-3-

18 3 8
                                    


Saçlarımı ensemde birleştirip avucum-
daki toka ile topladım.

Beden dersindeydik. Serbest bırakılmıştık ve iki ders üst üste beden olduğunu, tenefüste de oynamayı bırakmadığımızı sayarsak yaklaşık bir saat on dakikadır voleybol oynuyordum. Yorulmuştum ve üstümdeki eşofmanların hepsi üzerime yapışmıştı. Bahçedeki banklardan birine oturdum ve oyun başlamadan getirip üstüne koyduğum şu şişesini başıma dikledim.

Bu sırada Sare'de paytak adımlarla geldi ve yanıma oturdu.

"Bayadır oynamıyorduk. Güzel oldu ya, iyi geldi."

Diğer yanımda oturan Bahar onu hızla cevapladı.

"Ya iyi oldu güzel oldu da deli gibi terledim ben, yapış yapış oldum!"

Ayağa kalktı ve üstündeki tişörtün yakasını silkerek üfleme başladı. Sare ise kıpkırmızı suratı ve darmadağınık topuzu ile ona dönüp cevap verdi. Yeşil gözleri yorulduğunu belli edercesine sönük bakıyordu.

" E olacak o kadar canım. Yaz ayındayız."

Bu sırada elinde buz gibi içeceklerle bize doğru koşturan Esra göründü.

"Alın bakalım kızlar, soğuk soğuk ferahlasın içiniz."

Hep bir ağızdan sevimli bir şekilde ona bağırdık.

"Teşekkür ederiz!"

Bahar ben ve Sare aynı anda hareket ederek sola doğru kayıp ona yer açtık. Oda hemen yanımıza oturdu. Elindeki içecekleri teker teker dağıttı. bitince de hepimiz aynı anda kana kana içmeye başladık.

Kafama diktiğim şişeden büyük bir yudum alıp yuttum ve arkamdaki duvara iyice yaslanıp yayıldım. Bu sıcakta o kadar iyi gelmişti ki anlatamam.

"Ee çalışmalar nasıl gidiyor?"

Bahar'ın keyfi yerine gelmiş olmalıydı ki konuşmaya başlamıştı. Ama yanlış konudan. Sare'den cevap gecikmedi.

"Bahar konuşacak başka konu mu yok? . He çok cevap istiyorum diyorsan eve gidip masanın başına çökünce yazarım ben sana. "

Bahar şaşkın bir şekilde Sare'ye bakıp cevapladı.

" Ne kızıyorsun canım? Laf olsun diye sordum. Hem sınava kalmış bir ay başka ne konuşacağız?"

Sare bezgince Bahar'a baktı ve kafasını böyle olmaz diye sallaya sallaya içeceğine geri döndü. Ben ise içeceğim bittiğinden ayaklandım ve mırıldandım.

"Şunu bir çöpe atıp geliyorum."

Okulumuzun bahçesi biraz büyüktü. Bu nedenle herhangi iki şey arasındaki mesafe genelde çok fazla oluyordu. Mesela banklar ve çöp kutuları, okul ve spor salonu arasındaki mesafe ya da okul ve futbol sahası arasındaki mesafe gibi. Bunu hatırlamak zaten yorgunluktan titreyen bacaklarımın daha da çok titremesine neden oldu.

Çareyi paytak paytak hareket etmekte buldum. Haliyle çöp kutusunada
kaplumbağa hızında varmış oldum. Ama olsun, canım acımasın yeterdi. Elimdekini çöp kutusuna attım ve bankın olduğu tarafa döndüm.

O sırada ayağımın ucuna doğru bir futbol topu yuvarlandı. Kulağıma ise " Bize doğru fırlatsana topu! " diye bağırılan sözler doldu. Futbol sahasından yana baktım. Suratı kıpkırmızı ve alnından aşağıya doğru ter damlaları akan erkekler bir olmuş bana bakıyorlardı. Oflayarak topa doğru uzandım. Ne var topunuzu gelip alsanız? Zaten onca saattir peşinde koşturuyorsunuz. Bir bana gelince mi bırakın kendi kendine yuvarlansın diyesiniz tuttu?

Başladım yine.

Birinin gölgesi tepemde belirdi ve eli omzuma hafifçe dokundu. Merakla doğrulup kim olduğuna baktım. O ise her zamanki gibi gülümseyerek konuşmaya başladı.

YakamozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin