kizzzlarrr!!
size sunu soylemeliyim ki, bir bolumde taehyungun 2 yil kaldigini soylemisim, hayir arkadaslar taehyung universiteye 2 yil gec gitti, jennie de 1 yil gec gitti. yanlislik olmus!!
yine uzun bir bolum oldu, oy vermeyi ve yorum yapmayi unutmayin, bolum sonunda gorusuruz!!💞💞🎀
.
Bilgisayarımı makyaj masama bıraktıktan sonra paçaları sarkan, bana oldukça büyük gelen kareli pijamayı çekiştirerek yaklaşık üç gündür çıkmadığım yatağıma geri girdim.
Taehyung, ona güzelce bakıp annemden sakladığım gecenin sabahında -yaklaşık üç gün önce-, beni yüzüme bıraktığı tatlı öpücükleriyle uyandırmıştı. Dudaklarımda, çokca yanaklarımda ve burun ucumda hissettiğim öpücüklerle uyku sersemliğimle karışmış şekilde gözlerimi açmıştım. Gözlerimi ilk açtığımda bir şey demeden öpücüklerine devam etmişti, daha da sersemleyip uykuma döneceğim zamanda ise fısıldadığını hayal meyal hatırlıyorum, "gitmem gerek. Döneceğim, sana döneceğim."
Dediğim gibi, uyku sersemliğiyle anlayamadım bile dediklerini ve sıcak nefesi yüzüme çarparken uykuma döndüm. Ama uyanıp onu yanımda bulamadığımda ve o birkaç saniyede bana söylediği sözcükler aklımda canlandığında uykuma lanet ettim.
Ona sormalıydım. Nereye gittiğini, neden gittiğini ve ne zaman döneceğini sormalıydım, uyumamalıydım, belki de onu yolcu edip uzun bir öpücük vermeliydim. Bilmiyorum, ama üç gündür kimsenin ondan haber alamaması pişmanlığımın artmasını sağlıyordu. Ne aramalara, ne mesajlara dönüyordu. Ben ise onu aramaya çekiniyordum, daha çok Chaeyoung'u rahatsız ediyor ve onun aramasını istiyordum. Ama sonuç hep aynıydı, ulaşılamıyordu.
Üzerimde de onun burada giydiği kareli pijama vardı. Bunu ilk iki gün önce, yani annem evden gittiğinde giymiştim. Kendimi sapık gibi hissedip birkaç kere çıkarmaya yeltenmiştim ama bir süre sonra ondan hoşlandığımı ve bunu yapmamda pek de bir sorun olmadığını kabullenmiştim. Annem evden ayrıldıktan sonrası hep monoton geçmişti zaten, uyan, Chaeyoung'a Taehyung'u arattır, abur cubur ye, gossip girl izle... aynı şeyleri tekrar edip durmuştum.
Kollarımı kendi vücuduma sarıp sanki kenime sarılır gibi bir pozisyona geldiğimde tavana bakmaktan sıkılıp aralık perdeden gökyüzünü incelemeye başladım. Dolunay'ın tüm şehri aydınlatmaya yetecek ışığı bulutlar tarafından gölgelenmişti. Tıpkı Taehyung'un kelimelerinin ve dokunuşlarının iki yıldır ondan düşmanımmışcasına kaçışımın sebebini gölgelemesi gibi. Sadece birkaç günde hayatımı onun üzerine kurduğum geçmişimi nasıl da unutturmuştu.
Tamam, onu hiçbir şekilde aklımdan çıkaramayacağımı zaten anlamıştım ama sürekli aklımda dolanması da sinirlerimi bozuyordu.
Yerimden doğrulup telefonumu aldım ve rehberi açtım. Onu yaklaşık beş kere kendim aramış, en az on beş kere de Chaeyoung'a aratmıştım. Şimdi saat gece geç olduğundan kızı rahatsız etmek istemeyip Taehyung'un isminin üzerine tıkladım, altı oldu. Tıklamamla hoparlöre alıp kenara atmam bir olmuştu. Açmayacağını düşüyordum, ama belki açar ihtimali de beni heyecanlandırıyordu. Yaklaşık üç çalıştan sonra umudum kesildi ve telefonu elime aldım, aramayı iptal edip bir kenara attım. Hele bir dönsün, her açmadığı telefon için bir şaplak yiyecekti!
Tabi, o döner dönmez onunla konuşacaktım da. Beni şıkıştırıp aklımın karanlık köşelerine item düşünceleri, geçmişimi, ona anlatacaktım. Bütün ipler onun elindeydi, onun bana olan duygularına bağlıydı. Açıkcası gözünde benim için kendinde bir şeyleri değiştirebilecek kadar değerli değilsem ve aramızdakileri bitirmeye karar verirsek ne yapacağımı hâla kestiremiyorum. Emin olduğum tek şey her yüz yüze geldiğimizde ona olan öfkemin her şeyi mahvedeceği, ama öfkelenmekte haklı mıyım bilmem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shooting stars
FanfictionJennie ve Taehyung, yedi kişilik arkadaş grubunun birbirine en uzak iki üyesiydi. düzyazı|texting a taennie fiction by marywacky 190623.