20. Bölüm FİNAL

94.4K 3.4K 368
                                    


Ve grand finale!

Çok eğlenceli ve hızlı bir ay geçirdik birlikte. Umarım benim keyif aldığım kadar siz de keyif almışsınızdır. "Aaa ama hepsi bu kadar mı?" diye mızmızlanmadan önce söyleyeyim evet bu macerada hepsi bu kadar! Ama yeni maceralarda çok daha fazlası olacak. Bahse var mısın?

O halde yarın Bahse Var Mısın? romanıyla Ağustos'a muhteşem, aşk dolu bir başlangıç yapalım!

Not:Sizi Seviyorum! ♥

Günün ilk ışıkları odamı doldururken içimi de tarif edemediğim bir mutluluk dolduruyor. Bir çeşit dejavu yaşadığımı düşünerek gözlerimi açıyor ve keyifle geriniyorum. Böyle hissetmemin nedenini görmek için başımı çevirdiğimde yatağın boş olduğunu fark ederek telaşla doğruluyorum. Endişeyle odamda gözlerimi gezdirirken bilgisayarımın ekranına yapıştırılmış bir post-it görünce kalbim duracak gibi oluyor. Üstümdeki örtüyü fırlatarak yerimden kalkıyor masama doğru ilerliyorum. Yazıyı okumadan önce kendimi toparlamak için birkaç saniyeliğine gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıyorum. Nihayet post-it'i elime alacak gücü bulunca tutup çekiyorum.

Taze çörek alıp geliyorum. Not:Seni seviyorum!

Son zamanlarda yaşadığım gerginlikten olacak sinirlerim boşalıyor ve gözyaşları kontrolsüzce akmaya başlıyor. Omuzlarım sarsıla sarsıla ağlama faslına geçtiğimde kapı açılıyor ve Serkan içeri giriyor. Elindeki poşeti telaşla bir kenara bırakıp yanıma geliyor ve bana sarılıyor. "İyi misin? Bir şey mi oldu?" diye soruyor sıkı sıkı kapattığım ellerimin arasından yüzümü görmeye çalışırken. Bu şekilde yakalanmış olmaktan duyduğum utançla boğazım düğümleniyor konuşamıyorum. Başımı evet anlamında salladıktan sonra notu ona uzatıyorum. "Yazarken seni bu denli duygulandıracağını düşünmemiştim," derken yüzünde yamuk bir gülüş beliriyor. Burnumu çekerken midesine hafifçe vurup onu azarlıyorum. "Yine çekip gittin sandım." Kaşları hayretle kalkarken masum bir tavır takınıyor. "Yine mi? Benim bildiğim çekip giden sendin. Benim tek yaptığım yiyecek bir şeyler almaktı. Buzdolabınız tamamıyla boş. Ölüm rejimi falan mı yapıyorsunuz?" Masanın üzerindeki kutudan bir kâğıt mendil çekip alıyorum. "İkimiz de markete gitmeyi sevmiyoruz. Bu nedenle erteleyip duruyoruz onun yerine dışarıdan sipariş veriyoruz." Gözleri vücudum üzerinde dikkatle dolanırken kaşları çatılıyor. "Belli oluyor! Kemik yığını haline gelmişsin... Seninle evlenirken yuvarlak hatlarına tav olmuştum." "Uydurma benim hiç yuvarlak hatlarım olmadı!" diye itiraz ettiğimde ellerini kaldırıp ölçüsünü alırmış gibi göğüslerime doğru tutuyor. "Yine de ben iki avucumu doldurduklarına dair bahse girebilirim." Bana değmesine fırsat vermeden ellerinin üstüne vurup kendimden uzaklaştırıyorum. Anlık sessizlikten sonra çekinerek içimden geçenleri açıklıyorum "Bir daha beni bırakıp gitme..." Ellerini omuzlarıma koyup gözlerimin içine bakmak için başını hafifçe eğiyor. "Bir daha seni asla bırakıp gitmeyeceğim. Sana gelebilmek için bir nedene ihtiyacım vardı. Hamile olduğun yalanı bizi bir araya getirdi. Her ne kadar gerçek olmasını tüm kalbimle istediysem de bunun için önümüzde uzun zaman var. Bana kalırsa önce birbirimizi tanıyarak başlamalıyız," dedikten sonra elleri omuzlarımdan belime kayıp beni sıkıca kendine çekiyor. Dudaklarımın kenarından öpmeden önce imalı biçimde gülümsüyor. "Merhaba ben Serkan. Uzun süredir sana âşığım ve seni yakından, çok yakından tanımak isterim." Öpücüklerini dudaklarımda hissederken ben de gülümsüyorum. "Öyle mi? Hakkında çok şey duymuştum." "Umarım hepsi iyidir." "Bazıları iyi, bazıları kötü, bazıları ise çok çok tuhaf..." Dudaklarını dudaklarımdan çekmeden mırıldanıyor. "Tuhaf?" "Kadın kıyafetleri ile dolaştığına dair söylentiler var," diyerek kıkırdıyorum. Kaşlarını çatıp sinirlenmiş gibi yapıyor. "Gay olduğuma dair söylentiler beni çekemeyenlerin uydurmasından başka bir şey değil. Olmadığımı ispatlamaya hazırım," derken beni kaldırıp kucağına alınca kahkahalarla karışık hafif bir çığlık atıyorum. "İndir beni yere ciddi bir konuşmayı böyle sulandırmana izin vermeyeceğim. Gerçekten! Konuşabileceğimizi görmek istiyorum. Seninle anlaşabildiğimiz tek yer yatak olsun istemiyorum." Beni kucağından indirmese de en azından yerinde duruyor yatağa doğru ilerlemekten vazgeçiyor. Tek kaşını kaldırıp çapkınca bir bakış ile karşılık veriyor. "Sadece yatakta anlaşmak zorunda değiliz. Dilersen şuradaki kanepe de anlaşmak için gayet uygun görünüyor." Ona elimle hafifçe vurup beni yere indirmesi için tekrar uyarıda bulunuyorum. "Dalga geçme! Daha önce yaşadıklarımızı bir daha asla yaşamak istemiyorum. Bu yüzden içimizde ne varsa ortaya dökelim, konuşalım ve üstüne sünger çekelim istiyorum. Yeni bir başlangıç yapmaya ne dersin?" "Ben eskiye sünger çekmek istemiyorum. Çok heyecan verici anılar var hatırlamaktan hep keyif alacağım," derken gözlerini tavana dikip o anıları hayal etmeye başlıyor. "Ya aşırı ciddisin ya da fazlasıyla dalgacı. Seninle normal sohbet etmek neredeyse imkânsız. Endişelenmeli miyim? Yani sana bir şey anlatmak istediğimde nasıl konuşabileceğimizi bilmiyorum. Mesela aşırı kıskançlığın her zaman sorun yaratacak gibi görünüyor. Üstelik böyle durumlarda beni dinlemiyorsun bile! Efe yüzünden olanları tekrar yaşamayacağımızdan nasıl emin olabilirim?" Serkan'ın yüz hatları sertleşirken ifadesi donuklaşıyor. Onu yanlış anlamalar yüzünden tekrar kaybetmek istemesem de bazı açılardan değişmesi, daha esnekleşmesi gerektiğinin farkında olduğumdan bilinçli olarak Efe'den bahsediyorum. Bu meseleyi netleştirip çözümlemeden ilişkimize devam edebileceğimizi sanmıyorum. "Efe konusunda seni yanlış değerlendirdiğimi biliyorum. Özellikle en son olan olayda. Ama Ela benden Efe'nin hareketini anlayışla karşılamamı bekleme. Senin gerekçelerin ile onunkiler farklı ve inan bana onun açıklamaları kabul edilebilir türden değil. Bana ikimizin arasındaki evliliğin formaliteden ibaret olduğunu söyledi. Öyle bile olsa bu onu ilgilendirir mi? Biz ayrılsak bile dışarıdan bakıldığında kuzeninin karısı ile ilişki yaşaması kabul edilebilir mi?" "Başından beri hata benimdi," diye atılıyorum. "Senden kaçmak isterken ona sığınmaya çalışmam aptallıktı. Sen fazlasıyla kontrolcüydün o ise olabildiğince esnek, anlayışlı. Ya da ben öyle sanıyordum. Ona gönderdiğim sinyaller yüzünden Efe'yi suçlayamazsın ki..." "Hayır ama bana olan sadakatinin yetersizliği yüzünden onu suçlayabilirim. Senden çok etkilendiğini, çevresindeki kimseye benzemediğini, seni aklından çıkaramadığını söyleme cesaretini gösterdiği için ise onu öldürebilirim." Bu sözleri söylerken yüzünde beliren kararlı ve sert ifade içimde panik duygusunun oluşmasına neden oluyor. "İşte bu tavrın beni ürkütüyor... Yapma böyle... İkimiz de hatalar yaptık. O gece çok içmişti ve mutsuzdu. Arayış içerisinde olduğunu göremiyor musun? Berrak gibi çok kadın hayatından gelip geçmiş ama onu hiç mutlu gördün mü? Saçmaladığını kabul ediyorum, ama o anki hatasının bedelini bir ömür ödetecektin bize. Benim bahsettiğim, beni korkutan yönün de bu..." Elini kaldırıp bana doğru bir adım atıyor ve saçlarıma yavaşça dokunuyor. "Bir daha sana karşı öyle davranmayacağım. Her ne olursa olsun ilk olarak sana gelip, söyleyeceklerini dinleyeceğim." "Bir daha benden şüphe etmeni istemiyorum," diyorum kararlılıkla. "Bana karşı ilk sorumluluğun bu. Sana olan aşkıma kayıtsız şartsız inanmak..." Başını olumlu anlamda salladıktan sonra beni tutup kendine çekiyor, başımı göğsüne dayıyor. "Ela yokluğun tahmin ettiğinden daha sarsıcıydı benim için. Bir daha buna sebep olacak hiçbir şey yapmam." Elimde olmaksızın küçük bir çocuk gibi diretiyorum, "Söz ver!" O da usulca kulağıma fısıldıyor."Söz veriyorum. Şimdi sana karşı diğer sorumluluklarımdan bahsedebilir miyiz? Daha eğlenceli ve yüz kızartıcı olanlardan..."

Not: Seni SevmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin