(Sasha'nın gözünden)
"Ellerim neden ıslak?" Saatlerin ardından gözümü hedef tahtasından alarak yay kirişini çeken parmaklarıma baktım. Kıpkırmızı... Parmak uçlarımdan dirseklerime doğru akan kanlara baktım. Bakmamla acısını da hissetmem bir olmuştu. Doğru ya, saatlerdir Sevgili Armin için çalışıyordum...
"Benim için daha da güçlenmen gerek... O günlere dönmek istemezsin değil mi?.." Manipülatif sesinin tekrar kulaklarımı doldurduğunu hissettim.
Armin gerçekten de korkunç bir adam ama en azından Artemis'in yanındaki kadar acı çekmek zorunda değilim...
Sırtımda kırdığı yayları hatırlayınca tekrar içim ürperdi ama kendimi hemen toparladım. Artık kimsesiz ve yalnız olan Sasha değilim ben! O günlere geri dönmek istemiyorsam daha çok çalışmam lazım.
Aniden yükselen motivasyonum parmaklarımdaki sızıyı unutturmuştu. Bir ok daha alıp tekrar hedef tahtasına odaklandım. Armin'in beni terk etmesini istemiyorsam daha çok çalışmalıyım yoksa o sapık tanrılardan birisi tekrar benim için gelebilir.
Güçlü olduğum sürece Armin beni terk etmeyecek...
Kirişin yaralı parmağıma tekrar battığını hissettiğimde tısladım ama umurumda değil, daha iyisi olmak zorundayım.
"Kes şunu." Okun ucunu sıkıca kavrayan elin sahibine baktım.
Connie?
Onu ilk kez bu kadar sinirli görüyorum. Sorun ne?
"Elinin hâlini görmüyor musun!? Bırak şu yayı!" Yayı ve oku elimden çekip aldı ve yerlerine geri koydu. "Geri ver! daha çok çalışmalıyım!" Karşımda dikilerek aklından bile geçirme diyen bakışlarını üzerime dikti. "Devam edersen bir daha yay tutamayacaksın." Pes ederek başımı eğdim.
Parmaklarım acıyor...
"Benimle gel elini saracağız." Kolumdan tutarak beni de peşinde sürüklemeye başladı. Nereye götürdüğünü fark edemeyecek kadar bitap düşmüştüm.
Askerlerin kullanması için basit tıbbi malzemelerin olduğu küçük kulübe benzeri bir yere getirdi beni.
"Ben iyiyim."
"O yüzden mi ağlıyorsun?" Avuç içlerim hızla yanaklarıma sarıldı. Ne zamandan beri ağlıyorum?
Kanını yüzüme de bulaştıran ellerimden birisini kendisine çekti ve onaylamayan bakışlarını yüzüme dikti.
"Parmaklarını kullanamayacak hâle geldikten sonra çok çalışmanın bir anlamı olmuyor." Verecek cevabım yoktu, başımı eğdim.
"Çalışma demiyorum. Her şeyin fazlası zarar, bunu anla."
Haklı... Abarttım...
Nazikçe ve acıtmamaya dikkat ederek parmaklarımdan kesik olanları sarmaya başladı. Acı hissine alışık olduğum için kaşlarımı çatarak işini bitirmesini bekledim.
Elleri kabaca omuzlarıma tutundu. "Ne yaşadığın hakkında bir fikrim yok ama artık burada Prens Armin'le güvende olduğunu anlamalısın."
"Hayır... Güçsüz olursam o da beni terk eder..." Vücudumu tanıdık karıncalanma ve uyuşma hissi sardı. Korkuyorum yine terk edilmekten ve acı çekmekten.
"Unut şu saçmalığı aptal kız." Anlıma attığı fiske ile eğik başım tekrar geri düştü ve yüzüne baktı. "Armin ne olursa olsun seni terk etmeyecek. Onu çocukluğundan beri tanıyorum. Evet manyağın önde gidenidir ama kimseyi yarı yolda bırakmaz." Güven verici bir gülümseme sunarken bulunduğumuz yerin kapısı aniden sertçe açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Firavun (Levi X Yn)
Hayran KurguMısır ve Yunan mitolojisi ile harmanlanmıs bir Levixreader!