12.

18 5 2
                                    

Sümeyye'nin dilinden;

Okula gitmek için hazırlanıp aşağı indik hızla. Yeterince geç kalmıştık bile. Servise bindik hepimiz tek tek. Sanki dün gece hiç bir şey olmamış gibi devam ediyorduk hayatımıza. Sanki her şey çok normalmiş gibi. Okula vardığımızda hızla merdivenleri çıktım. Zil sesi okulda çınlıyordu ve bu öğretmenlerin zil sesiydi. Geç kalmıştım ki bu hiç benlik değildi. Sınıfa girdim ve peşimden de Meyra geldi. Merdivenlere baktığımda Betül'le Hicran daha yeni çıkıyorlardı. Biz olmasak kesin olarak her gün geç kalırlardı. Sonunda sınıfa çıktıklarında kapıyı kapattık. "Kahretsin." Betül'ün kısık sesi ilişti kulağıma. "Ayakkabımı giymeyi unutmuşum." Meyra kıkırdadı.

"Ne?"

"Koştur koştur çıkartıyorsunuz bizi ya." en arkaya geçti Betül. Onun belli bir yeri yoktu. Her ders farklı bir yerdeydi. Öğretmenler masasının ilk sırası benimdi. Orta sıranın ikincisi Meyra'nın ve benim arkamda Hicran'ındı. Biz de yerlerimize geçtik ve sonra hoca derse geldi. Merve'nin yanında oturuyorum ve bu berbattı çünkü ondan nefret ediyordum. Ders ingilizceydi.

"Dördüncü ders sınavınız var." dedi hoca ve Hicran'ın oflayışı ilişti kulağıma. Hoca arka sıraya Betül'ün sırasına gitti ve masasına sertçe vurdu. "Yurtta sizi uyutmuyorlar mı?" yavaşça kafasını kaldırdı Betül. Nefret ediyordu Betül ondan ve hoca da onu pek sevmiyordu ama Betül birini sevmeyince her haliyle bunu belli ediyordu. Sıkıntı ise onun hoca olmasıydı, her ne kadar Betül'ü bu konu da ikna edemesekte.

"Maalesef alt katta ki bebeleri biz sallıyoruz hocam."

"Dalga geçme benimle!"

"Uyumuyordum hocam. Gözlerimi dinlendirdim."

"Ne yaptın dün gece? Dayak mı yedin ne bu halin?" aynasını eline alıp yüzüne baktı Betül ve o da şaşırdı görüntüsüne. Bazen uyuyamazdı ve bazen çok uyurdu o yüzden göz altları hep koyuydu. Aceleyle çıktığımızdan saçları dağınıktı. Ve yüzü dünkü ağlamanın sebebiyle hafif kızarıktı.

"Bismillah ne olmuş bana?"

"O da şok. Bir insan nasıl bu kadar çirkin olabilir diyor." dedi Nefise ve bu şaka değildi. Sürekli bize zorbalık yapmaya çalışıyorlardı. Nefise ile Rukiye eskiden iyilerdi ama Yade ve Azra'yla tanıştıklarından beri bize karşı çok pislerdi ve gariptir ki biz eskiden çok yakındık.

"Yalnız bebeğim ben bu halimle bile güzelim. Gerisini sen düşün."

"Bir de millete laf ediyorsun. Size yurtta saygıyı öğretmiyorlar mı? Zaten aile terbiyesi almamışsınız orada hiç bir şey öğrenmediniz mi?" ben ve benle birlikte yurtta ki herkes bir an öylece kalmıştı.

"Çok yanlış." dedi bir süre sonra Betül. "İnsanları sürekli ayırıyorsunuz. Yurtta okuduğumuz için sürekli bizi aşağılıyorsunuz. Onlara hep torpillisiniz ve onlara hep iyi davranıyorsunuz. Dersleriniz sıkıcı olduğu için uyuyorum. Uyanık olduğumda tek gördüğüm sizin ayrımcılığınız ve aşağılamalarınız. Bizim öğrenemediğimiz saygı sizin karakterinizden daha sağlam." dişlerini sıkıyordu ve ayağa kalkmıştı.

"Ayrıca sizin ve sizin gibilerin aile terbiyesi almış hali buysa hocam. Ben iyi ki almamışım." dedi Hicran da ayağa kalkarken.

"Çıkın dersimden!" dedi hoca sinirle ve sonra Betül gülümsedi.

"Seve seve." sınıftan ayrıldığında dersten kalma olasılığının farkında değildi. Peşinden Hicran da çıktı ve sonra hoca bütün siniriyle derse döndü.

Teneffüste defterlerimi çıkardım ve çalışmaya başladım. "Bu kadar çalışman gerekiyor mu? Zaten normalde sürekli çalışıyorsun." dedi Meyra ve sonra ona ters bir bakış atıp çalışmama devam ettim. 

Geçmiş gözlerimde canlandı ama ben onu umursamamaya çalıştım. Ben umursamamaya çalıştıkça o güçlendi ve ellerini boğazıma sardı. Öyle sıktı ki yutkunamadım bile.

Sekiz yaşındaydım ve babam sürekli barlarda gezen, bütün parayı kumarda harcayan bir tipti. Annem sürekli çalışıp halletmeye çalışıyordu ve bir gün bir kaza geçirdi. O kaza onu yatalak yaptı. Ne bana bakabiliyordu artık, ne babama. Evle de ilgilenemez olmuştu. Babam ay da bir eve geliyor ve annemi her yatakta gördü sanki kendi isteğiyle yatalak olmuş gibi davranıyordu.

 Küçükken ders çalışmayı hiç sevmezdim. Ve notlarım düşüktü. Bir annemle bu konuyu konuşmaya başladık.

"Küçükken hep öğretmen olmak isterdim kızım. Ben hep çok çalışırdım. Başarılı bir öğretmen olmaktı hayalim."

"Neden annecim? Neden vazgeçtin hayalinden?"

"Öyle gerekti kızım. Umarım sen yaşarsın benim hayallerimi." yanağımı okşadı ve sonra kapının sert çalışlarını duydum. Annemin yanından kalkıp kapıya yöneldim. 

Bu annemin beni son okşayışı olduğunu bilmeden, bu onu canlı olarak son görüşüm olacağını bilmeden, katiline kapıyı açtığımı bilmeden, açtım kapıyı ve bu sefer babam normalden daha sarhoş görünüyordu. Elinde ki şişeyi yere attığında annemin yanına gittim koşarak ve sonra kapıyı kilitledim. Babam kapıya vurmaya başladı. Elinde bir silahla kapının kilidine ateş etti. 

"Git." dedi annem dolu gözleriyle. Kafamı salladım ağlamaya başlayarak. 

"Gidemem." 

"Git ve yaşayamadığım hayatı sen yaşa kızım lütfen." babam odaya girdiğinde bağırıyordu ve ben daha da fazla ağlıyordum. 

"Kalk!" diye bağırdı anneme doğru. "Kalk artık şu yataktan!"  odadan ayrıldım koşarak ve komşumuzun yanına gittim.

"Polisi arayın lütfen! O annemi öldürecek." kadın bana baktı uzun uzun ve sonra;

"Aile ilişkileriniz beni ilgilendirmez." deyip kapıyı yüzüme kapattı. 

Silah sesi duydum tekrardan. Elim ayağım boşaldı sanki. Binadan başka bir kapı açıldı. 

"Polisi arıyorum. Yeter artık!" diye bağırdı kadın ve ben buna sevinmeli miydim bilmiyordum. Annem çoktan ölmüş olabilirdi. Aşağı inemedim. Korktum, kendi babamdan ölesiye korktum. Polis siren sesleriyle beraber aşağı indiğimde gördüğüm tek şey annemin cesediydi. Yanına gittim ve polisler içeriye girdi elim annemin yanağındaydı ve ağlıyordum. Bütün benliğimle ağlıyordum çünkü benim benliğimi oluşturan kadın şimdi ölüydü.

"Açmasaydım keşke o kapıyı." ağlamam şiddetlendi ve bu sefer sesim ilk defa bu kadar çok çıktı. "Anne aç gözlerini. Ses ver! Sen olmadan yaşayamam. O beni de öldürür." derin nefeslerim dudaklarımdan ayrılırken gözlerim kararıyordu. "Anne yapma, yalvarırım yapma. Sensiz yaşayamam yapma!" polisler kolumdan çekip beni ondan uzaklaştırırken tüm gücümle çabalıyordum. Ama olmadı tekrar dokunmama izin vermediler ve beni eski yurdumuzun kapısının önüne getirdiler. 

O gün kendime söz verdim. Başarılı bir öğretmen olacaktım. Hiç ders çalışmayı sevmeyen ben hep ders çalışacaktım ve asla ama asla doksan beş bile almayacaktım. 

Başarılı bir öğretmen olacaktım. Tam da annemin istediği gibi...


Kız Kıza Gezelim Bu GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin