6. Bölüm

7.3K 661 462
                                    



Sevgili Begüm,

Yolunu yoluma denk düşüren Allah'a şükürler olsun. İyi varsın benim güzel arkadaşım ❤️Bu bölüm senin için.

İnstagram ve Twitter : caylakmatmazel / gokyuzuatlasi

İnstagram ve Twitter : caylakmatmazel / gokyuzuatlasi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Genç kız kalabalık koridorda son hızla ilerlerken göğsüne bastırdığı test kitabına sıkı sıkı sarıldı. Kimseyle göz temasına dahi girmek istemiyordu zira insanlara tahammülünün tükenmesine çok ama çok az kalmıştı.

Mert ve Sevtap'a rastlamaksa hiç istediği bir durum değildi. Ki kardeşleri onu her gördüğünde aralarında kıkırdıyor ve Mert mutlaka 'Möööö!' sesi çıkarıyordu. Elbetteki bu sesin muhatabı Ahu idi. Çok ders çalışıyor,test kitaplarının başında sabahlıyordu. Sınava üç ay kalmışken çözüp bir köşeye biriktirdiği kitapların boyu kendi boyunu geçmişti bile.

Merdivenleri son hız inerken korkuluğa sıkıca tutundu. Çünkü son günlerde gözleri iyice bulanık görüyordu ve çerçevesi kırılan gözlüğünün yerine yenisini henüz alamamıştı. Miyobun ev astigmatının artması baş dönmesini tetikliyordu. Ama Ahu geleceğine giden yolda bu tarz küçük engellere aldırış etmiyordu.

Merdivenler bitip bahçe kapısına ulaştığında yan yana yürüyen iki öğretmenine başıyla selam vermeyi ihmal etmedi. Arka bahçe bu saatlerde boş oluyordu ve okuduğu lisenin klasik iki saatlik öğle arası nihayet başlamıştı. Bazı öğrenciler okuldan çıkıp civardaki kafeye gidiyor kalanlar ise bahçede ya da sınıflarında takılıyordu. Kısacası her yer insan doluydu ve Ahu için ders çalışacak alan çok sınırlıydı. Genç kız da geçenlerde okulun arkasında keşfettiği piknik masasını kullanmaya karar verdi. Orası öğrencilerin sık kullandığı bir yer olmadığı için boş yakalayacağını düşünerek kalemliğini ve test kitabını almış ilerliyordu.

Havada boğucu bir sıcak vardı. Kısa kollu okul forması bile boğuyordu Ahu'yu. Tepesinde topuz yaptığı uzun saçları ortadan kalkmış olsa da eğer genç kızın elinde olsa tişörtünün kalın yakalarını da keser atardı.

Bakımsız toprak yolda ilerlerken kafasından türlü düşünceler geçmeye başladı.

Evde işler hiç yolunda gitmiyordu. Ahu, genelde sessiz takılacağı köşeleri seçer,oraya sığınırdı yavru bir kuş gibi. Kanadı kırık bir serçeden farkı da yoktu ki zaten. Babasının ve Demet Hanım'ın ayağının altında dolaşmamak ve göze batmamak için ekstra çaba sarf ederdi ama bazı anlar başaramazdı bunu. İki gün önce Sevtap ile kavga etmişti. Daha doğrusu kavga da denmezdi buna çünkü sadece Sevtap'ın bağırışları ve suçlamaları vardı olayın merkezinde. Ahu'yu elbiselerinden birini çalmakla suçlamıştı Sevtap. Dolabının en pahalı parçası. Balo için Sevtap'ın şimdiden alıp bir köşeye koyduğu bir elbiseydi mevzubahis olan.Aklınca pişti olmamak için önlem almıştı. Mezuniyet yaklaşıyordu ve her genç kız gibi Ahu'da hevesleniyordu gitmek için. Ama ne var ki genç kızın ne elbisesi ne de ona izin verecek bir babası vardı. Bu konuyu o sebeple hiçbir zaman açmıyordu. Ama o kavga günü pek çok suçlamayla itham edilmişti Ahu. Nankör olmak Demet Hanım'ın aklına gelen ilk hakaretti. Yediği kaba pislemek,kıskanç olmak... Hiçbirinde eğmemişti başını Ahu ama son darbe çok sertti. Evin işe yeni başlayan görevlisi, odaya gelip eşyaları karıştırmış olabileceğini söylediğinde babasının söylediklerine ağlamıştı Ahu. Sevtap,babası ve Demet Hanım odadan çıkarken ne bir özür dilemişlerdi ne de en ufak bir mahcubiyet göstermişlerdi. ''Neden ağlıyorsun kıytırık bir elbise için evladım?''demişti babası. ''Bırak çalarsa çalsın ben sana yenisini alırım. Canını sıkmaya değer mi ?'' O gece Ahu sabaha kadar ağlamıştı bu sözlerin üstüne. Ne Sevtap'ın kıyafeti sallayarak hesap soruşu sıkmıştı canını bu kadar ne de üstünde gezen suçlayıcı bakışlar. Sevilmemek sıkıyordu genç kızın canını.

GÖKYÜZÜ ATLASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin