9. Bölüm

66K 3K 43
                                    

Perdenin arasından süzülen güneş ışığı yüzüme vurunca neden olduğunu anımsayamadığım bir mutlulukla tembelce geriniyorum. Bacaklarımı iyice esnettiğimde ayaklarım başka bir ayağa değince nedenini hatırlayarak aniden arkamı dönüyorum. Karman çorman olmuş saçlarım yüzümün yarısını kapatmış halde ne yapacağımı bilemeden, şaşkın bir şekilde birkaç saniye duraksadıktan sonra bu durumda olabilecek en uygun davranışı sergiliyorum, yani kaçmaya yelteniyorum. Örtünün altından hafifçe süzülüp sessizce önce sağ ayak parmaklarımı yere değirdikten sonra tam sol bacağımı da sarkıtmak için bir hamle yapacakken bir kol darbesi ile sırtüstü devriliyorum. Nefesimi tutmuş biçimde hareket etmeye çekinerek gözlerimi yuvalarında olabilecek en sol noktaya kadar döndürüp kocamın uyanıp uyanmadığını kontrol ediyorum. Neyse ki birkaç homurtudan sonra kendinden geçmiş vaziyette uyumaya devam ediyor. Elimle göğsümün üzerine atılı olan kolunu tutup dikkatlice kaldırıyorum sonuca çok yakın olduğum bir sırada beni daha da sıkı avuçlayıp hareketsiz bırakırken yüzü yastığa gömülü halde mırıldanıyor. "Acelen mi var? Yoksa post it aramaya mı gidiyorsun? Hani benden ayrılmak için..."
"Ne fark eder ki? Nasılsa her kaçışımda sana yakalanıyorum."
Fark ettim de onunla doğru düzgün konuşamıyorum. Yine hırçınlaşmaya başladım işte... Beni kendine çekip sırtımı okşamaya başlıyor.
"Kasıtlı yakalandığını düşünmeye başlıyorum," diyor sırıtarak. Onunla ilgili duygularımı daha kendim bile tam anlamıyla çözememişken ona herhangi bir itirafta bulunacak değilim. Yine de dün gecenin düşüncesiyle bile vücudumun ısındığını kabul etmek zorundayım. Dokunuşlarına isteğim dışında karşılık veren bedenime de içerliyorum bu arada. Oysa daha kararlı durabilirdim karşısında. En azından sözlerimle bunu yapabilirim diye düşünerek mağrur bir şekilde karşılık veriyorum.
"Dün gece olanlar kontrolüm dışında gelişti. Bir hata yaptığımı kabul etmeliyim."
Sırıtma Serkan'ın tüm yüzüne yayılırken sinir bozucu bir rahatlıkla konuşuyor. "Hatalarını tekrarlayarak mı onlardan ders çıkarıyorsun? Çünkü hatırladığım kadarıyla o hatayı gönüllü biçimde üç kez..."
"Tamam! Anlaşıldı uzatmaya gerek yok," diyorum elimi kaldırıp sözünü keserek. "Belli ki aramızda bir çekim var. Bu konuda ne yapacağımızı konuşmalıyız." Beni kollarına arasına alıp baştan çıkarıcı bir biçimde öperken bir an durup cevap veriyor. "Ben böyle bir şey yaparız diye düşünüyordum." Aslında benim aklımdan geçen daha farklıydı ama bu da bir yöntem tabii. Birbirimize olan ilgi ve isteğimizi bol bol birlikte olarak azaltıp nihayetinde yok etmek. Belki diye düşünüyorum bu bir seneyi sıkılmadan geçirmenin bir yolunu bulmuşuzdur. Onun öpücüklerine karşılık verdiğimi görünce "Sanırım senin de çözümün bu," diyor gülerek. Onun daha fazla konuşmasına fırsat vermeden başını avuçlarımın arasına alıp kendime doğru çekiyorum. Bir hata yapmak başka şey, bir de bunun üzerine uzun uzadıya konuşup utancı katlamak başka şey. İlle de bu işe kalkışacaksak sessiz olmasını tercih ederim. Zaten onun da konuşma için çok hevesli olmadığını bilerek kendimi bir kez daha yanlışın dayanılmaz cazibesine bırakıyorum.

İki saat sonra nihayet odadan çıkmayı başarabildiğimizde öğle yemeğine ancak yetişebiliyoruz. Gece kulübe gidip içtiğimiz için geç uyanmamızın dikkat çekmeyeceğini düşünerek gayet rahat bir şekilde sahile vardığımızda Gözde muzip bir gülüş ile bizi süzüyor. Berrak umurunda olmadığımızı açıkça gösteren bir şekilde başını kaldırmaya bile tenezzül etmeden elindeki dergilerin sayfalarını çeviriyor. Efe'nin duygularını anlamak daha zor oluyor, çünkü karmaşık sinyaller gönderiyor. Merak ve hoşnutsuzluk karışımı bakışları ses tonundaki zoraki samimiyet ile birleşince rahatsız edici bir kaç saniye yaşanıyor aramızda.
"Gün bitmeden gelebildiniz," diyor imalı bir şekilde. Serkan fırsatı kaçırır mı hiç? "Bizim balayında olduğumuzu unutuyorsun herhalde Efe. Yeni evli bir çiftin geç kalkmasından daha normal bir şey olabilir mi?" dedikten sonra beni kolunun altına çekip sahiplenircesine iyice kendine yaslıyor.
Efe onun sözlerinin doğruluğunu anlamak istercesine bakışlarını bana çeviriyor. Dünden farklı olarak bu sefer Serkan'ın sözlerinin doğruluğu nedeniyle bakışlarımı kaçırıyorum. Bu durum Efe'nin soğuklaşmasına neden oluyor sanki. Zaten az sonra bir bahane bulup Berrak ile yanımızdan ayrılıyorlar ve günün geri kalanında onları görmüyoruz bile. Aslında iyi de oluyor çünkü onların gitmesi rahatlamamı sağlıyor ve Serkan'ın fazlasıyla samimi hareketleri yüzünden utanıp sıkılmamış oluyorum. "Bu gece otel dışında yiyelim," diye teklif ediyor beklenmedik bir anda.
"Nasıl istersen..."
Nasıl istersen mi? Ne zamandan beri bu kadar uyumluyum? Bunun üzerine uzandığı şezlongda doğrulup bana dönüyor ve hayır dememe olanak vermeyecek bir ses tonuyla ekliyor.
"Ve bu gece Ela benim için hazırlanmanı istiyorum. Umarım kırmızı elbise dışında başka bir şeyler de almışsındır dün." Onun için hazırlanma fikri içimde tuhaf bir dalgalanmaya neden oluyor. Özellikle bir gece önce giysilerimi nasıl yırtıp attığını hatırlayınca. Hafifçe yutkunup alçak sesle karşılık veriyorum.
"Başkası için hazırlandığımı da nerden çıkarıyorsun?"
Cevap vermeden önce gözleri beni uzun uzun inceleyip tartıyor "Şimdiye kadar yapmadıysan bile bu gece benim için yapacağından eminim."
"Nasıl? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Elini kaldırıp işaretparmağı ile dudağındaki kabuk tutmaya başlamış küçük zedeli kısma dokunup, gülüyor. "İçgüdülerim öyle diyor..."

Not: Seni SevmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin