26072023
---
"Eşlik edebilir miyim?"
Felix Hyunjin'in fısıltısıyla okuduğu kitaptan kaldırırken başını dizlerinde uykuya dalan dostuna bakmış sonra gülümseyerek oturması için çimlerin üzerine vurmuştu.
Güneşin batmasına yakın son aydınlıkta kitap okuyarak ruhunu dinlendirmek istemişti Felix. Kulübünden ayrılıp bir süredir boş takılan dostu ise öylece yanında paylaşmıştı sessizliğini. Uyuduğunu bile Hyunjin'in fısıltısıyla farketmişti.
"Otursana. Çoktan eve gittiğini sanıyordum."
"Yarınki sahne için endişeliyim. Yurtta kalıp biraz daha çalışırım diye düşündüm."
"Kendini yormamaya bak."
"Jisung nasıl?"
Gözleri arkadaşının dizlerinde uyuyan Jisung'un taze boyanmış siyah saç tutamlarından tek saniye olsun ayrılmazken Felix Hyunjin'n görür görmez farkedişiyle gülmüş ve uyuyan arkadaşının saçlarını karıştırmıştı.
"Sanırım sonunda rüyasız bir uyku çekiyor."
Siyahları tel tel örtmüştü parlayan beyaz tenini. Yüzünde rahatsız bir yerde uyumasına rağmen huzurlu bir ifade vardı. Sanki hiçkimse karışmasa dünyanın sonuna kadar orada öylece uyuyabilirdi.
Bir süre için sessizliği ve huzuru paylaşan bu iki dosta eşlik etmişti Hyunjin'de. Her önemli sahnesinden önce eve giderdi. Ailesinin yanında atardı endişesini ve stresini. Fakat ilk defa bu sefer gitmek istememişti. Okuldaki öğrencilerle hiçbir zaman kaynaşamamış bir tip olarak, İlk defa Felix'in ona hep uzattığı dostane elini tutmuş ve okulda kalmıştı.
Gözlerini kapadığında duyduğu nefes seslerine kendi nefeside karışmıştı. Huzurlu bir uyku çekmesini istediği Jisung'un bunu hissetmesini istemişti içten içe.
"Jisung. Uyan artık bir yerin tutulacak."
Paylaştıkları sessizlik böylelikle son bulmuş ve Hyunjin gözlerini açmıştı.
Güneşin dünyaya vuran son ışıkları ise uyuyan bedenin yüzünde yer edinmişti. Kaşları belkide bu nedenle çatılmıştı hafifçe.
Felix okumayı bıraktığı kitabını dostunun yüzüne siper ederken esnemişti gülerek."Nasıl hiç rahatsız hissetmezsin bile?"
Aynı soruyu Hyunjin'de soruyordu siyahlarından gözlerini alamadığı bedene. Tek fark dile getirmemesiydi sadece. Uykuya bu denli hasret miydi? Kabusları bu denli korkunç muydu? Kulübü bıraktığını duymuştu, her şey yolunda mıydı hayatında?
Sonunda gözlerini aralamıştı Jisung. Dostunun önünden çektiği kitapla güneş yüzünden kamaşan gözlerini yeniden acıyla kapadığında Felix kahkaha atmış o ise Hyunjin'in varlığından habersiz söylenerek doğrulmuştu.
"Neden batmadı bu Güneş daha?"
"Batıyor işte. Manzarayı kaçırma istedik."
Ellerini güneşe doğru uzattığında sonunda gözlerini aralayabildiğine inanmak istemişti Hyunjin'in gözleriyle karşılaşmayı beklemezken. Geri kapatmış ve yeniden açmıştı. Hyunjin hala karşısındaydı. Tüm huzuruyla gözlerine bakıyordu.
Zamanın durduğunu hissetmişti sonra. Anın gerçekliğini sorgulamıştı. Rüyada olmadığına emindi sadece. Hwang Hyunjin rüyaları için fazla güzeldi çünkü.
"Rüyada değilsem hangi alemdeyim?"
Kafasını afallamışcasına dostuna çevirdiğinde Felix çoktan ayaklanmış çantasını omzuna asmıştı. Arkadaşının neden saçmaladığını anlamak zor olmasada kaşlarını çatıp çimlerin üzerine birikmiş yaprakları Jisung'un üzerine doğru atmıştı ayağının ucuyla ayılmasını istercesine.
"Uyan artıık."
Hyunjin gülmüştü arkadaşlıklarına. Jisung'un yalnızca Felix'in yanında gösterdiği bu kişiliğini daha önce hiç görmemişti. Tuhaf biriydi. Fakat bu tuhaflık Hyunjin'i hiç rahatsız etmiyordu bile.
Fakat Jisung arkadaşı Felix'in tüm uğraşlarına rağmen ayılmamıştı. Hyunjin'e güvenerek sonunda dinlenmeye gitmişti çilli olan. Hiç konuşmadan sessizce duruyorlardı şimdi. Sadece nefes sesleri vardı. Hyunjin'in aklında onlarca soru ve endişe, Jisung'un aklında ise sadece Hyunjin... Öylece oturuyorlardı yan yana.
"Seni ilk saçların siyahken görmüştüm."
Sonunda konuşma cesareti yakalayabilmişti Hyunjin.
"Bir yıl önceydi."
Kafasıyla onaylamıştı Jisung'u.
"Yine uyuyordun."
Gülmüştü ikiside.
"O güne kıyasla bu sefer uyurken huzurlu görünüyordun."
"Huzurluydum çünkü."
Kafasını geriye doğru atmıştı iç çekerken Jisung.
"O gece başrolünde olduğum berbat bir tiyatro sahnesinden çıkmıştım."
"Sordular Han Jisung'a, sevgin okyanuslar kadar derin, çöller kadar ıssız mı?"
Hyunjin'in dalgınca çıkan cümlesiyle burnunun yandığını hissetmişti. Minho ile aralarındaki her şeyin bittiği hafta aynı zamanda büyükannesini kaybetmişti. Bazı şeylerin doğru olup olmadığını sorguladığı aylarda oynadığı oyunda canlandırdığı karakterin ağırlığı ruhunu sıkıştırmıştı.
O gece kafasını rastgele kütüphane masalarıdan birine yasladığı ve uyumaya çalışırken kendine sorduğu soruydu bu. Kendi benliğine, varlığına... Hyunjin sahiden tanıyordu onu. Emindi artık her şeyi bildiğine.
"Büyükannem herzaman böyle söylerdi. Jisung, sana olan sevgim okyanuslar kadar derin, çöller kadar ıssız... seninde değer verdiğine sevgin böyle olsun."
Güneş batmıştı. Yıldızlar yeniden yer edinmişti Hyunjin'in güzelim gözlerinde.
"O gece sesini duymama izin vermeliydin."
Dudakları arasından çıkan cümleye karşı yalnzıca merakın ve yıldızların dolu olduğu gözler görmüştü.
"İlk önce sesini duydum. Yüzünden önce, sesine alıştım."
Anlatma sırası Jisung'daydı.
"O sıralar ne zaman kütüphaneye uyumaya gelsem, çocuklar için masal okuyan bir ses uyutmazdı beni."
Gözlerini kapatmıştı Hyunjin'in gülüşüyle. Siyah saç tutamları dans ediyordu rüzgarla. Şüphesiz çok güzeldi güneşin ardında bıraktığı karanlıkta parlayan beyaz teni ve yüzü.
"Sesi çok güzel. Acaba şarkıda söylüyor mu? Müzik kulübünden mi? Yeni mi geldi? Yüzünü görebilecek miyim?"
Gözlerini açtığında gülümsemişti.
"Varlığının ruhuma iyi geleceğine emindim çünkü. Hocam bir keresinde şöyle demişti, neyi hakediyorsan o hediye edilir ruhuna."
"Öyle olsun istedim. Sesine alıştığım huzurlu bedenin hep ruhumun yakınlarında olmasını diledim."
"Dürüstlüğün korkutucu."
"Seninde her şeyin farkında oluşun öyle."
---
26072023
Syglr
Svglr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o incecik beli şimdi başka biri sarıyor mu? / hyunsung + minsung
Fanfiction- Hiakyesindeki herkes sevilmişti. Herkes sonsuza dek değerliydi. Ve öyle kalacaktı. Tamamlandı