13. Bölüm

51.2K 2.9K 48
                                    

Balayından döndüğümden bu yana, yani son üç gündür ailemin evinde kalıyorum. Aslında ailemin evinde saklanıyorum demek daha yerinde olur belki de. Yatağın üstünde yüzüstü uzanmış vaziyette dirseklerim üzerinde doğruluyorum. Son üç gündür yaptığım gibi yine Esin'e ondan bahsediyorum. Efe'den bahsettiğim günlerde bile onun bu denli sıkıldığını hatırlamıyorum. Bunun en önemli nedeni benim sızlanıp durmam değil onun dediklerinde haklı çıkmış olması elbette. Burnumun dikine giderek başımı soktuğum beladan tek başıma çıkamıyor olmam şaşırtıcı değil. Onun desteğine hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyor olmam da... Yanımda olacak ve benim toparlanmama yardım edecek, biliyorum. Bundan fazlası onun elinden gelmez zaten. İyi hatta belki de sadece daha iyi hissedebilmem Serkan'ın geri gelmesine bağlı, ama bunun da yakın zamanda olacağından şüpheliyim. Onu bu kadar çok özleyeceğimi hiç düşünmemiştim. Gece yatağa yattığımda zihnim ve kalbim o kadar onunla meşgul oluyor ki ruhum mengene arasında kıstırılmışçasına nefessiz kaldığımı hissediyorum. O zaman kalkıp pencereyi açıyorum ve derin derin içime çekiyorum gecenin umutsuz sessizliğini. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda aklımda tek bir soru var: "Acaba şu an ne yapıyor?" Benim gibi çaresizlik içerisinde yatağında dönüp duruyor mu yoksa kolunda başka bir kadınla hayatına kaldığı yerden devam mı ediyor? İkinci ihtimal tüm benliğimin acı içerisinde sızlamasına neden olsa da yapabileceğim hiçbir şey olmadığının farkındayım. Olayların bu noktaya gelmesine asla izin vermemeliydim. "Sızlanıp durmaktan vazgeç kendin ettin kendin buldun," diyor Esin taviz vermeyen bir katılıkla. "Biliyorum ve çok pişmanım ama Esin anlamıyor musun çok acı çekiyorum... Beni dinlemedi bile!" Esin kollarını göğsünde kavuşturup tek kaşını kaldırarak başını hafifçe geriye atıyor. "Öyle mi? Peki söyler misin Ela sen aynı şeyleri ona yaparken onun ne kadar kırılacağını hiç düşünmedin mi?" "O zamanlar ne yaptığımın ya da ne hissettiğimin farkında değildim," diyorum suçlu bir ifadeyle başımı öne eğerken ama Esin zerre kadar etkilenmediğini açıkça gösteriyor. "Üzgünüm bilmiyordum demekle sorunları çözebileceğini mi sanıyorsun? Yapılan hataları telafi edeceğini, zamanı geri çevirebileceğini..." Biraz sinirlenmiş biçimde hızla başımı kaldırıyorum. "Evet, haklısın bencilce ve akılsız davrandım. Çok hata yaptım ve pişmanım. Gerçekten onu sevdiğime seni inandıramazken onu nasıl inandırabilirim? Onu geri kazanmak için ne yapabilirim bilmiyorum! Bir de biraz olsun merhamet edebilmen için çünkü Esin yemin ediyorum hayatımda senin kadar duygusuz birini tanımadım!"

Esin hiç umurunda değilmişçesine omuz silkiyor. "İşler istediğin gibi gitmediğinde hemen suçlayacak birini buluyorsun değil mi? Şimdi de sıra bende..." "Hiç de bile! Senden biraz anlayış ve belki de biraz destek bekliyorum hepsi bu! Çok şey mi Allah aşkına? Olayları konuşabildiğim başka kimse yok! Ailemden bile gizlemek zorundayım onun ani gidişinin altında yatan asıl nedeni... Çok yalnız ve çaresizim..." derken gözyaşları gözpınarlarımda birikmeye başlıyor bile. Esin nihayet pes etmiş bir biçimde derin bir nefes alıp veriyor ve kendini yatağa, hemen yanıma bırakıveriyor. "Başını derde sokma konusunda çok iyisin değil mi? Tamam sana yardım edeceğim her ne kadar benim faydam dokunabileceğinden şüpheliysem de... Serkan nerede olabilir önce onu öğrenmeye çalışalım bence. Sekreterine ulaşmayı denedin mi?" Başımı iki yana sallıyorum. "Kocamdan haberim yokmuş gibi görünme fikrinden nefret ediyorum. Hayatta açıp soramam." Esin düşünceli biçimde alt dudağına dokunuyor. "Haklısın bu açıdan düşünmedim. O halde ben arayabilirim. Başka bir isimle onunla önceden kararlaştırdığımız bir görüşme olduğunu söyler balayından dönüp dönmediğini sorarım. Bu arada bilgi almaya çalışırım. Bu arada sen de Serkan'ın karısı gibi davranmaya başlasan fena olmaz." Merakla kaşlarımı kaldırıyorum. "Bu tam olarak ne demek oluyor?" "Saklandığın baba ocağından çıkıp evli bir kadın gibi evinin yolunu tut demek oluyor. Ayrıca unutma ki bundan sonra bir süre için tüm dikkatler üzerinde olacak. Yeni evli ve mutlu bir kadın gibi görünmeye özen göstermelisin. Aksi takdirde hemen dedikodular başlayacaktır. Her zaman bakımlı olmalısın. İşe şu saçlarının ucundan biraz kestirerek başlayabilirsin. Güneş ve deniz suyu epey yıpranmasına neden olmuş." O bir yandan konuşmaya devam ederken ben saçımın ucunu tutup inceliyorum. "Gerçekten bakımsız mı görünüyorum? Serkan görmedikten sonra bakımlı olmanın ne anlamı var ki hem..." "Onun görmediğini nereden biliyorsun? Bana kalırsa Ela o hâlâ her adımını takip ediyor, yaptıkların, gittiğin yerler hakkında bilgi alıyor." Gözlerim de ağzım gibi hayretle açılıyor. "Ciddi misin? Nasıl biliyorsun sen peki?" "Bilmiyorum, sadece tahmin ediyorum. İkiniz yan yanayken sana nasıl baktığını görseydin böyle bir tutkunun bir günde yok olmayacağını da bilirdin. Bunu söylemekten nefret ediyorum ama o adam sana gerçekten âşık ve senin bu aşkı hak ettiğinden bile şüpheliyim." Alıngan bir tavırla somurtuyorum. "İyi ki onun değil de benim arkadaşımsın," diye sitem ediyorum. "Üzgünüm ama gerçekleri söylemezsem ne tür bir dost olabilirim ki?" Acıyı söyleyen bir dost olduğu şüphesiz ama hayatımda ilk kez bu yüzden şikâyet etmek yerine bunu bir avantaja çevirmeye kararlıyım. Esin'in çok keskin gözlemleri vardır. Eğer kocamın bana âşık olduğunu söylüyorsa belki de hâlâ bir şansım vardır diye düşünüyorum. Gözlerim kafamda kurduğum planların etkisiyle iyice kısıldığında Esin şüpheli bakışlarla beni süzmeye başlıyor. "Bu ifadeyi tanırım. Yine haltlar karıştırmayı planlıyorsun Ela?"
Birden kendime gelip toparlanıveriyorum. "Ben mi? Hiiiç sadece dediklerini düşünüyorum. Bir an önce uygulamak için sabırsızlanıyorum." Elbette onun sözlerini dikkate alacağım ama tabii kendimden de birkaç fikir ekleyerek.

Oldukça pahalı restoranın önüne arabamız yanaştığında vale kapımı açıyor ve ben mini elbisemle frikik vermemek için olağanüstü çaba sarf ederek iniyorum. Flaşlar patlamaya başladığında Esin koluma girip ters ters söyleniyor. "Bravo Ela, ben kocanı kazanmandan bahsettim senin anladığın onu büsbütün çileden çıkarmakmış." "Neden ne yaptım ki?" diye soruyorum yeni kuaförümün becerikli ellerinin dalga dalga şekle soktuğu saçlarımı omuzlarımdan geriye atarken. Esin "Ne mi yaptın? Hangisinden başlasam bilemiyorum..." derken gazetecilerden biri atılıyor. "Ela Hanım Serkan Bey nerde? Bu gece size katılmayacak mı?" Yıllardır basınla haşır neşirmiş gibi bir havayla rahat bir biçimde gülümseyip kendimden emin bir tavırla cevap veriyorum. "Kendisinin yurtdışında önemli bir toplantıya katılması gerekti, ama yakında dönecek." Esin daha fazla konuşmamam konusunda uyarırcasına kolumu sıkıp beni restorandan içeri sürüklüyor adeta. Giydiğim topuklu ayakkabılar ile düşmem son derece olası olduğu için itiraz edip söyleniyorum. "Çekiştirmesene düşüreceksin beni!" "İyi belki kafanı çarparsın da aklın başına gelir. Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye fısıldıyor dişlerinin arasından.

"Serkan'ı gizlendiği delikten çıkarmaya çalışıyorum. Sen dedin yurtdışına gitmedi diye..." "Ben öyle bir şey demedim. Sadece sekreterinin bu bilgiyi duyunca şaşırdığını söyleyip böyle bir tahminde bulundum. Ama yüzde yüz emin olamayız." Adımıza rezerve edilmiş masada garsonun benim için çektiği sandalyeye yerleşirken sessiziliğimi koruyor ancak o yanımızdan ayrılınca Esin'e karşılık veriyorum. "Ben gayet eminim. Biraz detaylıca düşününce St.Tropez'den döner dönmez ertesi gün tekrar yurtdışına gitmiş olmasının ne denli anlamsız olduğunu fark etmiş bulunuyorum." "Diyelim ki haklısın, yine de bu yaptığın ile ne elde etmeyi umuyorsun?" "Onu kızdırıp saklandığı delikten çıkartmayı. Eğer gazetelerde yeterince boy gösterirsem sırf adını kurtarmak için yanımda yer almak zorunda kalacak ve saçma iş gezisi de son bulacak." "Bence yanılıyor, daha da önemlisi tehlikeli bir oyun oynuyorsun." Gözlerimi dikip Esin'e bakarken ne denli kararlı olduğumu anlaması için kılımı kımıldatmıyorum. "Haklısın, bu bir kumar her şeyimi ortaya sürdüm, hamlemi yaptım bekliyorum. Ya hepsini kaybedeceğim ya da her şeyi geri kazanacağım. Bu da benim göze aldığım bir risk. Şimdi lütfen bir şeyler yiyebilir miyiz? Buraya gerçekten yemek yemeğe geldim." Esin ikna olmamış bir tavırla başını iki yana sallayarak menüyü açıp okumaya başlarken, bir yandan da mırıldanıyor. "Seçtiğin yöntemin sonuç vereceğini düşünmüyorum." Esin'e yanıldığını ve bekleyip görmesini söylüyorum.

Not: Seni SevmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin