9.

16 4 0
                                    

Karşımda ki çocuk odadan ayrıldı ve diğer çocuk onun yerine oturdu. "Evet," diye mırıldandı. "Sen Betül Seçkin, 17 yaşında bir yurt öğrencisisin. Aileni trafik kazasında kaybetmişsin. Ve şimdi birisi tarafından tutulup bana arabayla çarpıyorsun. Hiç uyumamış hikayene." Öfkeliydi ancak bir taraftan da dalga geçiyordu.

'Aileni trafik kazasında kaybetmişsin.' cümlesi tekrar beynimde çınladığında gözlerimi sıktım. Ama şimdi sırası değildi. Ne donmanın, ne de ağlayıp zırlamanın sırası değildi. O yüzden düşünmedim. Sanki hiç bir şey dememiş gibi yapmaya çalıştım. Beynimin bir yerinde çınlamaya devam etse de sözleri, bu sefer ben ona hakim olmayı başardım. Ve yine aynı soru yöneltildi bana. "Evet Betül Seçkin, bir kere soracağım. Seni kim tuttu?"

"Kimse." Dedim bıkkın bir ses tonuyla. Sonra kapı da ki adamlara çevirdi bakışlarını.

"Fıçıyı getirin." Kafam önüme eğikti ama üzerimizde ki bakışlarını hissediyordum. Adamlar fıçı gibi bir şeyle getirdiler ve direkt önüme koydular. İçi sonuna kadar su doluydu. "Batır." Dediğinde bir adam sertçe saçlarımdan tuttu ve kafamı suya batırdı. Kafamı geri kaldırmaya çalıştım ama gücüm yetmedi. Ben zorladıkça o daha çok bastırdı.

Çıkardıklarında nefes nefeseydim ve asıl işkencenin şimdi başlayacağından neredeyse emindim. Adam parmağını şıklattı ve tekrar suyun içine girdi kafam.

Gözlerim buğulanıyordu, ağzıma giren su nefesimi kesiyordu ve yüzüm soğuk suya her girişin de tahrişlik hissiyatı veriyordu. İlkinde bu kadar hissetmemiştim ama şimdi iliklerime kadar hissediyordum. Kafamı suyun altında hareket ettirdim. Adam biraz daha bastırdı ve kaldırdı kafamı. "Gerçekten kimse beni tutmadı." Derin nefelerimin arasından çıkan kelimeler sanki boğazıma düğümleniyordu.

"Bırakın kızı, masumuz biz!" Meyra'nın bağırışlarıydı kulağıma gelen. Ve sonra tekrar kafam suyun içine daldı. Bu sefer ölümü hissettim. Çok yakındaydı sanki ve ben kaçtıkça daha çok yaklaşıyordum. Bir denizdeydim sanki ve çırpındıkça daha da çok batıyordum. Hatta öyle ki beni kurtarmak için denize atlayanlar da şimdi benimle boğuluyorlardı. Kafam tekrar sudan çıkartıldığında Sümeyye'nin sesini duydum ama ne dediğini anlayamadım. Bağırmaya başladım bu sefer. "Sana bilerek çarpmadım!" Kısıldı sesim ve Hicran'ın ağlama sesi yükseldi. "Kazaydı." Tekrar suya battığımda kaza anı canlandı gözümde. Ve kızların mahvoluşları. Tekrar kafam çıktı sudan ve bu sefer başka şekilde gittim ona. "Tamam." Dedim nefesimi dengelemeye çalışırken. "Konuşacağım, sana bilerek çarptım. Bunu keyfi olarak yaptım. Ama bunun diğerleriyle alakası yok. Sen ve benle alakalı, sana ben çarptım." Sesim kapladı bütün odayı. "Seni öldürmeyi ben istedim, ben! Onlarla bir alakası yok. Ve evet, beni o Serkan dediğiniz adam tuttu." Adam ayağa kalktı ve ağır ağır yanıma geldi. Kızlar bir şeyler diyordu ama anlamıyordum. Sanki kulaklarım kapanmıştı ve sadece kendi sesimi duyuyordum. Ta ki adamın kükreyişine kadar.

"Dalga mı geçiyorsun lan benle?" Sertçe tuttu kafamı ve daldırdı suya. Bu sefer hepsinden uzun sürdü ve gözlerim kararmaya başladı. Sudan kafamı kaldırdığında etraf hala bulanıktı ve ben bu sefer hiç kendimde hissetmiyordum. Tekrar yerine geçti adam ve Hicran'a dikti gözlerini. "Yaşamasını istiyorsanız, şimdi konuşun."

"Ömer." Dedi dişlerini sıkarak Hicran. "Biz ne dersek inanmıyorsun." Tekrar elini şıklattı Ömer ve bu sefer ki dalışım bedenimi iyice salmaya başlamama sebep oldu.

Bu sefer hareket bile etmedim. Sonra bir el yavaşça kaldırdı kafamı. Karşılaştığım yüz Ömer'den önce ki heybetli adamdan başkasına ait değildi. Öyle bir bakıyordu ki yüzüme. İçinin açıldığını görüyordum yüzünden. Kafamı yavaşça geri yaslamama sebep oldu ve sonra uzaklaşıp arkamda ki adam sert bir yumruk attı. "Çık dışarı!" Diye bağırdığında adam odadan ayrıldı. Ömer'e doğru yürüdü ve Ömer elleri cebinde ayağa kalktı.

"Ne diyeceksin Yavuz?" Yavuz, ayı daha iyiydi. "Ne yaptığını sanıyorsun mu?"

"Bu kadar düştün mü? Bir kızı suya bastırıp acı çektirecek kadar düştün mü kardeşim?"

"O kız bana arabayla çarptı? O kız Serdar'ın adamı. Kızları korumanı anlıyorum ama haddini aşıyorsun Yavuz. O annen değil. O masum değil." Bir an ortalığı sessizlik kapladığında Yavuz'un elini yumruk yaptığını fark ettim. Öyleydi ki sanki biraz daha sıksa eli kırılacaktı.

"Dokunmayacaksın Ömer. O kıza elini bile sürmeyeceksin bir daha ve bu son uyarım. Bir daha uyarmayacağım. Ben de babama benzemiyorum Ömer, bunu unutma!"

Hicran'ı gösterdi adama Ömer. "Odama getirin şunu." 

"Hayır." Diye mırıldanabildim sadece ama sesimi kendim bile zor duyabilmiştim.

Belli değildi ne olacağı, Ömer çok kinliydi ve istediği kandı. Belli değildi bu kanın kimden akacağı ama belliydi bu olayın suçlusu ve o bendim. Ben yapmıştım. Benim boktan can sıkıntım yüzünden canımızın derdindeydik şimdi ve bu kötüydü. Daha kötüsü de vardı ve biz onu da yaşıyorduk. Biz kendi canımızdan önce bir birimizin canın derdindeydik ve bu dert bütün acılara bedeldi. Bir yanımız eksikti hep ve diğer yanımız bir birimizdik şimdi ise diğer yanımızı da kaybetme riskiyle göz gözeydik. Korkuyordum ve bir o kadar da korumak istiyorduk bir birimizi ama hiç birimizin elinden bir şey gelmiyordu. Benim hatamın bedelini beraber ödüyorduk. Hep böyle oluyordu, birimizin hatasının bedelini hep hepimiz ödüyorduk ama bu en kötüsüydü ve en kötüsünü yine ben yapmıştım...

Kız Kıza Gezelim Bu GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin