İblisi Yenmek; Zor Ama İmkansız Değil

44 8 13
                                    

~Kim Seokjin

Gözlerimi yavaşça araladığımda diğerlerinin uyanmış olduğunu gördüm. Bay ve Bayan Jung birbiriyle sessizce bakışıyor, Jim kendi kendine şarkı söylüyordu.

"Kış yine esiyor,
Acaba ne kadar zaman geçti?
Ben hariç her şey değişti.
Yanlız kalıyorum tam da bu noktada canım acıyor
Ben hala seni özleyen kişiyim.
Hala aynı yerde duruyorum.
Eski günlerimizi anımsıyorum.
Gözlerimi kapatıyorum ve hatırlıyorum.
Günler kısalıyor, geceler uzuyor.
Soğuk ve rüzgarlı kalbimde, buzlu bir şey eridi.
Dondurup eritmeyi tekrarladıktan sonra, kalbim
Sadece pişmanlıklar yüzünden sıcaklığını kaybetti
Film gibiyiz, nefesim kesilmiş gibi hissediyorum.
Eski günlerden bahsetmek beni fırlatıp tekrar döndürüyor.
Yapabileceğim bir şey olmadığını bildiğim halde,
Senin parçalarını gördükten sonra tereddüt ettiğimi bir kez daha hatırladım."

Jungkook için söylediği şarkının nakaratına eşlik ettiğimde incileri aktı birer birer. Namjoon ise bir şeyler düşünüyor gibiydi.

"Kış geliyor, kar yağıyor.
Her şeyden daha saf.
Yağıyor, seninle ilgili her şeyi silmeye çalışacağım
Kalıntıları hala benimle.
Seni sevdim, seni sevdim, seni sevdim.
Tıpkı senin gibi, sevdim seni.
Seni sevdim, seni sevdim, seni sevdim.
Tekrar kar yağıyor.
Biz altüst oluyoruz."

Şarkı söylemeyi bırakıp ağlamaya başladığında bay ve bayan Jung ona sakinleştirici şeyler söylemeye başlamıştı. Ben? Ne düşündüğümden emin değildim. Ama düşünebileceğim tek bir şey vardı. Ondan başka düşündüğüm bir şey yoktu.

Yoongi. Neredeyse 8 yıllık dostumdu. Namjoon ile tanıştıktan bir süre sonra çıkmaya başladık. Birkaç ay sonra bana arkadaşını tanıştırmak istediğini söyledi.

Küçük bir kafenin cam kenarında otururken görmüştüm onu. O zamanlar saçları mint yeşiliydi. Beyaz tenli bu çocuk hoş gibi görünse de zamanla ne kadar gıcık olduğunu anlamıştım.

Her geçen gün Namjoon'u benden kıskanıyordu. Bi ara ona aşık olduğunu filan düşünmüş bile olabilirim! Neyseki öyle bir şey olmadığını, onun sadece bana takıntılı olduğunu anladım.

Tamam, Joon'un parasıyla kendi evimi baştan aşağı döşemiş olabilirim, onun giyim tarzını baştan aşağı da değiştirmiş olabilirim, hatta onu nakit para kaynağım olarak da kullanmış olabilirim ama Tanrı aşkına! Onu seviyordum!

Lafını esirgemeyen, açık sözlü, inatçı, dikbaşlı, dedikoducu, çok konuşkan, pinti ve bencil olabilirim. Hatta karşımdakini fazla manipüle eden biri de olabilirim ama çekilmez biri olmadığımı düşünmüyordum.

Sürekli Namjoon'la ortama oturur, ve benimle laf dalaşına girerdi. Birbirimize laf sokmaya çalışıyorduk her zaman. Benimle uğraşmayı bıraktıktan sonra Namjoon'a döner, ne kadar büyük bir hata yaptığını, yolun hala başında olduğunu, ve benden hala ayrılmak için vaktinin olduğunu söyler dururdu.

Hiç unutamıyorum, Bay ve Bayan Min'in onu yöneliminden dolayı yurt dışında göndereceğini öğrendiğininde koşa koşa bize gelmişti. O gıcık çocuk yoktu, kimseye mütevazı göstermeyen adam, kollarımızın arasına girmiş, hüngür hüngür ağlamıştı.

Ne kadar onu yanımızda tutmak istesek de olmamış, ailesi onu bizden alıp doğru uçağa bindirmişti. Hoseok'la bile vedalaşamamıştı. Aylarca ondan haber alamadık. Sanki yeri yarıp içine atmıştı ailesi.

Hoseok zaten önceden beri arkadaşım olduğu için onunla sürekli görüşürdük. Birkaç ayda toparlandıktan sonra avukat arkadaşım Taehyung ile tanıştırdım onu. Oda arkadaşı Jungkook'u Jimin'le.

Enchule° / YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin