Bazen yaşadığınız eski zamanlara geri dönmek istersiniz.Tabii bu geçirdiğiniz iyi zamanların varlığına da bağlı ama zaten sözüm ona değil.
Eğer bir kere bile huzurlu hissettiğiniz bir zamanınız olmuşsa, bazen o zamana geri dönmek ya da o zamanda öylece kalmak istersiniz. Aslında istediğinizin o zamanın içerisindeyken hissettiklerinizi tekrar hissetmek olduğunu ise yine zamanla fark edersiniz. Canınız yanar, keyfiniz kaçar, içinizden hiçbir şey yapmak gelmez. Ayrıca ilk başta o kadar da kötü durumda değilmişsiniz gibi gelir. Ama bu durum bir türlü geçmek bilmediğinde, en mutlu anınızda bile ensenizde beklemekte olan bir huzursuzluk hissi ile işin ciddiyetinin farkına varırsınız. Sabrınız tükenir, kısa kısa aralıklarla bu durumu unutup hayata karıştığınız saatler neredeyse tamamen tükenir. Uykularınız bile kaçar, artık yediğiniz şeyden bile tat alamaz olursunuz. Ve her şeyin sonunda yataktan bile kalkamaz hale gelirsiniz.
Sonra bir gün gelir, bu durum öyle canınızı sıkar ki bir adım atarsınız. Ve gerisi size kalmıştır; ya o adımların devamı gelecektir ya da bir adım atıldığıyla kalacaktır. Bu tamamen sizin seçiminize bağlıdır, bir de aklınızın ne kadar kaygıya bulandığına.
İşte Yağız uykularının bile kaçacağı kadar huzursuz hissettiği dönemlerden geçiyordu. İleride ne olacağını düşünmeyi ise bırakmıştı. Onun düzeltmek istediği şu andı ve bunu kendince başardığını zannediyordu. Babasının ne kadar uğraşsa da ona bir türlü dinletemediği sözleri ise artık bir kulağından girip öbür kulağından çıkar olmuştu. Ardında bıraktığı koca bir yaşanmışlığın acısı ile birlikte yük kamyonunun koltuğunda oturmaktaydı. Ardında bıraktığı tek şeyin yaşanmışlık olmadığı gerçeği ise boğazında kocaman bir yumruydu. Fakat Yağız biliyordu ki ölenle ölünmüyordu. Bu çok acı verici bir şeydi ve kendisinin de ölmesi durumunda bu olayın daha fazla kimseyi üzmesini istemiyordu. Bir tek babasını üzecek olmasıyla haksızlık yapıp yapmadığı ise kafasındaki deli sorulardan sadece biriydi.
✾
Otobüsün kapısı açıldı ve durakta inerek yürümeye başladım.Dün gece eve geç saatte vardığımızdan uykumu tam olarak alamamıştım ve sabah az daha otobüsü kaçırıyordum. Yetişebilmek için acele ettiğimden her işimi de yarım yamalak yapmıştım. Üstelik ter içinde kalmıştım ama yapabileceğim bir şey yoktu. Yine de lisenin son gününde kendime biraz daha çeki düzen verebilmek isterdim.
Yolda yürümeye başladığımda dün gece yaşanan bir kaç küçük şey aklıma üşüştü ve kendi kendime utanarak aklımı dağıtmaya çalıştım. Bazı hareketlerim utancımdan ötürü saçmalık abidesi oluyordu. Benim tüm pişmanlıklarım utangaçlığımdan doğuyordu ama buna alışmıştım. Saçmalıklarımı telafi etmesini de iyi bilirdim.
Her zaman yaptığım gibi üstünde yürüdüğüm yolu incelemeye başladım. Küçük küçük değişiklikleri anında fark edebilmek hoşuma gidiyordu. Daha doğrusu etrafımdan haberdar olmak hoşuma gidiyordu. Bir müddet aklımı bunlarla oyaladım. Sonra telefonumu çıkarıp saati kontrol ettim. Tekrar yürümeye devam ettim. Etrafımı inceledim ama bir yandan da Yağız ne zaman karşıma çıkacak diye an kolluyordum. Fakat o an bir türlü gelmek bilmiyordu.
Böyle böyle yolun tamamını yürüdüm. Nefes nefese kalmıştım ve alnımda minik minik ter damlaları birikmişti. Arkama tekrar bakmaktan kendimi alamadım ancak ağaçlar ve kaldırım taşları dışında görünürde hiçbir şey yoktu. İyi de Yağız gelemeyecek olsa mutlaka bana haber vermez miydi?
Telefonumu çıkarıp Yağız'a mesaj atmak istedim. Ancak ismini değil numarasını kaydedilmemiş bir şekilde bulduğumda tedirgin olmaya başladım. Ayrıca attığım mesajların hiçbirisi de ona iletilemedi. Aramaya kalkıştım. Hiç böyle bir şey yaşayacağımı tahmin etmemiştim ancak aradığınız numara artık kullanılmamaktadır cümlesi beni beynimden vurulmuşa çevirdi. Ne yapacağımı bilemedim. Ders saati çoktan gelip çatmıştı ancak gelen giden kimse yoktu. Okulun sol tarafında kalan kaldırımlardan birine oturdum ve bir ders saati kadar orada Yağız'ın gelmesini bekledim. Fakat o an ne boşa beklediğimin ne de bundan sonra daha çok boşa bekleyeceğimin farkında değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz
ChickLit" Seni her yerde aradım durdum. Ama sevgilim, şimdi şu haline bir bak. Kendinden bir gülümsemeyi bile esirger olmuşsun. Oysa ki ben senin ilk gülüşünü görmüştüm... "