16, your eyes tell.

1.4K 141 160
                                    

selam kizlar🫵🫵🫵

bu bolum uzun zamandir bekledigimiz bir boldumdu...

ama sunu tekrar soylemek istiyorum bolumler arasindaki zaman farkini sizin siniri ne kadar surede doldurdugunuz belirliyor. kac defa aciklamama ragmen birkac gerizekali bolumleri cok gec attigim icin hakaret edince hatirlatayim dedim :Dddd

bence guzel bi bolum oldu, umarim okurken eglenirsiniz 💞💞💞💞

sinirimiz 100 oy 120 yorum 🌟🌟

tatil bitmeden bir bolum daha atabileyim diye dusurdum biraz byee👋👋👋

.

Denizden eve döneli yaklaşık bir buçuk saat oluyordu.

Sahildeki kabinlerde kısa duşlar alıp yorgun olduğumuzdan etrafı gezmeden hemen eve geçip odalarımıza çekilmiştik. Evin sessizliğinden herkesin uyuduğunu tahmin ediyordum, Taehyung ve ben hariç.

İlk başlarda yanına gitmeyeceğimden o kadar emindim ve keyfim de yerindeydi ki, oyalana oyalana cilt bakımımı yapmış, kendimi değerli hissetmek istedigim zamanlarda giydiğim toz pembe saten geceliğimi giyinmiştim. Ama herkes yatağa giripe ev sessizleşmeye başladığına, bu sefer benim kafamdaki sesler başladı.

Ne tarafa dönersem döneyim gözlerimin önünde canlanan Taehyung'un silüetinden kaçmak için yatakta bir o tarafa bir bu tarafa dönerken, artık nefesim daralmaya ve duvarlar üzerime üzerime gelmeye başlamıştı. Elimi komodinin üzerindeki telefona attım.

Saatin üç olmasına sadece on dakika vardı.

Sıkıntıyla yerimden doğruldum, sabahlığımı üzerime geçirip sessiz olmaya çalışarak odamdan çıktım ve büyük terasa geldim. Burası Taehyung'un odasının hemen yanıydı.

Ilık rüzgar yüzüme yüzüme vururken kendimi tekli koltuklardan birine bırakıp arkama yaslandım. Sadece yarım saat önceki kararlılığıma ihtiyacım vardı.

Sadece kafamdaki sesleri dinlerken arkamdan çıplak ayak sesleri gelmeye başlayınca arkamı döndüm, Jungkook elinde yastık saçı başı dağınık bir şekilde buraya geliyordu. "Jennie, ne yapıyorsun?" uykusundan uyandığı sesinden belli oluyordu, hafifçe gülümsedim, "uyku tutmadı, sen?" omuz silkti ve kendini geniş üçlü koltuğa bırakıp yastığını kafasının altına koydu. "Taehyung odadan kovdu. Gitmeyecek misin?" birkaç saniye sonda neyden bahsettiğini anlayamadım.

Demek ki Taehyung ona anlatmıştı.

"Bilmiyorum Jungkook, yarım saat önce gitmeyeceğim konusunda kararlıydım ama şimdi kafam çok karışık." Yüzünü gökyüzüne çevirdi. "Aklında bir çatışma var, görebiliyorum Jennie." gözlerimin içine baktı. "Senin olduğu kadar Taehyung'un da var. Bazı şeyleri dile getirmiyor ama gözlerinden anlıyorum. Bu gece, o gece yaptığı hatayı düzeltmek istiyor, o gün söyleyemediklerini söylemek istiyor. Seni alacağı andan tut, bu geceye kadar yapacağı her hareket, söyleyeceği her söz üzerine o kadar düşündü ki, onu ilk defa böyle gördüm."

Yutkundum. Taehyung'un bu hallerinin benim yüzümden olması kalbimin dışarıdan duyulacak kadar güçlü ve kuvvetli atmasına sebep olmuştu. Özel hissetmiştim. "Ve bana sorarsan git derim çünkü ikiniz de böylesini bir daha bulamayabilirsiniz." konuşmasını bitirdikten sonra hiçbir şey olmamış gibi arkasını döndü ve bir bacağını koltuğun üzerine atıp rahat bir pozisyon aldı.

Sanırım benim de gitme vaktim gelmişti.

İlk başta yavaş adımlarla başladım ama kısa süre sonra neredeyse koşarak kapısına geldim. Bacaklarım yavaştan titriyordu ve içimde tatlı bir heyecan vardı. Kapıyı tıklatmadan kolu kavradım ve içimden her şeyin en iyisini isteyerek kapıyı açtım.

shooting starsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin