Regina ile sohbetimizden sonra odama geçmek istemedim bu yüzden Aisha'yı yanıma alıp bahçede yürüyüşe çıktım. Burada binbir türlü çiçek bulunuyordu, hepsi de birbirinden güzel ve büyüleyiciydi. Aisha hâlâ daha tereddüteydi ki bunu anlayabiliyordum, geçmiş yaşantımızda da ne kadar kibar olsada bana kendini çok zor açmıştı. Bir süre yürüdükten sonra durdum ardından ona dönüp gülümsedim.
"Burası oldukça güzel gözüküyor değil mi Aisha?"
Şaşkınlıkla yüzüme baktı.
"E-evet majesteleri."
Düşündüğüm gibi.. tereddütlü.
"Günde en az bir kere seninle burada yürüyüş yapmak isterim Aisha, bu sarayda bana samimi olan tek kişi sensin."
Düşünmeden cevapladı:
"Böyle düşünmeyin majesteleri! Herkes sizinle yakınlaşmak istiyor bundan eminim!"
Ne kadar da tatlı..
bir süre Aisha ile gezindikten sonra gözüme bir çardak takıldı, sanırım daha önce bu çardağı görmüştüm ama hiç oturmak için gitmemiştim. Oraya doğru ilerleyip çardağa geçtim, gölgesi oldukça rahatlatıcıydı. Sanki yaz havasıymış gibi bir hava vardı imparatorlukta, güneş tepeden herkesi selamlıyordu. Tam o sırada Aisha bana içmek için bir şeyler getirmeye gitti bende yanaklarımı avuç içlerime alıp ayaklarımı sallamaya başladım. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı ama bedenim esen rüzgardan dolayı hafif titriyordu. Bu şekilde beklerken birden üzerimde ağırlaşan şeyle gözlerimi açtım, baktığımda bunun bir palto olduğunu gördüm. Kafamı kaldırıp onunla göz göze geldim. Simsiyah saçları ve gözleri, ay kadar beyaz teni, küçük bir burnu ve keskin bir bakışı vardı bu çocuğun. Nereden baksam yaşı benden büyük gözüküyordu. Paltoyu omuzlarımdan alacaktım ki sesi kulaklarımı doldurdu:
"Sende kalsın."
Vay.. sesi sanki melodi gibiydi, şarkı söylese bir çok yerden teklif gelebilirdi. Tuttuğum paltoyu vermeyek gibi omuzlarımda sıktırıp gülümsedim.
"Teşekkür ederim efendim."
"Evan."
"Anlamadım?"
"İsmim Evan."
"Ah.. benim ismim de.."
"Majesteleri!!"
Sözümün kesilmesine neden olan sese doğru çevirdim bakışlarımı, bu Aisha idi ve bağırarak bu tarafa koşuyordu.
"Sorun nedir Aisha?"
Yanıma gelmesiyla Evan'a ters bir bakış attı ardından bana elinde tuttuğu şalı verdi. Sanırım bir yabancının giysisi yerine kendi giysimi kullanmamı istiyordu.
"Teşekkür ederim Aisha ama zaten hallettim."
Gözlerimi, onun olduğuna işaret etmek için Evan'a doğru çevirmiştim ki bakışları gerçekten beni rahatsız etti. İğrenirmişçesine bana bakıyordu.
Sorun neydi? Hiçbir şey yapmamıştım oysaki.
Tam dudaklarımı aralayacaktım ki arkasını dönüp yürümeye başladı.
Bu da ne?
Sinir olmuş bir şekilde arkasından seslendim.
"Hizmetçim benimle ilgileniyor, paltonuzu geri alabilirsiniz!"
"Artık ona elimi sürmem, istersen at. Ve sen buna ilgilenmek mi diyosun? Kov onu gitsin."
Sözleriyle birlikte şaşırmız gözlerle Aisha ile birbirimize baktık.
He..? Elimi sürmem de ne demek oluyor?!
Aisha büyük ihtimalle onu kovmam gerektiğini söylediği yere takılmış olacak ki arkasından bir dünya küfür saydırdı..
Haklısın Aisha, ben olsam bende aynısını yapardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmparatorluk Sırrı
Ficción histórica''Gözlerimi yeniden açtığımda artık her şey değişti, ikinci kez ölmeyeceğim.'' 14 yaşında bulunduğu yetimhaneden alınan Gisele, imparatorun kardeşi olan Marki Andres Aragon ile bir anlaşma imzalar. Bu anlaşmanın getirdiği yükümlülükle birlikte merh...