"Bak kızım bir şey olursa hemen beni arıyorsun, hem ablan da yanında olacak. Korkma sakın tamam mı?""Yok annem neden korkayım ki? Daha önce tek başıma da kaldım evde ben. "
" Biliyorum kızım, bilmez olur muyum ama ne yapayım? Aklım sende kalıyor ister istemez."
Kocaman gülümsedim.
"Kalmasın ben de aklın falan. Alt tarafı iki günlüğüne memlekete gidiyorsunuz. Ben ararım seni bol bol. "
Babam daha fazla beklemeye dayanamadı.
"Ayşecim hadi çıkmamız lazım yola."
"E hadi o zaman."
Ablama da bana da sıkı sıkı sarılıp öptü. Sonra da arabaya bindiler ve bize el sallaya sallaya ilerlemeye başladılar. E biz de ne yapalım? Evimize geri çıkıp yataklara geri yığıldık.
Saat sabahın beşi sularında annemin telefonu susmak bilmeden çalmaya başladı. Çıkan sesle hepimiz ayaklandık ve annemle babam hızla toparlanmaya koyuldular. Sonunda hazırlanıp işleri bittiklerinde ise annemin amcasının vefat ettiğini, annemin memlekete gitmesi gerektiğini söylediler.
Gidene kadar annemi teselli ettik, birkaç parça eşya hazırlamasına yardım ettik, babamın onu teselli edişlerini seyrettik ve bunlar son ana kadar katlanarak devam edip bir de üstüne bizim evde tek kalacak olmamız eklenince stresten bir bayılmadığı kaldı. Ama geri toparlanması da çok uzun sürmedi çok şükür.
Şimdi ise yatakta uzanmış tavanı seyrediyordum. Uyumak istemiştim ama görünüşe bakılırsa fazla ayılmışım. Bir daha hayatta dalamazdım uykuya. O yüzden ayaklanıp kollarımı yukarı doğru uzatarak gerindim ve esneyerek yataktan kalktım. Karnım acıkmıştı.
Saçlarımı toparlayarak mutfağa gittim. Buzdolabından birkaç kahvaltılık çıkartıp masaya yerleştirdim. Bayat ekmekleri çıkarıp masaya koydum ve tost makinasını çıkardım. Ekmekleri dilimleyip kızartmaya başladım. Bir yandan da kettle a koyduğum kaynayan suyu kontrol ediyordum.
Kızartmayı bitirdim ve tost makinasını temizleyip kaldırdım. Ablamın odasına ilerleyip kapıyı fuhuş operasyonu yapar gibi hızla açtığım an tiz sesi kulaklarıma doldu.
"DERYA NE YAPIYORSUN?"
"Kalk hadi kahvaltı hazırladım. Beraber yeriz diye sana da yaptım bir şeyler. Kalk hadi kalk!"
Koyu kahve saçları birbirine girmişti ve saçlarıyla aynı renk gözlerinin içi kızarmıştı. Yüzünde acı dolu bir ifade ile telefonunun ekranını bana çevirip saati gösterdi.
"Saat daha dokuz buçuk, biraz daha uyuyabilirdim!"
"Ama uyuyamadın. Kalk hadi, bak çay soğuyacak!"
--------------
Elimdeki soğuk kola kutusunu başıma dikleyip kana kana içtim.
"Siz şimdi iki haftadır her öğlen bu ağzı kulaklarında oğlan ile konuşup duruyorsunuz. "
Ağzıma bir patates kızartması atıp kafamı evet anlamında salladım. Bahar ve Sare ise gözlerini iri iri açarak tek bir ağızdan cevapladılar.
"Ve bize hiç anlatmadın öyle mi?"
Şirin olduğuğunu düşündüğüm bir şekilde gülümseyip konuştum.
"Ben konuşmayı bırak bir daha denk bile gelmeyiz diye düşünmüştüm."
Derince iç çekip kafalarını böyle olmaz der gibi sallayarak yemeklerine geri döndüler. Bir süre bana hiç aldırmadan yemek yemeye devam ettiklerinden konuşmamız burada sonlandı diye düşündüm ama beni yanıltmaları çok uzun sürmedi. Bahar tekrardan soru sormaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz
ChickLit" Seni her yerde aradım durdum. Ama sevgilim, şimdi şu haline bir bak. Kendinden bir gülümsemeyi bile esirger olmuşsun. Oysa ki ben senin ilk gülüşünü görmüştüm... "