...
"Eee sonra sonra?"
"Ya tamam işte, dur bölme Hyung! Sonra işte bana sarılmaya devam ederken güzelliğimin farkında olmam gerektiğini söyledi. Sevilmek için yaratılmış biriymişim ve o sevecek kişi olmaktan gayet memnunmuş-"
Jimin Hyung omuzlarımı sarsarak beni durdurduğunda en az benim kadar heyecanlı olmasına karşılık gülmeden edemiyordum. Tanrı şahit şuan bizi dışarıdan biri izliyor olsaydı kesinlikle iki aptal olduğumuzu düşünürdü.
"AYNEN BÖYLE Mİ SÖYLEDİ?"
Onay almak için beni sarsmaya devam ettiğinde o beni sarstıkça ben güldüğümden bir türlü cevap verememiş, sonunda kollarına tutunarak durmasını sağladığımda dişlerim gözükecek şekilde gülmeye devam ederken onu onaylamıştım.
"EVET! HYUNG O KADAR GÜZEL HİSSETTİM Kİ! Ona karşılığını vermek çok istedim ama çok utanmıştım. Sonra o da bunu fark etmiş gibi sarılışımızı bozduktan sonra çok uzaklaşmadan yanaklarımı baş parmaklarıyla sevdi ve böyle kafamı tutarken sen konuşmasan da gözlerin bana her şeyi fısıldıyor gibi bir şey söyledi."
Jimin Hyung'un anlaması için ellerini yüzüme yerleştirip o şekilde anlatırken bir yandan da sürekli yerimde zıplayıp deltanın yanında yapamayıp içime attığım tüm saçma hareketleri ve dansları yapıyordum. İçim içime sığmıyordu resmen!
Birden açılan kapıyla gözlerim irileşirken kapıyı açanın sinsice sırıtan Yugyeom Hyung olduğunu anlamış, tüm aile üyelerimin kulaklarını kapıya yaslayıp beni dinlediklerini fark etmemi sağlamıştı. Bu görüntü fazlasıyla komiğime gittiğinden gülmemi durduramamış, Jimin Hyung da bana eşlik edip katıla katıla gülerken dengesini kaybedip -neyse ki- yatağa doğru düşmüştü.
"Ay, cıvımayın hemen. Jeongguk, devam et oğlum bak kaç saattir seni bekliyoruz. Hadi anneni daha fazla bekletme."
İlk lafa atlayıp odama giren annem olurken diğer herkes ona katılmış, hepsi teker teker odama girip tekrardan kapıyı kapatmışlardı. Taehyung'la tanıştığımdan beni mahremiyetim tüm herkes tarafından ele geçirilmiş gibiydi. Tabiki de bu durumdan şikayetçi değildim. Niyetlerinin farkındaydım, herpsinin tek derdi mutluluğuma ortak olmaktı sonuçta. Bu yüzden hız kesmeden kaldığım yerden devam etmiştim.
"Nerede kalmıştım? Hah! Sonra beni öptü-"
"NE! ÖPTÜ MÜ?!"
Hepsi hep bir ağızdan bağırdığında Yugyeom Hyung'un dirseğiyle babamı dürttüğünü görmüş, ona kaş göz yaparken omuzlarını silkmesiyle huysuzlanmıştım.
"YA Bİ SUSUN YA! Yugyeom Hyung sen de kimseyi dolduruşa getirme artık! Evet öptü ama sandığınız gibi değil burnumun ucundan öptü-"
"Evimize kadar geldiğinde bu gözler aynen şahit olmuştu."
Annem araya girerek deltanın beni kıskandığı gece eve göndermeden önce burnumdan öpüşüne gönderme yapmış, anlattığım şeyi yarıda bölüp onu onaylamama sebep olmuştu.
"Evet ama bu daha güzeldi."
Nispet yapar gibi söylediklerimin ardından dilimi çıkardığımda annem nasıl göremedim dercesine ellerini savurup etrafında volta atmış, bu görüntüye karşılık herkes gülmeye başlamıştı.
"Durun durun bitmedi. Sonra ben ona kendim işlediğim nakışlı mendili verdim. Göl kenarında yaptığım mendil olduğunu fark etti ve tesadüf olarak ruh eşi çiçeğimizi yapmamın üzerine konuştuk biraz. Ha bir de sizinle de biran önce tanışmak istiyormuş, ben de konuşup bir gün kararlaştıracağımızı söyledim. Öyle evime kadar bıraktı falan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PINK MIRACLE | TAEKOOK'
Fanfiction'°★ Herkes Omega Jungkook'a tanrının bahşettiği hediyenin pembe dumanlar olduğunu düşünürken fazlasıyla yanılıyordu. Çünkü onun asıl hediyesi Delta Kim Taehyung'dan başkası değildi. ★°'