~Yoongi
Sabah gözümü yavaş yavaş açınca burnuma dolan lavanta kokusu aldım. Yanımda bana sarılmış uyuyan bedeni görünce kokunun kaynağını, çiçeğin ta kendisiyle karşılaştım.
Onun Gülüşü; içimde kalan ve sonbahara direnen, Papatyaları kurutmuş ve rüzgara
Karıştırmıştı yapraklarını...Ona olan sevgim çok büyüktü. Fazlasıyla büyük. İlk karşılaştığımız anı hala hatırlıyorum. Her bir saniyesini.
Sevgili arkadaşlarım Seokjin ve Namjoon tanıştırmışlardı bizi. Ortak arkadaşlarımız olmasına rağmen asla onu görmemiştim.
^^^^^^^^^^^^^^^
"Hey ucube! Bak sana kimi tanıştıracağım!"
"Seokjin! Bana ucube demeyi kes!"
"Neden?! Vampirlere benzemiyor musun?! Yoksa sana 'Karın Deşen Yoongi' mi demeliyim?!"
Tam ona doğru atılacağım sırada Namjoon kollarımdan tutup arkaya doğru itti beni.
"Dostum sakin ol! Sevgilim? Sende biraz kibar mı olsan arkadaşıma? Hem Hoseok geliyor. Biliyorsun o biraz ürkek biri. Lütfen bağırmamaya özen gösterir misin?"
Seokjin homurdanırken bende mandalina yemeye başladım. Nerde kaldı bu ürkek arkadaşları?
"Hey Yoongi!"
"Hm?"
"Git ellerini yıkasana. Yapış yapış olmuş. Bu şekilde mi çıkacaksın çocuğun yanına?"
"Bence Hoseok bunu görünce hemen kaçacak. Sonuçta kimse bu dağ kedisi ile birlikte olmak istemez."
Evet doğru duydunuz. Bu iki aşık Hoseok ve benim aramı yapmak için getirdi beni buraya. Ben tabiki istemedim ama Seokjin'in gazına geldim işte.
"Dağ kedisi mi?! Sen nesin? Lama mı? Sürekli tükürerek konuşuyorsun da!"
"Lan seni gebertirim! Kimmiş ulan lama?!"
"Bak hala tükürüyor! Namjoon! Al şu pis lamayı üzerimden!"
"NAMJOON! TUTMA BENİ! BEN BU KEDİYİ YOLARIM!"
"Kimi yoluyorsun ulan sen!"
"BAK BAK! HELE ŞU YERDEN BİTME KEDİYE BAK! TABİKİ SENİ YOLACAĞIM! N- NAMJOON! BIRAK! SEN ARKADAŞINI MI KORUYORSUN?! SEVGİLİNİ YOK SAYIYORSUN ÖYLE Mİ?!"
Seokjin beni bırakıp Namjoon ile kavga etmeye başlayınca ellerimi yıkamak için lavaboya gittim. Geri döndüğümde kaos ortamı dağılmış, herkes gülüyordu.
Gözlerim bir anda Seokjin'in yanında oturan dalgalı kahve saçlı çocuğa takıldı. Siyah beyaz şapkalı bir ceker giymişti. İçine kahverengi bir kazak giymiş, ona uyumlu olarak kahve bol paça bir pantolon giymişti. Boynunda uzun bir kolye vardı. Kahkülleri dalgalı ve özenliydi. Gözlerinin üzerinde bitiyordu. Aynı zamanda saçları ensesine kadar geliyordu. Kulağına taktığı ayıcıklı küpeler bile çok hoş duruyordu. Ama beni en çok etkileyen gülüşüydü. Öyle güzel gülmüştü ki. Yanaklarının yanında 2 tane çukur oluşmuştu. Adem elmasını bile görmüştüm. Kalp gibi koyu pembe dudakları, kaydırak gibi burnu, kahve incileri. Ne kadar da kusursuz biriydi böyle?
Yanına gittiğimde tanışmak adına el sıkışmıştık. Tam karşısında oturduğumda NamJin ikilisi bizi yanlız bırakmıştı. Namjoon'un bahçeli evine bakıp gülümsüyordu.
"Çiçekleri sever misiniz?"
"Bu çiçeklerin içine sen de dahil misin?"
Utanarak başını eğdiğinde yanakları kızardı. Ve ben o yanakları öpmek istemiştim. Onu daha da yakından incelediğim o an vücudunun her yanını benden parçalarla doldurmak istedim. Saçlarında benim bandanam, İnce boynundan tişörtüne kadar olan açıklıkta benim izlerim, Üstünde benim kıyafetlerim, En önemlisi yüzünde benim sayemde oluşmuş güzel gülümsemenle yanı başımdan ayrılmasın istedim.
^^^^^^^^^^^^^^^
Namjoon ve Seokjin şimdi neredeler mi? Onları en son... Hastaneden çıktığımda görmüştüm. Evime davet ettim onları ama gelmek istemediler. Benim deli olduğumu düşünüyorlardı. Saplantılı, takıntılı, psikopat, mazoşist biri olduğumu.
Ama ben yine de kibarlık edip ayaklarına araba gönderdim. Ve evime geldiler. Biraz zorlama olsa da yine de geldiler. Ondan beri yanlarına uğramıyorum. Birine onları kontrol etmesini söylemeliyim sanırım. Sesleri çıkmıyor. Öldüler mi ne?
Hoseok hareketlenip uyanmaya başlayınca, uyuyor gibi yaptım. Bir tür, onu test etmek istedim işte. Acaba onun da duyguları benimkiler gibi taze mi hala?
Gözlerim kapalıydı ama hissediyordum uyandığını. Galiba şuan bana bakıyor. Birkaç kere esnedikten sonra saçlarımı kulağımın arkasına koydu. Uzamıştı saçlarım. Ama zaten o uzun severdi saçlarımı.
Elini yanağıma koyduğunda, yandığımı hissettim. Tüm vücudumun hemde. Yanağımı yavaş yavaş okşayıp dudaklarıma indirdi ellerini. Alt dudağımda gezince hızla gözlerimi açıp konuşmasına izin vermeden dudaklarına sulu bir öpücük kondurup yataktan kalktım. O daha ne olduğunu anlamadan banyoya koşarken konuştum.
"Hadi kalk kahvaltı edelim!"
Banyoya girer girmez pişman oldum. Keşke daha fazla öpseydim. O dudakları kanatmadan bırakmasaydım. Belki daha fazlasını da yapabilirdim.
Bu 1 yılda her şey değişmişti neredeyse. Arkadaşlarım, ailem dediklerim, evim, işim, yaşadığım şehir, insanlar, Hoseok, (görüntüsü) ama değişmeyen bir şey vardı.
Hisler.Şimdi anladım ki, zamanla ne benim Hoseok'a olan hislerim değişmişti, ne de Hoseok'un bana olan hisleri.
Hoseok. Taehyung aramızdan gider gitmez, sana çok güzel günler yaşatacağım. Ve bu sefer kimse bize karışamayacak.
Ne annem, ne babam, ne Taehyung, ne aptal jungkook, ne beyinsiz Seokjin ve işe yaramaz sevgilisi Namjoon, ne de kardeşim.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Ay Helü! Nasılsınız? Ben galiba iyim.
Biraz aşk acısı çekiyorum ama iyiyim. Herhalde yani. Arada bi ağlama krizleri geliyor ama iyiyim. Neyse.
Bölüm nasıldı? Sizce Hoseok Taehyung ve Jungkook'a ne yapacak?
Seokjin ve Namjoon haklı mı?
Peki şimdi neredeler?
Madem Hoseok'la yakın as arkadaşlar neden cenazeye gelmediler?
Yoongi'nin Taehyung ile derdi ne?
Ohoooooo çok soru var.Oy ve yorum yapmayı unutmayın!
Sope'la Kalın☀🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchule° / Yoonseok
Fanfiction"Karşımda oturan bu adam; Yoongi değildi. Bir zamanlar sevdiğim, Şefkatle öptüğüm, korktuğumda sıkıca sarıldığım; o güven veren adam değildi, korkunun ta kendisiydi..." Enchule°→ Birisine olan aşkınızdan her şeyi yapabilecek kadar deli olmanız m...