15.

22 4 2
                                    

Hicran'ın dilinden;

Korkunç günün ardından normal hayata dönme vakti gelmişti. Geç saatlere kadar düşünmekten uyuyamamıştım. Tam rüyamın en güzel yerindeyken, kızların bağırış sesleriyle irkildim ve yine şakalaşmanın b*kunu çıkarttıkları için ses seviyesi yükselmişti. Saate baktığımda okul için hazırlanmam gerektiğini farkettim.
"Kızlaar, hemen hazırlanmalıyız servis gelmek üzere."Dedim ve ayağa kalktım, lavaboya doğru giderken gülmekten ağzı yarılan Meyra'nın ensesine şaplak attım ve kaçtım çünkü intikam almak için geleceğini biliyordum. "Meyra, sakın peşimden gelme o şaplağı suratına patlatırım." diyip kahkahayla koşmaya başladım. "Hicran bittin kızım sen." Bağırarak peşimden geliyordu Meyra ve beni yakalayıp intikamı aldıktan sonra birlikte kol kol lavaboya gidip yüzümüzü yıkadık, sonrasında hazırlandık ve Servisi beklemeye başladık.

Serviste cam kenarına oturmaya bayılırdım. Her zaman ki yerime geçip yolu seyretmeye başladım. Yanımda Meyra olduğundan ilgi odağımız araba markalarıydı, bi süre yoldaki arabaları süzdükten sonra Meyra sınav ile ilgili konuları öğrenmek için Sümeyye'nin yanına gitti.
 

Trafik olduğundan bi süredir aynı yerde kalmıştık.
Tam yanımızda en sevdiğim araba markası olan Range Rover vardı hemde siyah, işte bu en  sevdiğimdi, içimden ayy keşke benim olsa diye düşünürken içinde bembeyaz giyinmiş bir kadın olduğunu gördüm, nede güzeldi öyle.

Bi süre arabayı izledim sonunda kapı açıldı ve beyaz elbiseli kadın aşağıya indi. İşte tamda o an da dünya dursun istedim. Bir yanım onu gördüğüm için mutluluktan uçarken, diğer yanım ise saatlerce oturup ağlamak istiyordu.
Annemdi o benim, annem...
'Anne' kelimesi söylenmesi ne kadar kolay bir kelimeydi. Oysaki ben senelerdir bir kere olsun anne diyebilmek için bekliyordum. Sıkı sıkı sarılıp anne seni çok özledim diyebilmek için nelerimi vermezdim ki. Gözlerimi kapatsam yaşlar süzülecekken bir an olsun kırpmak istemiyordum annem diye bildiğim o bencil kadının yüzünü hafızama kazımak istiyordum. Demek Betül'ün başını getiripte devamını getirmediği mevzu buymuş.

İnsanlar umutları var olduğu sürece yaşarlar, benim tek umudum olan annem beni yüzüstü bırakmıştı, ben şimdi neye tutunarak devam edecektim? Uyumadan önce annemle yapacaklarımın hayalini kurardım hep.

Beni dünyaya getiren kadın dünyamı başıma yıkmıştı. Keşke dedim doğar doğmaz ölseydim de, ne o kendine, nede ben ona anne demiş olmasaydım. Anne kelimesini haketmiyordu.

Araba hareketlenince yavaş yavaş gözden kayboldu ve ben daldım; kırılan hayallerime, kurduğum düşlere, bana söylediği yalanlara...

"Bir yaz günüydü, arkadaşlarım okula başlayacak olmanın heyecanıyla tutuşurken ben babamın bizi bırakıp gitmiş olmasının üzüntüsünü yaşıyordum. Günümüzü zor geçiriyorduk ve ben babamın bir gün gelicek olmasının hayalini kurarken okula gitme hayali biraz lüks kalıyordu.

Annem bütün eşyalarımı toplamıştı. Beni bir yere göndereceğini hissetmiştim. Gece yanımda uyurken ağladığına şahit olmuştum, çünkü çaresizdik ve ben bunun fazlasıyla farkındaydım. Bir parka gittik, önce oyun oynadım ve pamuk şeker verdi annem elime. Çok mutluydum, en son babam varken yemiştim pamuk şekeri.

"Hicran, güzel kızım, seni ne kadar çok sevdiğimi çok iyi biliyorsun. İyi anneler çocuklarının mutluluğunu ister, güzel bir hayat sürmesini ister. Bende senin için bunu istiyorum ama buna gücüm yetmiyor. Ben tek başıma aç bile kalırım ama sen çok küçüksün ve bunu daha fazla kaldıramayıp hastalanabilirsin.
Sana bir süre bakmaları için devlete teslim edicem seni, orada çok iyi bakıcaklar sana, güzel elbiseler, oyuncaklar, hatta güzel imkanlarla okula da gidiceksin. Ne olur beni üzecek bir şey söyleme olur mu?
Ben her hafta sonu seni ziyarete gelicem ve en yakın zamanda iş bulup borçları bitirdikten sonra prensesimle mutlu mutlu yaşayacağız. Tamam mı güzel kızım?" dedi sanki ekstra başka bir şey söylemeye hakkım varmış gibi yüzüme öylece bakarken.
Ağlıyordum, sadece ağlıyordum. 

"Anne ben yemek yemem, hem acıkmıyorum ki, okula da gitmem, gerçekten anne, inan bana.
Yeni elbise, ayakkabı, oyuncak filan da istemiyorum. Ben sadece seninle kalmak istiyorum anne, lütfen beni devlete bırakma." Küçücük bir kız çocuğunun yalvarışıydı bunlar.
Tek bir kelime bile cevap vermeden götürmüştü beni, çoktan kayıt işlemleri bile yapılmıştı, her şeyin tamamlanması için tek eksik benmişim. Kapının önündeyken son kez sarıldı annem bana, ağlıyordu tıpkı benim gibi, defalarca kez öptü, saçlarımı koklayıp bağrına bastıktan sonra "Seni alacağım canım kızım. Üzülme tamam mı? Bir hafta sonu gelip alacağım seni, beni bekle olur mu?" Son cümleleriydi bunlar annemin.

O günden sonra her hafta sonu cam kenarında annemin yollarını gözledim ben gelecek umuduyla, beni yüzüstü bırakıp sefa sürdüğünü bilmeden.
İçimin nasıl yandığının tarifi yoktu.

'Yıkılmıştım'

Sessizce gözyaşlarımı salmışken okula vardığımızı farkettim. Gözyaşlarımı silip hiç bir şey olmamış gibi indim servisten.

Yeterince öfkeli ve gergindim. Öğretmenin bize üstten bakan tavırlarına katlanamayıp Betül'ü destekleyerek dersten kovulmamıza sebep olmuştum.
Kafam aşırı yoğundu, hiç bir şey düşünemiyordum. Betül'e de çok kızgındım, bana bildiğini açıkça söylemediği için.

Tenefüs te Sümeyye ders çalışıyordu. Meyra kopya yolu arıyordu ve Betül, Ahmet'i kullanarak kopya alma işini çoktan halletmişti bile.
Ben ise hiç bir şey için uğraşmak bile istemiyordum.
Sınava girip kafama göre salladıktan sonra dersten çıktım, öğlen arasıydı, daha fazla duygularımı bastıramayacağımı anladığım için okuldan gizlice çıkmıştım. Kızlara bile söylemeden.

Bir minibüse binip sahile gittim. İnsanların az olduğu bir yere geçip içimi boşaltana kadar ağladım, çığlıklar attım, bütün sinirimi çıkardım o an orada. Kırgınlığım günlerce ağlansa geçmeyecekti belki ama ben o an ki şoku rahatlayana kadar atmıştım.
Ben derdimle boğuşurken saatin farkında bile değildim. Okul çıkış saati gelmişti, gitmem gerekiyordu.
Bir caminin lavabosuna gidip yüzümü yıkayıp saçımı başımı topladıktan sonra yola çıkacaktım.
Saçımı önüme doğru eğip at kuyruğu yapmak için kafamı kaldırıp saçımı toplayacakken aynada ki yansımam dikkatimi çekti, senelerdir yollarını gözlediğim kadına, yani anneme nede çok benziyordum. Küçükken de herkes anneme benzetirdi. Bu yaşadığım acıyı başa sarmama sebep oldu. "istemiyorum! O lanet olası kadına benzemek istemiyorum." Çığlık atarmışcasına bağırdım. Hemen çekildim aynanın karşısından, kendimi görmeye bile tahammül edemiyordum.
Hızla dışarı attım kendimi ağlaya ağlaya gidiyordum nereye gittiğimi bile bilmeden.
Kaçıyordum sanki, yaşanılanlardan, hatta kendimden bile.

Bir duvarın köşesine oturup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bana neden böyle bir şey yaptığına anlam veremiyordum. Hesap sormak istiyordum ama kendime kurban olarak yine kendimi seçmiştim ve tüm sorun kendimdeymiş gibi ağlıyordum. Ağlamaya, üzülmeye bile değmeyecek bir kadınmış benim annem. Ağlamaktan içim geçmiş bir vaziyetteydim. Ellerimle yüzümü kapatmış kafamı duvara yaslamışken artık sesim bile çıkmıyor sadece gözyaşlarımı akıtıyordum.

Kendimle baş başayken bir elin omzuma dokunduğunu hissettim. Kafamı çevirmeye bile mecalim yoktu. "Hicran." Diye seslenmesiyle ellerimi yüzümden ayırdım ama kafamı kaldırıp ona bakmadım. Çünkü bu sesi tanıyordum. Kahretsin ki ben bu sesin kime ait olduğunu biliyordum...

Kız Kıza Gezelim Bu GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin