Bir elimde tuttuğum rimelim ile aynanın içine girmiş vaziyetteyim.Tahmin ettiğiniz gibi, bu akşam mezuniyet balomuz var ve arkadaşlarım ile beni büyük bir telaş sarmış durumda. İnanın ne giyeceğimizden tutun yüzümüze ne süreceğimiz bile belli ama hepimiz o kadar heyecanlıyız ki elimiz ayağımız birbirine girmiş durumda. Neye bu kadar heyecanlanıyorsunuz demeyin, aylarca dört senedir gördüğüm okulun sadece balonlarla süslenerek balo için hazırlanıp bizi de içeri alarak bir farklılık yaratmaya çalışacaklarını düşünmüştük. Ancak okulumuzun bizim ve balo için deniz manzaralı güzel bir mekan tutacağını hiç düşünmemiştik. O yüzden şimdi hepimiz ayrı bir şevkle hazırlanıyorduk.
Arkadaşlarım demişken, yanımda Bahar ve Sare dışında hiç kimse yok. Hem makyaj yapmada usta oldukları hem de fırsatım olduğunda onları çağırmaktan çekinmediğim için benim evime geldiler. Her birimiz bütün gün teker teker üstümüze ne giyeceğimizden ve ellerimizdekilerle elbisemize nasıl renk katabileceğimizden bahsettik. Sonunda tüm giyilecekler belirlendiğinde ise hepimiz tüm makyaj malzemelerimizi ortaya döktük. Fakat biz bu işin içinden çıkana kadar saatin yaklaştığını da hesaba katmalıydık. Bu yüzden malzeme kararlaştırma işini daha sonraya bırakarak giyinmeye koyulduk.
Sare sarı saçlarına ve mavi gözlerine çok iyi giden bebek mavisi ama tüllü bir elbise giyip podyumdaymış gibi etrafımızda dolaştı durdu. Ben Yağız'ın benim için seçtiği krem rengi, saten kumaş ve dizlerimin hafif altında biten elbisemi üzerime geçirip kendi etrafımda dönmeyi seçtim. Bahar'sa şimdi düzleştirdiği kıvırcık saçlarını savura savura her birimizin yanından geçti. O benim elbiseme göre daha kalın askılı, etekleri dizlerinin hafif üstünde biten ve salaş, şeftali tonlarında bir elbise seçmişti. Sare'nin elbisesinin etekleri de kısaydı ama kabarık ve tüllüydü. Ayrıca tek askısı sol omzunda birleşiyordu. Benim elbisem de salaş bir elbiseydi ama onların elbiselerine göre uzun kalıyordu ve vücuda daha çok oturuyordu. Yani uzun lafın kısası, herkes peri kızına dönmüştü.
Zorla sürdüğüm rimelin kapağını kapatıp Sare'ye uzattım. Önümdeki malzemelere bakıp bir krem allık seçerek bu sefer de onu yüzüme sürmeye başladım. Elime aldığım fırça ile sürdüğüm allığı dağıtırken bir yandan da göz ucuyla kızlara bakıyordum. Onların makyajı da bitmiş sayılırdı. Birazdan ikisinin de ailesi gelip onları balonun olduğu yere bırakacaktı. Ben de bildiğiniz gibi, Yağız'a kalacaktım.
Bu düşüncelerle birlikte istemsizce sırıttım ve elimdeki fırçayı bir kenara koyup kendimi inceledim. Hazırdım. Bakışlarımı aynadan çekip her tarafı dağılmış odama çevirdim. Hiç olmasa birbirine girmiş makyaj malzemelerini toparlasam iyi olacaktı. Hem kızlar için bir kolaylık sağlamış olurdum. Ayaklanıp Bahar ve Sare'nin içi boş makyaj çantalarını kaptım ve kendi malzemelerini ayıklayarak çantalarına yerleştirdim. El çabukluğuyla işimi bitirdiğimde bakışlarımı tekrar onlara çevirdim. Sanırım son dokunuşları yapıyorlardı.
"Şöyle bakıp durma Derya! Elim ayağım daha çok birbirine giriyor. "
"Alt tarafı baktım Sare sakin ol."
Tam bu sırada annem kapıyı tıklatıp içeri girdi. Sare ne olduğunu hemen anlayarak odanın içinde dört dönmeye başladı. Bugün şanssızlığı fazla fazla üstündeydi.
"Sare, kızım baban gelmiş. Kapıda seni bekliyor."
Sare bunu duyar duymaz daha da paniklemeye başladı. Yerde, masada ve yatağımın üzerinde ne kadar eşyası varsa hepsini çantaya doldurdu. Son dakika da benim doldurduğum makyaj çantasını eline aldı ve Bahar'a kaş göz yapıp görüşürüz diye bağıra bağıra yanımızdan ayrıldı. Bu sırada da Bahar Sare'nin kaş göz işaretleri ile bir şey hatırlamış gibi oturduğu sandalyeden kalktı ve kendi çantasından bir şeyler çıkardı. Fakat ne çıkardığını gösterme fırsatını ancak Sare'yi yolcu edip odaya geri döndüğümüzde bulabildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz
ChickLit" Seni her yerde aradım durdum. Ama sevgilim, şimdi şu haline bir bak. Kendinden bir gülümsemeyi bile esirger olmuşsun. Oysa ki ben senin ilk gülüşünü görmüştüm... "