2-"Önüne baksana minik çocuk"

365 23 19
                                    

Öğle arasına girmiştik. Herkes yavaşça sınıfı boşaltmaya başlamıştı. Sınıftakileri izlerken,kolumda bir el hissettim. Hoseok kolumu dürtüyordu. Ona döndüm ve yüzüne boş boş bakmaya başladım.

" Hadi yemekhaneye inelim ya,çok acıktım. Ne dersin?"

Hoseok böyle konuşunca,sabahtan beri hiç birsey yemediğim aklıma geldi. Aslında yememeye çalışıyordum. Kendimi kilolu hissediyordum. İlk başta inmek istemedim ama Hoseok tek başına inmek istemediğini söyleyince kabul ettim.

" Tamam, hadi gidelim. Yeter ki bana söyle bakma"

İkimizde beraber güldükten sonra sınıftan çıkmaya hazırlandık. Koridorda fazla kişi yoktu. Sanırım hepsi yemekhaneye inmişlerdi. Yan yana yürürken Hoseok bana bir şeyler anlatıyor,ben ise ayaklarıma bakarak yürüyordum. Ta ki birine çarpana kadar.

" Ah..pard-"

Kafamı kaldırdığım da gördüğüm yüzle olduğum yerde kalmıştım. Bu çocuk sabah müdürün bağırdığı çocuktu. Yüzüne baktığımda, onu müdürün odasında hiç incelemedigimi farkettim. Yeşil - mint saçları ve bembeyaz bir yüzü vardı. İnce dudakları,küçük gözleri ve çokta belli olmayan çilleri onun bu beyaz yüzünü daha da kusursuz kılmıştı. Ona bakınca kendimi biraz daha çirkin hissettim. Mint saçları herkesi kendine hayran edecek şekilde parlıyordu. Aslında onun mint saçlarıyla benim turuncu saçlarım o kadar da uyumsuz değildi. Onun yüzüne ne kadar baktım bilmiyorum ama bıraksalar sonsuza kadar bakabilirdim. Alaycı bir tonda konuşmaya başladığında kafamı sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Evet evet kesinlikle seside yüzü kadar mükemmeldi.

"Önüne baksana minik çocuk"

O cümlesini bitirdigi zaman arkasındaki arkadaşları gülmeye başlamıştı. O an kendimi iğrenç ve zavallı gibi hissettim. Olduğum yerde iyice küçüldüm ve kafamı  yere eğdim. Ağzımdan belli belirsiz birseyler mırıldandım ,

" Özür dilerim,görmedim sizi"

Ama bu Ona komik gelmiş olacak ki etrafa sesli bir kahkaha bıraktı. Onun kahkahasının da en az onun kadar mükemmel olduğunu sonra dusunmeliydim. Şuan tek isteğim bir an önce buradan gitmekti.

" Bir daha ki sefere daha dikkatli ol minik çocuk. Minik olduğun için seni görmezler ona göre"

O ve arkadaşları gülmeye ben ise iyice utanmaya devam etmiştim. En sonunda hareketlenip yanımda bir rüzgar misali süzülüp gitmişti. Geriye onun bağımlısı olunacak kokusu ve dokunsalar ağlayacak olan ben kalmıştım. Öylece ileri bakarken Hoseok yanıma gelmiş,kolumdan tutup yemekhaneye doğru sürüklemeye başlamıştı. Aklımda kalan kokusu ve yüzüyle, ne ara geldiğimi bile farketmedigim yemekhanede kendimi Hoseok'un tam karşısında otururken buldum. Bana doğru eğildi ve sessizce konuşmaya başladı.

" Jimin o çocuğa dikkat et. O bu okulun en tehlikeli ,en belalı çocuğu. Bu okulda kimse ona karşı gelemiyor. Aklın varsa ona bulaşma."

Onun dediklerini idrak etmeye çalışırken bir yandan da o mükemmel yüzün nasıl tehlikeli olabileceğini düşünüyordum. Kediler ne zamandan beri tehlikeli ve belalı ki?

"  Ondan neden korkuyorsunuz ki? Ne yapıyor?"

" Jimin o tehlikeli. Canı her sıkıldığında birini gözüne kestirip aklına gelen herseyi yapıyor. Ondan uzak dur lütfen seni düşünüyorum."

Onu dinlerken tüylerim diken diken olmuştu. Çünkü o böyle birine benzemiyordu,belki de yüzü yüzünden bazı gerçekleri kabullenemiyordum.

Etrafa baktığımda onun bir masada arkadaşlarıyla konuştuğunu gördüm. Birden birini görmüş gibi ayağa kalktı ve bir çocuğun yanına gidip onu karanlık bir koridora götürdü. Aklımda neden o çocuğu götürdü? Ona ne yapacak? Gibi sorular dönerken Hoseok'a döndüm. Oda benim demin baktığım yere bakıyordu. İçimdeki merakı gidermek için konuşmaya başladım.

My Tear • YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin