♕︎NINE♕︎

389 34 16
                                    


"One touch, and I was a believer."

♕︎

Gözleri öfkeyle parlayan kızın bi ok gibi James'in üzerine fırlaması bir olmuştu. Başından beri iksirin tutmayışı ve Marcus'un koyması planlanan malzemeyi Cassiopeia'nın koymasıyla saçlarının kızıla dönüşmesi tahmin edilebileceği üzere onun suçuydu. Fakat kızın bu kadar çabuk fark etmesini beklemiyordu. Asıl kızıllaşması gereken kişi Marcus'tu ve onu engellemeye de çalışmıştı. Ayrıca tek kızıl olan Cassiopeia'da değildi, James'in zaten kızıla çalan saçları şimdi daha da kızıllaşmıştı.

Üzerine gelen kız onun dengesini bozarken uzun süredir ikilinin kavgalarındsn mahrum kalan öğrenciler ilgiyle ikiliyi izlemeye başlamıştı.

"Aptal Potter!"

Cassiopeia ardı ardına attığı tokatları onun yüzüne indirirken çevrede kimin ne dediğini umursayamayacak durumdaydı. Gerekirse bu saçlarla hogwartsda durmaktansa Fransa'da olmayı yeğlerdi.

Daha fazla kızın öfkesine dayanamayan James küçük bi hamleyle yer değiştirerek onu yere serdi. "Başkalarının önünde kavga etmemeliyiz Cassy."

...

Saçındaki havluyu bir kez daha ayna karşısında açan Cassiopeia bi ton bile açılmayan kızıl saçlarıyla sinirle soludu. Yatağın üzerinde oturan James oldukça gergin bir şekilde saçını yedinci kez yıkayan kıza bakıyordu.

Hiçbir büyü etki etmeyen saç suya karşıda oldukça duyarsızdı.

Hala saçlarına bakan Cassiopeia genç oğlanın korkmasına sebep oluyordu. Kızdığında gerçekten fazlasıyla farklı bir insan olabiliyordu.

Aniden ona dönen kızla yerinde irkildi. Adım adım kendisine yaklaşması onun yatakta geri gitmesine sebep oluyordu.

Noel tatili bi kaç gün sonraydı ve Cassiopeia henüz büyükbabasının Potter ile çıktığını duyduğunda ki uzun nutuğu dinlememişken, kızıl saçlarıyla onu gördüğünde yere serileceğine adı kadar emindi. Lucius Malfoy oğlunun hayatında ki etkisini torunlarında sürdüremese de Cassiopeia onun önerilerini dinleyip değerlendiriyordu. Savaş sonrası en büyük değişimlerden birini geçiren de oydu. Fakat ailesine ve soyadına olan bağlılığı hala aynıydı.

"Seni öldürmemem için bana küçük bir sebep ver Potter." Dişlerini sıkarak konuştuğu için sesi gıcırtılı geliyordu. "Benden nefret etmiyorsun." dedi James kendinden emin bir sesle.

Cassiopeia onun söylediği şeyin mantıksızlığıyla duraksadı. "Yani?"

"Yani.." dedi James oturduğu yataktan doğrulurken. "Nefret kadar yoğun bir his hissettiğine eminiz. Madem nefret etmiyorsun, adım kadar eminim ki sen bana aşıksın."

Cassiopeia seslice gülerken bu sefer ona doğru yaklaşan taraf James olmuştu. "Senin küçük dünyanda neler dönüyor Potter."

Genç adam cevap vermezken adım adım kıza yaklaştı. Biraz eğilerek yüzünü onunkine eşitledi. Sıcak nefesleri birbiri ile çarpışırken Cassiopeia içerisindeki öfkenin an ve an yok oluşunu izledi. James'in bunu nasıl yaptığı bilinmez, onu zehirli duygulara hapsettiği gibi kurtarabiliyordu da. Yerin dibinden göklere çıkmak gibiydi bu his, bi tip gevşetici iksir gibi. Vücuduyla birlikte zihnini de uyuşturuyor, James'in ne isterse yapmasına izin veriyordu.

Cassiopeia'nın bakışları istemsiz bir şekilde James'in dudaklarına kayarken kalbi kan pompalamak yerine delicesine ipeksi dudaklara ihtiyacı olduğunu haykırıyordu.

𝘼𝘽𝙊𝙐𝙏 𝙐𝙎 •James Sirius Potter•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin