4, the walls

1.6K 164 117
                                    

kizlar sunu soyleyeyim🥲 aralarindaki iletisimsizlik pek hosunuza gitmiyor galiba ama 2 yildir birbirleriyle sadece zorunluluk zamanlarinda konusan iki insanin oturup akici akici sohbet etmesini bekleyemezsiniz😬😬 hikaye ilerledikce bu durum degisecek tabii ama simdilik boyle.

yorum yapmayi ve oy vermeyi de unutmuyoruz😡💖 bolumlerin tarihini ve saatini ogrenmek icin de takip edebilirsiniz. ayrica eger bolumu okumayacaksaniz veya oy verip gececekseniz beni yb diye darlamayin sakın.

.

Chaeyoung'un yatağında huzurlu bir sabaha uyanırken bugünün Taehyung'un evinde sonlanacağını hiç tahmin etmemiştim.

Bana evine gitmeyi teklif ettikten sonra tek seçeneğim bu ya da sokakta uyuklamak olduğundan -ki Taehyung buna pek izin verecek gibi durmuyordu- hemen kabul ettim. Yaklaşık on beş dakikalık bir yol ve işte buradayız, Taehyung'un kapısında.

Onun evi benimkinin aksine şifreliydi, belki rahatsız olur diye etrafı incelermiş gibi yaparken şifresini girip kapıyı açtı, benden önce kendisi girip sanırım kendi yatak odasına gitti. Evine zaten önceden çok kez geldiğimden ezbere bildiğim oturma odasına gittim ben de.

Evi öncekilerin askine çok çok düzenliydi. Biz geldiğimizde genelde Jungkook'la ikisi evde oluyor ve bu oturma odasını tamamen çöplüğe dönüştürüyolardı. Hazır yemek poşetleri, içinde hâla dilim pizza olan kutular- hatta bir ara Jimin çiğ çiğ yarısı yenmiş bir paket ramen bulmuştu.

Geniş gri koltuğuna tamamen yayılırken çantamı odanın ortasındaki geniş sehpaya bıraktım, sadece telefonumu kucağıma aldım.

Bu sırada çıplak ayak seslerinin bana doğru geldiğini duydum, Taehyung altına gri bir şort, üzerinde de beyaz bir bluzla odaya girip tam karşımdaki ikili koltuğa oturdu. Gözleri bir an olsun bana değmezken arka cebindeki telefonunu çıkarıp onunla ilgilenmeye başladı.

Davranışı kesinlikle sinirlerimi bozdu. Eğer o bu durumda olsa ve benim evime gelse ben kesinlikle onunla ilgilenir, aç olup olmadığını veya film izlemek isteyip istemediğini mutlaka sorardım. Kendi kendime sinirle gülüp telefonumu açarken -ve onun hakkında düşünüp sinirlerimi bozmaya devam ederken- oldukça sakin sesini duydum. "kahve ister misin?"

Az önceki düşüncelerim yüzünden kesinlikle yüzüm kızarırken "olur" diyebildim sadece.
Kafasını sallayıp mutfağa gitmek için ayaklandığında ben de oturduğum koltuğun tam kenarında duran plak koleksiyonunu incelemek için kalktım.

Müzik zevklerimizin benzer olduğunu biliyordum, sadece o metal müziğe daha çok düşkündü. Cigarette after sex, Frank ocean, AC/DC gibi sanatçıların plakları ağırlıktaydı. Küçük bir incelemeden sonra mutfağa yanına gitmeye karar verdim.

Kapıdan kafamı uzattığımda iki büyük kulplu bardağı kavrayıp tezgaha bıraktığını, sonra da kahve makinesine uzandığını gördüm. Tam yan profilini izlerken, onun hakkında beni yanılgıya sürükleyen şey tekrar oldu.
Şuan tamamen odaklanmış bir şekilde kahve makinesiyle ilgilenen kişi, bir hafta önce ya da ondan öncesinde birilerini öldüresiye döven, siniriyle ortalığı kasıp kavuran herkesin bildiği Kim Taehyung değil gibi sanki. Elleri kimseye yumruk sallamamış gibi sakin ve yüzü etrafa kirli küfürler savurmuyormuşcasına masum duruyor. Evinde, güvenli alanındayız diye mi böyle?

Beni bu düşüncelerden kurtaran yine bu tatlı görünüşüne zıt olan kısık sesiydi, "kahve ne amına koyayım, saat olmuş 12, aklına başka bir şey mi gelmedi pezevenk." sanki birilerine söyleniyor gibiydi. Birinci kupa tamamen dolduğunda, hâla bir sapık gibi onu izlediğim aklıma gelince aceleyle içeriye geri döndüm. Eğer beni orada yakalasaydı kendimi çok rezil hissederdim.

shooting starsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin