Marco'nun ayrılığının üzerinden tam tamına iki hafta geçti, bu süre zarfında da ondan bir mektup aldım. Mektupta akademinin çok katı olduğundan bahsettiğim taktiklerin şimdiden işe yaradığını ve beni özlediğini yazmıştı. Çok kısa bir sürede birbirimize oldukça bağlandığımızı görmek beni hem duygulandırdı hem de korkuttu. Marco'yu seviyordum evet ama onunla tekrar görüşeceğimizden pek emin olamıyordum. Bunun sebebi Marco akademide yeteneklerini gösterecek ve mezun olur olmaz savaş alanına gönderileceğini düşünmemden kaynaklanıyordu. Evet, Marco kesinlikle çok başarılı olacaktı. Burada efsanevi savaşçı Dük Marco Del-Rio'dan bahsediyoruz sonuçta..
On dördüncü yaş günüme fazlasıyla az bir zaman kaldı, Marki Andres yakında yetimhaneyi bulmuş olur. Bugüne kadar yaptığım şeyler ise Marco'yu kendi tarafıma çekmek, Madam Zoe ile aramı düzeltmek, öğretmenimle aramdaki bağı sağlamlaştırmak ve yetimhanedeki diğer çocuklarla yakınlık kurmak oldu. Sanırım Marco dışında elle tutulur pek bir şeyim yok.. sorun değil sorun değil! En azından imparatorluk sarayına gittiğimde ne yapmam gerektiğini biliyorum. Şöyle bir düşününce sanırım orada özlediğim tek kişi İmparatoriçe Regina De La Fuente.. kendi kızı olmasamda beni kendi kızı sandığı için anne şefkatiyle yaklaşmıştı.. biraz şaşırıyorum aslında geçmişte çok güçlü olan bir kadın nasıl bu kadar zayıf düşmüş olabilirdi ki? Bildiğim kadarıyla on dokuz yaşında tahta geçmiş en genç imparatoriçe olan Regina, yirmi dokuz yaşına kadar devlet işlerini kendisi yürütmüş daha sonra yeni doğurduğu kızının ortadan kaybolmasıyla yasa gömülüp tüm yetkilerini yirmi bir yaşında evlendiği Miguel Aragona devretmişti. Miguel Aragon.. daha doğrusu Miguel De La Fuente, Regina evlendikleri gün imparator olan Miguel'e kendi soyadını vermişti. Acaba prenses Ines annesi Regina'ya mı yoksa babası Miguel'e mi benziyor? Eğer annesine benziyorsa kesinlikle ikiz denebilecek bir benzetme yaşayabiliriz.. ne de olsa Andres'in benimle anlaşma imzalamasının en büyük nedeni yetim olmamdan çok İmparatoriçe Regina'ya dehşet verici şekilde benzememdi. O kadar benziyor olacağım ki İmparatoriçe Regina benden asla şüphelenmedi. Şu an düşününce fazlasıya üzüldüm, bana anne şefkatini tattıran kadını acımasızca kandırıp onun kızı olduğuma inandırdım.. gerçekten acımasızım. Merak etmeyin İmparatoriçem, gerçek kızınızı bulup size getireceğim ve sizden af dilediğimden emin olacağım.
Havanın fazlasıyla soğumasıyla Madam Zoe tüm çocuklara kışlık kıyafet dağıttı, bunu gördüğüme gerçekten sevindim çünkü geçmiş yaşantımda Madam Zoe'yi şiddetle reddediyor verdiği hiçbir şeyi kabul etmiyordum. Bu yüzden tüm kışı ince kıyafetlerle soğuktan donarak geçirdiğim zamanlar olmuştu, gerçi o zamanlar Bayan Irene bana gizli gizli yardım etmişti. Hiç hatırlamıyorum, acaba Bayan Irene'ye ne olmuştu? Madam Zoe, ben imparatorluk başkentine gittikten iki sene sonra amansız bir hastalıktan ölmüştü ama Bayan Irene hakkında hiçbir şey duymamıştım. Anlaşmanın şartlarından dolayı saraydan dışarıya adım atmam yasaktı, kimseyle yakınlık kuramaz kimseyle haberleşemezdim. Ne kadar da acımasızca?! Sarayda geçirdiğim zor günlerin bedelini sana ağır ödeteceğim Marki!
Odaya geçtiğimde Madam Zoe'nin verdiği kıyafeti üzerime geçirip aynadan kendime baktım, gerçekten pasaklı gözüyorum. Siyah uzun saçlarım darmadağın göz altlarım ise uykusuz kaldığımdan mosmordu. Ah.. acaba Marco şu an ne yapıyor? Ona bir mektup yazıp yazmamak hakkında bir süre düşündükten sonra yazmaya karar verdim ve odada bulunan küçük çalışma masamdan kağıt ile mürekkep aldım.Sevgili Marco,
Akademiye gittiğinden beri pek bir şey olmadı.. sadece tavsiyelerine uyup Madam Zoe'nin söylediklerini sızlanmadan yerine getirdim. Sanırım sen haklıydın.. onu yanlış yorumlamış olabilirim. Seni fazlasıyla özlüyorum Marco, sen gittikten sonra kitaplara gömüldüm ve birazcık içime kapandım, ama merak etme söz verdiğim gibi eğlenmeyi de unutmuyorum. Gönderdiğin mektubu aldığımı da söylemek istiyorum, tavsiyelerimin işe yaradığını duymak beni sevindirdi! Ne demiştim sana akıl yaşta değil baştadır! Umarım mutlusundur Marco.. seni tekrar görmeyi iple çekiyorum. Bu arada Madam Zoe iki hafta sonra doğum günün olduğunu söyledi daha doğrusu yetimhaneye geldiğin gün. Şansa bak benimde yetimhaneye geldiğim gün iki hafta sonra! Şimdiden doğum günün kutlu olsun Marco, sana küçük bir hediye bırakıyorum.
"Akademiye Dük Kane Walker adında bir adam gelecek, ona yeteneklerini göster pişman olmayacaksın.!"
Sevgilerle Gisele.Yazdığım mektubu katlayıp odada bulunan zarfın içine koydum ve göndermesi için Madam Zoe'nin yanına gittim. Mektup göndereceğimi duyan Zoe bana bir süre baktı daha sonra mektubu hızla elimden alıp gidecek adresi üzerine yazıp bana git artık bakışı attı. Madam Zoe'nin o mektubu göndereceğinden eminim, nasıl olsa Marco'ya değer verdiğini biliyorum onun yalnızlık çekmesini istemez. İki hafta.. Andres'in gelmesine iki hafta kaldı, gergin değilim ama korkuyorum. Geçmişten farklı olarak her şeyin bilincinde gideceğim mezarıma. Bu biraz tuhaf hissettiriyor, kim öleceğini bile bile aynı hatayı iki kere yapar ki? Ha ha.. ölmeyeceğim. Gözlerimi yeniden açtığımda artık her şey değişti, ikinci kez ölmeyeceğim.
"Gisele, Gisele uyan."
Bu ses.. Madam Zoe? Saat kaç? Gözlerim.. ah. Zorlada olsa gözlerimi açıp pencereye doğru baktım, güneş daha yeni doğuyordu. Madam Zoe başımda dikilmiş uyanmam için sabırsızca bekliyor.. bu kadın gerçekten! Anladık bizi sevmiyorsun ama biraz vicdan be kadın! Yataktan kalkıp oturdum ve Madam Zoe'nin söyleyeceklerini dinlemek için ona baktım.
"Sorun nedir Madam Zoe?"
"Seninle tanışmak isteyen birisi var Gisele, derhal hazırlan."
Benimle tanışmak mı? Kim benimle tanışmak ister k- bir dakika.. çoktan iki hafta geçti, beş yıl önce bugün. Önceki hayatımda beş yıl önce bugün gerçekleşti, Andres.. o burada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmparatorluk Sırrı
Historical Fiction''Gözlerimi yeniden açtığımda artık her şey değişti, ikinci kez ölmeyeceğim.'' 14 yaşında bulunduğu yetimhaneden alınan Gisele, imparatorun kardeşi olan Marki Andres Aragon ile bir anlaşma imzalar. Bu anlaşmanın getirdiği yükümlülükle birlikte merh...