İmparatorluk Başkenti

410 41 0
                                    

Marki ile imparatorluk başkentine gitmeden önce yetimhanedeki herkesle vedalaştım. Öğretmenim dışında aman aman duygulanan birisi yoktu ama Madam Zoe eskisinden farklı olarak bana anlamlı gözlerle bakmıştı ki bu bana yetmişti. Kimseye söyleyemedim ama geri döneceğim, sizi bırakmayacağım. Fazla bir eşyam olmadığı için hazırladığım bavulu alıp yetimhaneye son kez baktım, ardından at arabasına binip Marki Andres'in karşısına oturdum. Araba hareket etmiş gidiyordu ki birden Madam Zoe'nin sesi duyuldu:

"Durun! Durun diyorum! Marki Andres duru!"

Arabanın durmasıyla başımı pencereden dışarıya çıkarıp baktım, nefes nefese kalan Madam Zoe elindeki zarfı bana verdi ve ilk defa gülümsedi.

"Bu az önce geldi, Marco'dan sana!"

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken elindeki zarfı alıp ona aynı şekilde gülümsedim.

"Teşekkür ederim Madam Zoe.."

Zarfı aldıktan sonra Marki'nin emriyle araba tekrar hareketlendi bende bu sırada hızlıca zarfı açıp okumaya başladım.

Sevgili Gisele,
Mektubun elime ulaştı, senden olduğunu öğrenince sevincime engel olamadım. Artık on dört yaşında olduğunu düşünüyorum, seninde doğum günün kutlu olsun. Bunu sana yüz yüze söylemeyi çok isterdim fakat koşullar nedeniyle bu pek mümkün görünmüyor. Artık on beş yaşındayım bu demek oluyor ki seni tekrar görmeme üç yıl kaldı. Bu çok uzun bir zaman dilimi olarak gözükebilir ama merak etme, hemen geçeceğinden eminim. Bahsettiğin adam daha ortalıkta gözükmedi eğer onunla karşılaşırsam tavsiyene uyacağım. Bunu nereden bildiğini sormayı çok isterdim fakat biliyorum ki yine beni geçiştireceksin. Buradaki günlerim oldukça yorucu ve yalnız geçiyor aklımda ise sadece sen varsın. Merak etme yetimhanedeki gibi içe kapanık birisi değilim burada, hiçbir soylunun beni ezmesine izin vermiyorum. Şimdiden diğerlerinin önüne geçtim bile. Benim frezya çiçeğim, hissediyorum yakında yetimhaneden ayrılacaksın fakat unutma sen beni unutsan da ben seni unutmayacağım, sen yerini gizlesende ben seni bulacağım. Dediğim gibi, bekle beni.
Sevgilerle Marco

Okuduğum her satırda gözlerimin dolmasına engel olamadım, Marco.. benim için fazlasıyla değerlisin. Düşündüğünün aksine seni unutmayacağım, senden gizlenmeyeceğim. Sen benim değerli arkadaşım ve müttefiğimsin, senden bu kadar kolay vazgeçmem.

"Yetimhanedeyken cesurca konuşup karşımda çocuktan ziyade yetişkin gibi dikilen kız, tek mektupla tekrardan çocuk olabiliyormuş. Kim bu "Marco"? "

Duyduğum sesle başımı kaldırıp hızlıca dolan gözlerimi sildim ve gülümseyerek cevapladım:

"Sizi hiç ilgilendirmeyen birisi Marki Andres."

"Ha ha! Beni eğlendirmeyi başarıyorsun Gisele.. pardon, Ines mi demeliydim?"

Doğru artık ben Gisele değildim, ben artık Ines idim.

"Evet Marki, Ines. Ines De La Fuente."

Kısa sohbetimizden sonra bir süre yolu izledim, geçen seferkinden farklı hiçbir şey yoktu. Üç uzun yolun ardından nihayet imparatorluk başkentine geldik, sokaktaki insanlar her zamanki gibi neşeliydi tabiki çoğunluk soylu insanlardı. Arabanın durmasıyla gözlerimi Marki'ye çevirdim.

"Sorun nedir? Neden durduk?"

"Saraya bu kıyafetlerle giremen pek uygun olmaz Ines, Madam Agatha'nın mağazasından üzerine yakışır kıyafetler alacağız."

Ne? Ne oluyor? Geçmiş hayatımda aramızda böyle bir konuşma geçmemişti hatta sarayda bana uygun kıyafetler olmadığı için bir müddet eski kıyafetlerimi giymiştim. Geçmiş değişti. Marki'nin sözlerini başımla onaylayıp onunla birlikte Madam Agatha'nın mağazasına gittim, hatırladığım kadarıyla Madam Agatha başkentin en ünlü tasarımcısıydı. O kadar ünlü bir insandı ki ondan herhangi bir soylunun kıyafet alması pek mümkün değildi, soylular arasında bile sınıflandırma sistemi vardı. Mağazaya girdiğimde dikkatimi ilk olarak lacivert bir elbise çekti, üzerindeki işlemeler gerçek elmastan yapılmıştı bunu anlayabiliyordum. Marki, benim gözümün takıldığı yöne bakıp sırıttı ve çalışanlara o elbisenin getirilmesini emretti. Doğru ya Marki Andres alelade bir soylu değildi, kendisi imparatorun kardeşiydi ve onu başkentte tanımayan tek bir insan yoktu. Onun emri üzerine elbiseyi hızlıca getiren çalışanlar bana aşağılayıcı bir bakış attılar, bunu anlayabiliyorum.. üzerimdeki eski püskü kıyafetlerle soyludan çok kölelere benziyorum. Çalışanlarla birlikte prova odasına geçip elbiseyi giymeme yardım etmelerine izin verdim ve devasa aynada kendime baktım. Ha ha.. şimdi bir şeye benziyordum işte. Ben giydiğim elbiseyle ilgilenirken Marki benim bedenime uygun tüm kıyafetleri paketleyip imparatorluk sarayına göndermelerini emretti, tam o sırada ise büyük bir gürültü koptu. Herkes "Madam, madam" diyerek birisiyle iletişime geçmeye çalışıyordu. Prova odasından kafamı çıkarıp sesin geldiği yöne doğru baktım ve onunla göz göze geldim. Bembeyaz ipeksi saçları, mavi gözleri, buğday teni ve uzun bir boyu vardı bu kadının. Gözlerini bir süre yüzümde gezdirip gülümsedi ardından konuştu:

"Orada ne kadar daha kalmayı planlıyorsunuz küçük hanım?"

Onun sözleri üzerine prova odasından çıkıp karşısına dikildim ve aynı şekilde gülümsedim. Beni baştan aşağıya süzen kadın elini çenesine götürüp bir müddet düşündü.

"İşte bu, senin sponsorun olacağım sende tasarımlarımı tüm başkentte göstereceksin."

Söylediği sözlerle kafam birazcık karıştı. Sponsor mu? Benim gibi bir kız senin işine nasıl yarayabilir ki?

"Yine formundasınız Madam Agatha. Yalnız karşınızdaki alelade birisi değil, kendisi Prenses Ines De La Fuente."

Marki'nin sözleriyle bana biraz önce aşağılayıcı bakışlar atan çalışanlar telaşlandılar ve af dileyen gözlerle bana baktılar. İğrenç. Sırf üst sınıf bir soylu olduğumu öğrendiler diye hemen etekleri tutuştu. Onlara doğru bakıp imalı bir sırıtma kondurdum yüzüme.

"Merhum Prenses Ines mi? Bu nasıl mümkün olabilir?"

Madam Agatha olduğunu öğrendiğim kadının sözlerini duymamla başımı ona doğru çevirdim. Vaayy.. demek bu kadın maşhur Madam Agatha öyle mi? Biliyorum biliyorum şaşırmak için çok geç kaldım ama ne yapalım hesaplaşmak daha önemli.

"Ta kendisi Madam, ne yazık ki kendisine sunduğunuz teklifi şiddetle reddettmek zorundayız."

Birden atladım.

"Hayır! Kabul ediyorum."

Düşünmeden söylediğim sözlerle Marki'nin bana attığı o kızgın bakışı keşke resmedebilseydim.. korkunç gözüktüğünü sanıyor ama fazlasıyla komik bir yüz ifadesiydi. Madam Agatha cevabımı beğenmiş olacak ki yanıma yaklaştı, önümde eğilerek beni selamladı.

"Cüretimi mazur görün Prensesim, sizi daha önce tanıyamamak benim suçum. İmparatorluğun Prensesini selamlıyorum."

Vay be, bugün şaşırma kotamı aştım sanırım. Bu güçlü kadın bile benim prenses olduğumu öğrenince tavırlarını değiştirdi. Geçmiş hayatımda bu duruma çok maruz kalmıştım ama bu his sanki bambaşkaydı. Sözlerini başımla onaylayıp bende ona selam verdim, Marki'nin benim selamımı görünce oldukça şaşırdığına eminim nasıl olsa bu imparatorluk sarayındaki eğitimlerden sadece biri ve herkes bunu düzgün yapamaz.

"Kabalığımın özrü olarak dilerseniz sizi imparatorluk sarayı için bizzat hazırlamak isterim."

Madam Agatha.. bunu nasıl reddedilirim ki? Çünkü az önce sizi bizzat ikinci müttefiğim olarak seçtim.

İmparatorluk SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin