...
"Haklısın anne... Daha dikkatli olmalıydım bunu ben de biliyorum zaten ama bak, bana bir şey olmadı? Hm? Hem tanrının bana bahşettiği armağanı da bu vesileyle öğrenmiş oldum. Biraz da iyi tarafından bakalım değil mi?"
O günün üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti. Bu bir haftada annesi yaşanan en ufak talihsizlikte olayı bir şekilde o yaralı adama getirmeyi başarmış ve her seferinde de Jungkook'a bambaşka hayat dersleri vermeye başlamıştı.
Evet, bu durum Jungkook gibi biri için bile biraz can sıkıcı olmaya başlamıştı. Fakat her şeye rağmen Jungkook annesini anlıyordu. Türü yeni açığa çıkmıştı ve feromonlarındaki düzensizlikler bile başlı başına bir sorunken, nereden olduğu bilinmeyen ve kanlar içinde yatan bir adama bu kadar samimi olması doğru değildi. Ama yardım etmeden de yapamazdı işte.
Adam onu kimsenin krallığına geri götüremeyeceğini söyledikten sonra yaralı olmasına rağmen birden ayaklanmış, bir kez bile tökezlemeden ilerlemeye başladığında Jungkook'u dumura uğratmıştı. Fakat Jungkook adamın bu kadar güçlü oluşunu görmezden gelip güçlü adamların da yardıma ihtiyacı olabileceğini düşünerek adamın peşine takılmış, bunun sonucunda ufak bir sana ihtiyacım yok tartışması yaşasalar da, Jungkook onun için gerekli olabilecek her yerin adresini tarif etmişti.
Ah, bir de bu süreçte Jungkook köpeğin o adamın köpeği olmadığını öğrenip bir kez daha şok olmuştu. Hatta geçenlerde pazara giderken yine o köpeği görmüştü fakat bunu idrak edip arkasını ona bakmak için geri döndüğünde, köpeğin eski yerinde olmadığını fark edip üzülmüştü. Onu ailesine geri götürebilmek çok isterdi... Fakat o iri yarı, ayrıca boyu kadar da kaba olan o adam yüzünden bunu başaramamıştı işte. Onu düşündüğü için şimdilerde kendine kızar olmuştu. Keşke ona yardım etmek yerine köpekçiğe yardım etseydi.
Emindi ki köpekçik Jungkook'la aynı dilde konuşamıyor olmasına rağmen minnettarlığını o adamdan daha iyi belli ederdi. Resmen adam ona bir teşekkürü bile çok görüp üstüne sana ihtiyacım yok, beni takip etmeyi kes diyerek başından savmıştı.
Kaba adam işte ne olacak? Herhalde onun krallığında, alfaların omegalar ile nasıl konuşması gerektiğini öğretmiyorlardı. Gerçi... Bir krallığı yoktu ya?
Aslında Jungkook'u kabalığından da çok, onu bir daha hiçbir yerde göremeyişi sinir ediyor gibiydi. O adamı sağlıklı bir halde görmek istiyordu. Yakınında olan biri tarafından bu kadar acımasızca bir şey yaşadığından Jungkook'a kızıp güvenmemesi gayet normaldi sonuçta, değil mi?
Ayrıca o adamın adını, nereden geldiğini, neden ve nasıl geldiğini, şimdi ne yaptığını deliler gibi merak ediyordu. İçindeki bu merakı bir türlü anlamlandıramıyordu Jungkook. Yeni yeni hissetmeye başladığı kurdu bile bu konuda fazlasıyla huzursuzdu ve Jungkook'a sürekli o adamı hatırlatıp duruyordu. Sırf kurdu yüzünden Jungkook kimseyi yanına eş olarak yakıştıramıyor, içindeki bu huzursuz hislerle çaresizce o adamı bekliyordu.
Jungkook için bu çok acınası bir durumdu. Henüz hiç tanımadığı bir adamın yollarını gözlüyordu ve tek umabildiği şey, o adamın da Jungkook hakkında aynı şeyleri hissediyor olmasıydı. O da huzursuz hissediyor muydu? O da omegayı bulmak için can atıyor muydu? O da Jungkook'u merak ediyor muydu?
Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyordu Jungkook. Yine de beklemekten başka yapabileceği bir şey de yoktu. Tüm bu kötü düşünceler, hisler ve belirsizlikler yüzünden Jungkook odasına kapanır olmuş ve yine kimseyi istemez olmuştu. Annesi de bu konuda fazlasıyla evhamlı olduğundan işler daha da zora giriyordu.
Hayatında ilk defa ailesinden bile yardım isteyemiyordu, genç çocuk. Narin ve duygusal açıdan kırılgan olan yapısı onun daha da içine kapanmasına sebep olurken, az önce Jungkook'un söylediklerinin üzerine onu onaylayıp daha fazla oğlunu sıkıp bunaltmamak için giden annesinin ardından tekrardan boğulduğu huzursuzluk ve yalnızlıkla derin bir iç çekmişti. Belki de birazcık kafa dağıtmak ona iyi gelebilirdi. Günlerdir arkadaşı Jimin Hyung, onun bu hallerine çözüm bulmaya çalıştığı her seferinde Jungkook onu reddettiği için şimdi yoğun bir pişmanlık duyuyordu. Fakat Jimin Hyung'unu daha fazla bunaltmak istemiyordu.
Hyung'u zaten günlerdir onunla ilgilenmiş ve evine bile doğru düzgün gitmemişti. Jungkook emindi ki ailesi Jimin'e oldukça kızmıştı . Ayrıca Jimin çoktan eşlenmesi gereken alfası Yoongi Hyung'u bulmuştu. Jungkook kendisi yüzünden Jimin Hyung'unun Yoongi Hyung'uyla bile doğru düzgün vakit geçirememiş olmasına iyice içerliyordu.
Gittikçe daha da her konuda kendini suçlayıp bunalttığını fark ettiğinde uzandığı yerden homurdanarak doğrulmuş, yanındaki göz ucuyla bile bakmadığı mektup zarflarını incelemeye başlamıştı. Hepsi daha bu gün gelmişti ve bu kadar çok mektubun bir günde gelmesi Jungkook için olağan bir durum değildi. İlk eline aldığı mektup Jimin Hyung'undandı. Bu gün Jungkook'u ziyarete gelemeyeceği için haber vermiş olmalıydı.
Küçük çocuk içinde yazanları zaten az çok bildiğinden sakin bir şekilde sarı mührü açmış ardından içindeki Jimin'in özenle yazıp süslediği kağıtta gözlerini gezdirmişti.
"Hyung'un bu günlük yanına uğrayamayacağı için umarım ona darılmazsın Jungkook, lütfen gelmediğim için odandan çıkmamazlık yapma. Ayrıca öğünlerini de atlatmaman konusunda seni uyarıyorm. Eğer kulağıma böyle şeyler gelirse nelerden mahrum kalacağını biliyor olmalısın. AYRICA! Dışarıda herkes seni konuşuyor, senin gibi güzel :) bir omeganın sürümüzden kendisini mahrum bırakması dışarıdaki herkesin dilinde. Sürekli seninle uğraşan Ajumma bile seni özlediğini söyledi ve nerelerde olduğunu sordu, eğer huysuzluğu bırakıp bu gün ona gidersen çok istediğin ve bir türlü sana satmadığı tokayı kendi elleriyle hediye edecekmiş (şaka değil). Sadece Ajumma da değil, biliyorsun, hepimiz seni önemsiyoruz Jungkook, bu yüzden lütfen kendine güzel davran. En yakın zamanda tekrardan yanına geleceğim, küçük Mandu'm. Seni bol bol bol bol biraz daha bol öpüyorum."
Yazılanları okudukça yüzüne yayılan tebessümle Jimin Hyung'una sevgi dolu bir mektup yazmayı aklının bir köşesine not etmiş, ardından tıpkı Jimin gibi diğer tanıdıklarının da ona bu tarz mektuplar yazdıklarını gördüğünde dudaklarını büzmeden edememişti. Jungkook gerçekten bencil bir insan olduğunu düşünmeye başladı, onları bu kadar merakta bırakacağı aklının ucundan bile geçmemişti resmen. Ayrıca bu gün kesinlikle dışarıda gözükmeli ve çıkmışken de Ajumma'ya uğrayıp o tokayı almalıydı.
Düşüncelerinin arasından sona kalan mühürlü zarftaki mührün kırmızı olduğunu fark ettiğinde Jungkook dehşet içerisinde gözlerinin irileşmesine engel olamadı.
Bu topraklar içerisinde ev halkı, akrabalar, arkadaşlar birbirlerine mektup gönderirken sarı rengi seçerdi. Bu bir açıdan mektupların daha samimi bir dille yazıldığını da gösterirdi. Eğer sarı renk değil de turuncu bir renk olursa, bu o yakın kişilerin bu sefer verdikleri haberin biraz daha önemli olduğunu gösterirdi. Bunun dışında mavi renk ticari, mor renk siyasi mesajlar içerirdi ve bu meslek gruplarına ait gelen özel mektuplardı. Siyah mühürlü mektuplar bir ölüm haberi içerirken, beyaz ve yeşil renk, mektubun şifahaneden geldiği anlamına gelirdi.
Kırmızı ise saraydan bir kişinin gönderdiği bir mektup olabilirdi anca. Sarayın mühür rengi kırmızıydı, fermanlar bile kırmızı mühürlü olurdu ve bu kırmızı mühürlü mektupların içinde yazanlara harfiyen uymak Paekche halkının vatandaşlık göreviydi.
Bu gerçeği bilen Jungkook ise kırmızı mühür ile bakışırken ister istemez fazlasıyla gerilmişti. Saraydan birine karşı bir yanlışı mı olmuştu yoksa? Ama günlerdir odasından bile çıkmıyordu ki...
Belki de mektuplar karışmıştır diye düşünüp ön yüzünü çevirse de açıkça gözüken adres ve isim Jungkook'un kalp ritminin istemsizce hızlanmasına sebep oldu. Kesinlikle bu mektup ona gelmişti.
Gerginlikten titreyen parmaklarıyla zarfa zarar vermemeye özen göstererek mührü yerinden kaldırmış, zarfın içerisindeki kağıdı çıkartıp dörde katlanmış kağıdı tüm bu sorularına cevap bulabilmek için açmış, gördüğü düzenli el yazısı ilgisini çekerken farkında olmadan sesli bir şekilde kağıtta yazan tek satırı bir çırpıda okumuştu.
"Karanlık çökmeden, akşamüstü evinizin aşağısında kalan göle gel. Seni orada bekliyor olacağım."
K. T.
Ne?
★
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PINK MIRACLE | TAEKOOK'
Fanfiction'°★ Herkes Omega Jungkook'a tanrının bahşettiği hediyenin pembe dumanlar olduğunu düşünürken fazlasıyla yanılıyordu. Çünkü onun asıl hediyesi Delta Kim Taehyung'dan başkası değildi. ★°'