"Sorun nedir hanımefendi?" diye sordu Ryuunosuke yanındaki gerginlikten bacağını sallayan kıza.Etrafa endişeli bakıyor,tırnaklarıyla parmaklarının kenarlarını aşındırıyordu."Bi-bir şey yok." dedi kararsız bir sesle.Bir şey olduğu çok belliydi.
"Sadece son günlerde biraz az uyuyorum..." diye geçiştirmeye çalıştı ama Ryuunosuke bunun için yanlış kişiydi.Çok gece kabus görmemek için uyanık kalmış ve gün içinde uykusuzluktan kolunu dahi kaldıramayacak hale gelmişti.Evet,bazen uyku düzeniyle ilgili endişeye kapılıp gergin davranışlar sergilediği oluyordu ama bu kızın durumu çok daha farklıydı.Gözlerinde endişeden ayrı korku da vardı.
Ryuunosuke ilk önce kızı sıkmamak istedi.Kendisini tanımıyordu sonuçta,üstüne giderse onu yanlış anlayabilirdi.Ancak sonra kız biraz ağlamaklı bir sesle ona nerede ineceğini sorunca ters giden bir şeylerin olduğundan emin olarak ona yardım etmek istedi.
"Bir sonraki durakta ineceğim,niçin sordunuz?"
Ryuunosuke bindiğinde tıklım tıklım olan otobüs,spor giyinimli bir kadın ve üç çocuğu da inince şimdi boşalmış,koca otobüste yalnızca ikisi kalmıştı. Sarı saçlı kız her zamanki çekingen tavrıyla konuştu:
"Ben buraya başka bir şehirden geldim,öğrenci olarak.Normalde babam amcaoğlumda kalacağımı söyleyip adresi de gelince vereceğini söyledi ama şimdi ne ona ulaşabiliyorum ne de geri dönebiliyorum."
Kız böyle söyleyince Ryuunosuke "Bir ihtimal..." diye geçirdi içinden.Bu kız onun amcakızı olabilir miydi?Sonuçta onu daha önce hiç görmemişti,görmüşse de muhtemelen çok kısa bir andı ve unutmuştu.
"Pardon ama,adınız Higuchi miydi?"diye sordu öyle olmamasını umarak.Dazai-san'ın yanında söyledikleri aklına geldi.Ne de büyük konuşmuştu ama!
Kız korkuyla cevapladı:"Evet,ama...Siz nereden biliyorsunuz?"
Ryuunosuke içinden bir siktir çekti.Ne onu evine almak istiyordu ne de bu durumda bırakmak.Gerçi rol yapıyor olma olasılığı da vardı ama amcasının kızına-ve kendisi dahil diğer herkese-karşı ne kadar sorumsuz ve düşüncesiz davrandığını hatırladı.Rol olmayadabilirdi.
"Babanın bahsettiği kuzen ben olabilirim."
"Bundan nasıl emin olacağım?"
"Sen babanın numarasını göster,ben de amcamınkini göstereyim.Uyuşuyorsa aynı kişiden bahsediyoruzdur."
Bunun üzerine kız telefonunu çıkarttı ve gencin dediğini yaptı.Numaraların uyuştuğunu görünce içi rahatlamış bir ifadeyle göz yaşlarını sildi.Şimdi biraz da olsa güvende hissediyordu.
"Sen nereye gidiyorsun böyle bu arada?"
"Şehir yoluna gidiyordum,belki biri arabasına alır diye..."
"Bu senin için tehlikeli olmaz mı?Amcamlar ne düşünüyordu ki kabul etmediğim halde seni buraya gönderirken..."
Kız elleriyle kucağındaki çantasını daha sıkı tuttu.Ryuunosuke,yüzünden onun kendini bir yük gibi hissettiğini anlamıştı.Bu duygunun iğrençliğini bildiğinden kendini kötü hissetti,her ne kadar amcasının bunu kasıtlı olarak yaptığını bilse de kızın bu durumda bir suçu olmadığından onu evine almayı kabul edecekti.
Çünkü o amcası gibi değildi,yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım ederdi.
"Bak,saat de epey geç oldu.Bu zamandan sonra seni yalnız bırakamam.Gel bizim eve gidelim.Sonra amcamı bir daha ararız."
Kız mahcubiyetle başını salladı.Belli ki onun da babasının planından haberi yoktu.Adam sırf ek bir boğaz bakmamak için onu genç çocuğun yanına "şutlamış" ve kabul etmeme ihtimaline karşılık da böyle vicdana dokunan bir durum yaratmıştı.
Otobüs durakta durunca önce Ryuunosuke sonra da genç kız bavuluyla aşağı indi.Birlikte apartmana girdiler.Siyah saçlı olan kapıyı açıp bavulu içeri koyduktan sonra kendi de ayakkabılarını çıkardı ve daha sonra kıza eliyle "gel" işareti yaptı.Higuchi üstünden atamadığı çekingenliğiyle ayakkabılarını çıkarıp kenardaki siyah ayakkabılığa koydu ve o da Ryuunosuke gibi içeri girdi.
"Aç mısın?" diye sordu genç adam ceketini çıkarıp vestiyere asarken.Kızın ceketini de alıp aynı askılığın ikinci koluna astı.
"Biraz..." dedi kız ama aslında sabahtan beri kuru bir simit ve bir şişe su dışında hiçbir şey girmemişti midesine.
"Makarna yapacağım o zaman,kısa sürer."
Ryuunosuke ellerini yıkayıp banyodan çıktı ve arkasından Higuchi girdiğinde mutfağa gidip makarna yapmaya başladı.Önce ısıtıcıya biraz su koydu,kaynadıktan sonra tencereye döktü ve tekrar kaynamasını bekledi.O sırada da kız mutfağa gelip sandalyelerden birine oturmuştu.
"Baban sana çalıştığımı söyledi mi?"
"Hayır,söylemedi."
"Anladım...Bak gel senle bir anlaşma yapalım,burda kalmanın karşılığı olarak ben işteyken ev işlerine sen bak,ben de gündüz evde olmayarak sana rahat vermiş olayım.Ne dersin?"
"Olur...Ama çok yemek tarifi bilmiyoru-"
"İnternetten bakarsın o zaman." diyerek makarnanın pişmesi için tencerenin kapağını kapattı ve o da bir sandalye çekip oturdu.
"Ya da dur sen malzemeleri ziyan edersin kesin,boşver yemeği ben yaparım."
Sarı saçlı kız yabancılık çekmekten konuşamıyor,konuşsa bile ne diyeceğini bilemiyordu.Karşısındaki genç kendisinden olmasa bile ailesinden nefret ettiğini o kadar içten belli ediyordu ki mahcup olmamak elde değildi.Aralarında yalnızca 2 yaş vardı sonuçta,ona yapılanları-ve kendisinin küçükkenki aptal tavırlarını-çok iyi hatırlıyordu.
O sırada makarna pişmiş,Ryuunosuke suyunu süzmeden-böyle daha lezzetli olduğunu düşünüyordu-tabaklara koymuştu yemeği.Tabakları da iki tane çatalla birlikte masaya koyduktan sonra dolaptan yoğurt çıkardı ve onları da hazır etti.
Yemeklerini olabilecek en sessiz şekilde yedikten sonra sofrayı topladılar ve Ryuunosuke ayrı banyosu var diye yatak odasının kilidini açıp kızın bavulunu odaya koydu.
"Burada kalabilirsin ancak piyanoya sakın dokunma." dedi tehditkâr bir sesle.O piyano ona hayatta huzur getiren sayılı şeylerden biriydi.
"Teşekkür ederim."
Ardından Ryuunosuke odadaki banyoya birkaç tane havlu ve bir şampuan şişesi koydu.Kendisi odasına giderken kız da odanın kapısını kitleyip duşa girmiş,ardından saatin de geç olmasıyla ikisi de -bulaşıkları yıkamadan- yatmışlardı.
"Sanırım uzun bir süre piyano yok ha,Gin?"dedi fısıltıyla odasındaki sandalyede oturan kıza Ryuunosuke.
"Öyle görünüyor..."
"Ya beni kriz anında görüp benden korkarsa?Üç yıl uzun bir süre,illaki açığım olacaktır."
"'Tedaviye' başlayacaksın ya abi,giderek düzelirsin!Beni görmemek için yaptıkların gülünç doğrusu."
"Öyle olmadığını sen de biliyorsun Gin,ben sadece..."
"Sen sadece içindeki öldürme içgüdüsüne isim takmış bir akıl hastasısın."Kız bu lafıyla Rashomon'u kast ediyordu.Başka bir deyişle her insandaki "hayatta kalmak için öldürme içgüdüsü"nün Ryuunosuke'de somutlaşmış hali.
Genç adam işe yaramayacağını bildiği halde arkasını döndü ve yorganı kafasına kadar çekip sahip olduğu güzel şeyler için Tanrı'ya şükreti.Daha sonra bugün her hangi bir rezillik yapıp yapmadığını düşündü ve yarın halletmesi gereken işleri bir sıraya koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rashōmon'un Ölüleri
FanficAna ship: [shin soukoku] Yan ship:[suegiku] Daha da yan ship: [soukoku] "Ailen gerçekten çok stres verici Atsushi..." "Maalesef öyleler.Ama seninle birlikteyken bu daha az sinir bozucu oluyor." "Öyle mi?Belki de sen de benim yaptığım gibi onları ö...