♕︎EIGHTEEN♕︎

347 34 34
                                    


"They don't know about the I-love-yous."

♕︎

"Yani şuan arkadaşsınız." dedi Albus slytherin salonundan çıkmadan hemen önce. Cassiopeia aralarındaki garip ilişkinin adlandırılamamasından sıkılmış, öncelikle genç adamın değiştiğini göstermesiyle başlamak istemişti. Şuan ise Potter kabul etmesede birer arkadaştılar.

"Bu hayatımda duyduğum en saçma şey." diye ekledi Scorpius.

"Anne ve babamın neden benden başka bir çocukları olduğunu sorgularken bende aynı şeyi söylüyorum, sevgili kardeşim."

Kızın kaşlarını çatarak kapıdan geçmeden önce söylediği şey hala ona kızgın olduğunu gösteriyordu. Aslında bu kızgınlık dahi sayılmazdı fakat Scorpius'un böyle şeyleri hoş görmesinden korktuğu için gardını indirmiyordu. Kardeşinin zorbalığa maruz kalması kadar zorba olmasıda Cassiopeia'yı etkilerdi.

"YÜCE SALAZAR!"

Kapıdan çıktıkları gibi sabahın altısı olmasına rağmen güneş ışıkları ulaşmayan karanlık zindanlarda James Sirius'u görmeyi beklemiyorlardı. Hele ki slytherin ortak salonunda, asla. Yüzündeki geniş gülümseme ve her zamanki dağınıklığına bakılarak düzeltilmiş saçlarıyla zindanlarda bir güneş gibiydi.

"Günaydın balım ve diğerleri." dedi neşeyle ve kolunu Cassiopeia'nın omzuna doğru koymak için hamle yaptı fakat kız yana çekilerek elinin boşlukta kalmasına sebep oldu. Kaşları aniden çatılan çocuk anlamsızca bakındı. Scorpius ve Albus daha fazla burada kalmak istemeyerek hızlıca yanlarından ayrıldı.

"Günaydın James."

"James?" dedi Potter kafasını hafif eğerek. Farkında olmadan kızın ona Sirius olarak hitap etmesine alışmış, diğerlerini yadırgar olmuştu.

Kız genç adamı bi kaç adım gerisinde bırakarak zindanlarda ilerlemeye başlamıştı ki bileğini kavrayan parmakların sırtını taş zeminle buluşturması bir oldu.

James'in gözlerindeki kararlı ve ciddi bakış, Cassiopeia için oldukça etkiliydi. Çünkü etrafta sürekli alaycı bi tavırla gezinen genç adamın bu halini yalnızca kendisinin gördüğünden emindi, aynı zamanda kimsenin görmesini istemediğinden emin olduğu gibi. Otoriter tavrı kesinlikle son derece baskın bi karaktere sahip Malfoy'un bile itaat etmesine sebep oluyordu. Eğer bunu James fark ederse işte o zaman durum Cassiopeia için her zamankinden daha zor olabilirdi.

O yüzden onunla eşit derecede kararlı bakışlarını kendisinden oldukça uzun olduğu için başını yukarıya kaldırarak kahvelere sabitledi.

Herkes için renkli gözler çekici gelirken Cassiopeia için bi süredir her daim görmek istediği tek renk kahverengiydi. Uyandığında, uyumadan önce, güldüğünde, ağladığında kısacası kafasını her çevirdiğinde.

James için ise gri ve mavinin eşsiz uyumuydu en güzel gözler. Kimsede bulunmayan neredeyde kızın kimliği olan gözler. Renk dağılımını yeni öğrenme fırsatı buluyordu. Çünkü yıllardır tek yapabildiği uzaktan izlemek olmuştu. Fırsatı varken doya doya ezberlemek istiyordu her bir detayını, bi yandan da ezberlemek zorunda olmak istemiyordu. Ne zaman bakmak istese yanı başında olmasını diliyordu, mavi-grileri özlüyordu.

Gözleri kısa bi süre kızın dudaklarına kayan Potter yavaşça kendisini yaklaşırken bulmuştu. Ne kadar uzun bi süre olmuştu o dudakların tadına bakmayalı.

Yaklaşık değil, tam olarak dokuz gün.

Kısa gibi gözükebilir ama genç adam için dokuz asırdan farksız, dokuz gün. Bunca zaman nasıl tatmadan yaşadığını bilmiyordu. Yıllardır tanıdığı dudaklara bu kadar uzak kalmak ne büyük saflıktı. Son bi kaç santim kala ipeksi dudakların beyninde kızılı olan tadını hatırladı.

𝘼𝘽𝙊𝙐𝙏 𝙐𝙎 •James Sirius Potter•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin