Bölüm 8

62 4 0
                                    

Ölümü beklemek korkunç bir şeydi, saniyeler içinde gerçekleşmesi gerekse bile.Tabii bir de bu süre uzamaya başladığında yaşadığın gerginlik vardı.O da o kadar kolay bir durum sayılmazdı.Acaba bu uzayan sürede kendimi kurtarabilir miyim diye düşünmeden edememiştim.Arkamı dönüp katilimle yüzleşmeyi istedim.Gelecek bıçak darbesi pozisyonunu göreceğimi kafamda defalarca kurgulasam da hiçbiri gördüğüm gerçekliğin yakınından geçemezdi.Robert bıçak tutan adamı bileğinden yakalamıştı hem de tam üstüme inmek üzereyken.Bize alkış tutan seyircilerin önüne geçip kocamın adama sabit bir şekilde ne yaptığını daha net görmeye çalıştım ama pek de farklı görünen bir hareket bulamamıştım.Robert adamın sadece bileğinden tutuyordu.Adam da benim yaptıklarımdan olsa gerek ona karşılık veremeyecek derecede yorgundu.Robert onun bileğini içindeki tüm kuvvetle sıkıyor bunu yaparken de adamın gözünün içine merhametsiz, soğuk ifadesiyle bakıyordu.Adam inleyerek elini titretip bıçağını düşürdüğünde Robert ona afili bir yumruk savurdu.Bununla biz gidene kadar onun yerden kalkmayacağından emin olmuştu.Bana doğru döndü.Onunla işi bittiğine göre sanırım şimdi sıra bendeydi.Ona baktım.Gözlerinde az önce gördüğüm soğukluk hemen şimdi gitmiş, yerine sıcacık, biraz korku biraz da sevgi dolu bir bakış gelmişti.Uzun adımlarla yanıma yaklaşıp kollarıyla sıkıca sardı.Tıpkı...Hastanede ve sahilde yaptığı gibi...

***

Robert'la birlikte, sabah hazırladığımız daha doğrusu girdiğimiz iddia için onun hazırlamak zorunda kaldığı akşam yemeğini yiyorduk.Önümdeki yemekten kaşıklayıp ağzıma attım.İddiayı, ev işini bilemiyordum ama kesinlikle Robert'ın mutfakta iyi olduğunu söyleyebilirdim.Muhtemelen bu yaşına kadar yani benimle evlendiği zamana kadar bekar evinde yaşamıştı ve bu süreyi mutfakta becerikli olmak için itinayla kullanmıştı.

"Robert, sana bir şey sorabilir miyim?"

Mutfakta iyi olduğu kadar yemede de uzman olan Robert ağzındakileri yuttuğunda konuşma fırsatı buldu.

"Dinliyorum."

"Nasıl bu kadar maharetli olabiliyorsun?Yemekler inanılmaz!"

Sorumun ciddi bir soru olacağını düşündüğünden yüzü gerilmişti.Ona iltifat etmek için bunu söylediğimi anlayınca yüzünü düzeltip gülümsedi.

"Beğendiğine sevindim.Bir de bunu dene."

Sadece kendi için hazırladığı soslu karışımı ekmeği bandırarak uzatmıştı.Elimi sosa bulamak istemediğimden uzattığı ekmeği ağzımla aldım.Bu hareketim onu utandırmış gibiydi.Ağzımdaki şeyi çiğnerken utanmasının o kadar da yersiz olmadığını fark etmiştim.İnsan, karısı böyle samimi şeyler yaparken ona böylesine yoğun baharatlı, mide bulandırıcı bir şeyi verir miydi, hiç?Robert bunu yaptığın için utanmalısın!Elimi havaya savurup ağzımdaki acıyı geçirmeye çalıştım.Robert'sa bu sırada kahkahalara boğulmuş, yanında hazır duran küçük çöp kovasını gülerek bana uzatmıştı.

"Bu sostan hep nefret ettiğini söylerdin.Hafızanı kaybetmen zevklerini değiştirmemiş anlaşılan!"

Adi, Robert!Beni deney olarak mı kullanmıştı, yani!Tamam bunu hak ettin!Ağzımdakileri çıkarıp kendimi toparladıktan sonra masadaki içi dolu su bardağını elime aldım.Robert onu almamla hemen ayağa kalkmış ve kaçmaya başlamıştı.Yapacağım şeyi biliyordu, tabii!

"Özür dilerim, bu kadar kızacağını düşünmemiştim."

Koltuğa geçip minderleri kendine siper olarak kullandı.Onu ağır adımlarla takip ettikten sonra elimdekini dökmek üzereyken bir dakikalığına durup sakince düşündüm.Eğer elimdeki suyu dökseydim minderler ıslanacaktı ve onları kurutmam gerekecekti.Yani ev işi bana kalacaktı ve bunun Robert'ı çok fazla etkileyeceğini sanmıyordum.Bana daha intikamvari bir şey gerekirdi.Vurdulu kırmalı bir şey...Dövüşmeli bir şey...Ve...Eureka!Bardağı kenara bırakıp oradaki başka bir minderi gözüme kestirdim.Sonrasında savaşı başlattım.

DüşlerimdenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin