kaplanmıştı.Sağ kolunu nazikçe elleri arasına aldı,bileğinden tutup avuç içini öptü.Hokkaidō'nun havası sert olduğu için elleri hastanede geçen süre içinde çabucak kurumuştu.
Atsushi dudaklarını avuç içinden çekip Ryūnosuke'nin tepkisiz hallerini izledi birkaç saniye,daha sonra ise kollarını gencin boynuna sardı.Siyahlının omzunda hissettiği ıslaklık sanki derisinden içeri giren ince uçlu bir şırıngaydı.
"Bir daha gelecekler!" dedi hıçkırarak ağlarken beyazlı.
"Gelip yine alacaklar seni!"
"Gelsinler Atsushi,ne kadar gelirlerse gelsinler beni götürdükleri hiçbir yerde iyileşemeyeceğimi çoktan fark ettim.Madem gelecekler o halde ben de beni asla bulamayacakları bir yere giderim."
"Ne diyorsun Ryū!? Sakın öyle bir şey yapayım deme!" Atsushi gencin boynuna sardığı kollarını çözüp yanaklarını elleri arasına aldı,gözlerini gözlerine dikti.Endişesi göz bebeklerinin beyazlar içinde kalmasından anlaşılıyor,kaşları çatık,kirpikleri göz kapaklarına değer bir şekilde korkusu mimiklerine vuruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rashōmon'un Ölüleri
FanfictionAna ship: [shin soukoku] Yan ship:[suegiku] Daha da yan ship: [soukoku] "Ailen gerçekten çok stres verici Atsushi..." "Maalesef öyleler.Ama seninle birlikteyken bu daha az sinir bozucu oluyor." "Öyle mi?Belki de sen de benim yaptığım gibi onları ö...