7.

8K 335 78
                                    

Multimedyada Çiçeğimiz 🌺

Bazen yaşadığımız kötü şeylerin bir kabustan ibaret olduğunu uyuyup uyanınca hepsinin son bulacağını düşünerek avuturuz kendimizi.

Çiçek de tam olarak böyle yapmıştı. Yüzleşmek zorunda olduğu bütün kötü şeylerin sadece bir kabus olduğuna ve uyandığında hepsinin geçeceğine inanarak teselli etmişti kendini.

Sevdiğim dediği adamın aslında ne denli kötü biri olduğunu beyni kabul etse de kalbi inkar ediyordu. O an ondan alabileceği en iyi intikamın belalı kuzeniyle evlenmek olduğunu düşünmüştü. Tek istediği Uğuru tıpkı ona yaptığı gibi hayal kırıklığına uğratıp üzmekti.
Lakin hesap etmediği şey bunu yaparken aslında kendini de büyük bir ateşin içine atmış olduğuydu.
Bu bir oyun değildi. Bu evlilik gerçeğin ta kendisiydi. Hayatı boyunca bileğine dolanacak olan prangaydı.
Sabaha kadar olanları düşünmekten gözüne uyku girmemişti. Uğurun ihaneti ise düşündükçe kanına dokunmuş içli içli ağlatmıştı kızı.

O babasından sonra en güvendiği insandı hayatta. Nasıl olmuştu da bu kötülüğü ona yapmıştı? Yıkılmaz dağ sandığı adam koca bir yalandan ibaretti.
En kötüsü ise bundan sonra hayatta yalnız olacağı idi.

Bir daha kimseye güvenemezdi. En sevdiği ona bunları yapmışken kendisine yedi kat yabancı kocası neler yapmazdı ki. Geldiği bu ev ise el eviydi sonuçta. Baba evindeki gibi rahat davranamaz herkesle arasına bir mesafe koyardı.
Böyle bir ömür nasıl geçecekti?
Kocası olacak adam okulunu bitirmesine mani olacak potansiyele sahipti. Hadi okulu bitirdi diyelim çalışma hayali ne olacaktı? Zaten köyde kızların okuması pek hoş görülmezdi, üstüne üstlük Bey karısıyken bütün gözler üzerinde olurdu.

Beyazde kızın çalışmasına asla göz yummazdı.
Oysa en büyük hayaliydi öğretmen olmak Çiçeğin. Çocukları çok severdi. Öğretmen olsaydı bir sürü çocuğu olacaktı. Tadamadığı anne sevgisini hepsine eşit verecekti hayalde.
Şimdi öyle bir hayat yaşıyordu ki kendi çocuğu bile olamayacaktı.
Evliliklerinin yalandan ibaret olduğunu dün gece pek ala vurgulamıştı kocası olacak adam. Ne demişti ona sen benim karım değil sadece bu evde çalışan bir hizmetçi olacaksın.

Çiçek onca derdin üstüne bir de bu lafları dert edemezdi kendine. O da zaten Beyzadeye bayılmıyordu. Ona karılık etmektense hizmetçi olurdu daha iyiydi.
Yine de tüm olanların sıcak yaz gecesinde gördüğü bir kabustan ibaret olduğunu sayıklayarak sabaha karşı gözlerini yummuştu.

Ezan sesi ile de zor daldığı uykusundan keyifsizlikle uyanmıştı. İlk nerde olduğunu anlamamıştı. Ağlamaktan şişmiş gözlerini zorlukla araladığında gece uzandığı kadife koltuğun üzerinde bulunduğunu görmüş her şeyin umduğunun aksine bir kabustan ibaret olmadığını anlayarak kederlenmişti.

Yanındaki koltuğun üzerine bıraktığı gelinliği ölü bir bedeni andırıyordu.
Çiçeğin ruhunun dün gece terk etmiş olduğu bedenini.
Hayallerinin parçası olan gelinlik ne yazık ki kabusunun simgesi haline gelmişti. Annesinden hatıra olmasa atardı kesin. Artık onu görmek istemiyordu bile. Tez vakitte dolabının en ücra köşesine saklayacaktı onu.
Dolabı diyordu ama hangi dolabı?
Bir dolabı olacak mıydı bu evde kendine ait? Yatağının olmayacağı kesindi.

Gözlerini ovuşturarak geniş çift kişilik yatağa döndürmüştü bakışlarını.
Beyzade beyaz pamuktan olan çarşafların arasında sereserpe uzanmış bir vaziyette deliksizce uyuyordu.

Çiçeğe ise iki kişinin otururken bile zor sığacağı koltuğu reva görmüştü. Kız zaten kederden ve aklını yiyip bitiren dertlerden uyuyamamıştı. Yine de celtinmen ve iyi yürekli bir adam olsaydı onu yatakta yatırır kendisi bir hal çaresine bakardı nerede uyuyacağının.

BEYZADE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin