-7-

8 3 1
                                    


"Buradan sonrasını kendi başıma yürüyebilirim. Sen daha fazla geçe kalma."

"Geçe kalacağım kadar kaldım. Ayrıca tek bir dakikası için bile pişman değilim. Yine olsa yine yapardım."

Gölün kıyısında ay ışığı altında öyle dakikalar yaşasam ben de pişman olmazdım beyefendi.

Gülümsememe engel olamadım ama hemen toparlayıp ona geri döndüm.

"İki adım sonrası ev gelmene gerek yok. Sonra ana yola gidene kadar canın çıkar."

"Tamam, iki adım daha fazla yürüyeyim bana bir şey olmaz."

"İki adım sonra tekrar ayrılmak zorundasın ama."

"Olsun, iki adım da olsa seni daha fazla görsem kârdır."

Tekrar gülümsemeden edemedim. Fakat bu gülümsemeyi ondan saklamadım. Benim böyle gülümsediğimi görünce o da bana karşılık verdi. Tamamen ona doğru döndüm.

"O zaman görüşürüz."

Yüzümde tebessümümle ona bakmaya ve cevap beklemeye devam ettim. Ama o cevap vermek yerine yanıma gelip bana sarılmayı seçti. Bu ani hareketiyle şaşırıp kalsam da şaşkınlığımı üzerinden atar atmaz ben de ona sarıldım.

"Şimdi oldu. Görüşürüz."

Benden ayrıldı ve geldiğimiz yönden geri dönmeye başladı. El sallayarak onu uğurladım ve sokağın diğer ucunda kaybolunca ya dek olduğum yerde sikilmeye devam ettim.

Gözler önünden kaybolduğunda ise hiç aceleci olmayan adımlarımla eve doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da düşünüyordum.

Gölün kıyısında o beni öptükten sonra dayanamayıp ben de bir kez daha öpmüştüm. Tabii o an şehvetle aklımdan saçma saçma bir sürü şey geçmişti ama hiç de öyle düşünülen gibi upuzun bir öpüşme olmamıştı. Öpüp kaçmıştım hemen. Sonra da bakışları yüzünden iyice kızarıp yüzümü ellerimle kapatarak ondan biraz daha uzaklaşmıştım. Fakat Yağız hiç anlayamadığım bir şekilde beni sakinleştirmeyi başarıp bir de kaşla göz arasında yüzümün her yerine dudaklarının izini bırakmıştı. Üstüne bir de yerime geri oturtup saatlerce konuşturmuştu. Şu an o yüzden bu kadar rahattım. Yoksa hayatta konuşamazdım.

O anlar tekrar aklıma gelince iç çekip adımlarımı hızlandırdım. Yine içim kıpır kıpır olmuştu ve yüzümde istemsiz bir sırıtış peyda olmuştu. Ama bu sırıtış eve doğru adımladığımı hatırlamamla hızla yok oldu ve bedenime bir anda hücum eden korku ile yer değiştirdi. Ablama tam olarak nasıl bir bahane uyduracaktım ben?

Kendini boşu boşuna bu kadar strese sokuyorsun. Her detayını olmasa da bir kısmını anlatırsın olur biter. Hem ablan seni ne zaman boşa yere annenlere söylemiş ki?

Sorun o değil. Ne tepki vereceğini hiç kestiremiyorum. Üstüne bir de benim sınav senem.

Şurada kalmış sınava bir ay. Sen ona sene mi diyorsun?

Ben şu an ne dediğimi biliyor muyum sence!

Tamam, artık eve varınca göreceğiz ne olacağını.

-----------

Kapıyı anahtarımla olabildiğince sessiz bir şekilde açıp tekrar aynı şekilde geri kapattım. Sağı solu kontrol edip evin uzun koridorunda odamın kapısına doğru adımladım. Bir yandan içimden sevinç naraları atıyordum. Ablam yatmış olacaktı ki ortalıkta yoktu. Bu demek oluyordu ki sabaha kadar soracağı tüm soruları yutmak zorunda kalacaktı. Benim de bahane bulmaya zamanım olacaktı.

YakamozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin