Yazardan
Bedenine işlemekte olan soğuk yüzünden sabırsızlaşan beta birkaç defa daha karşısındaki kapıyı tıklatmış -bunun kaçıncı seferi olduğundan emin değildi bile- önceki tıklatışlarının aksine bu sefer aralanan kapının ardındaki beden her an onu pataklayabilirmiş gibi duruyorken bu kişinin Jeongguk'un annesi olduğunu anlamak beta olan için çok da zor olmamıştı.
Beta şiddete uğramaktan kaçınarak birkaç adım gerilerken eş zamanlı olarak küçük bir gülümseme verip "İyi akşamlar Bayan Jeon, Kim Taehyung'dan mesaj getirdim de Jeongguk'un kendisinin gelebilme şansı var mıdır acaba?" Dediğinde kadın bir süre daha şüpheyle karşısındakini süzse de soğuktan tüm yüzü kızarmış adama cevap vermek yerine içeriye geçmişti.
Beta olan bunu bir onaylayış olarak kabul ettiğinden kollarını bedenine sarıp etrafta dolana dolana biraz olsun ısınmaya çalışıyordu. O sırada işler Jeongguk tarafında biraz daha farklıydı. Sıkışıp kaldığı kabustan annesi tarafından kurtarılan küçük beden bir yandan annesinin dediklerini dinliyorken bir yandan da yanağında çizgiler oluşturmuş yaşları siliyordu.
"Kapıda bir adam var Taehyung'dan mesajım var diye dikiliyor, dövecektim normalde ama Jeongguk gelebilir mi dedi. Ben de önce seni sorguya çekeyim dedim."
Oğlunun sevdiceğinin bu saatte adam göndermesine karşılık sadece sabır dilenen kadın, çoktan kalkıp kuşağını bağlamaya başlamış olan çocuğa tek kaşını havaya kaldırarak bakmış, bu hareketiyle bir açıklama beklediğini açıkça belli etmekten çekinmemişti.
"Annecim Taehyung ailesini ziyarete gitmişti de. Dönmüş herhalde. Bilmiyorum ki ben de."
Küçük çocuk annesinin bakışlarını fark ettiği anda açıklamasını yapıp uyuşuk adımlarla odasından çıkmış, bir yandan da peşinden gelen annesinin evhamlı hallerini ufak tebessümüyle dinlemişti.
"Peki madem, ben ne olur ne olmaz diye salonda beklerim seni. Kısa tut, bir şey olursa bana seslen. Şu mumu da al. Dur dur, sen iyisin değil mi? Kabus mu gördün?"
Ellerine tutuşturulan mumu sıkı sıkıya tutuyorken annesinin sorusuna karşılık dudaklarının büzülmesine engel olamadan kafasını olumlu anlamda sallamış, bu görüntü annesinin küçük şımarık oğlunun yıllar geçse de hiç değişmediğini düşünmesine sebep olmuştu.
"İyiyim kabus görüyordum ama tam zamanında uyandırdın."
Anne yüreği iki sorusunun da cevabını aldığında oğlunun saçlarını sevip onlara minik öpücükler bıraktıktan sonra kapıya göndermeye anca razı olmuştu.
Küçük olan ise bu öpücükler sayesinde biraz olsun gördüğü kabusun etkisinden çıkmış, araladığı sürgülü kapının ardındaki bedenin soğuktan kızardığını gördüğünde varlığını belli etmişti.
"Kötü bir şey mi oldu?"
Endişeyle ilk sorduğu soru bu olurken karşısındaki beden yanlış anlaşılmanın getirisi olan hisle telaşa kapılmış, bir sorun olmadığını belirtircesine ellerini ve kafasını sallarken lafa girişmişti.
"Hayır hayır, ben sadece deltanın geldiğini ve yarın akşamki yemeğe küçük kardeşiyle birlikte katılmaktan sevinç duyacağını söylemeye gelmiştim."
Deltanın geri döndüğünü ve mektubunu gördüğünü anlayan küçük bedenin kalbi anında pırpır ederken hiç duymadığı kardeş hakkında düşünmeden edememişti.
Ya deltanın kardeşi onu sevmezse? Bu düşünce zihnini anında işgal etse de karşısındaki betayı bu soğukta oyalamak istemediğinden merak ettiği bir diğer soruyu yöneltmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PINK MIRACLE | TAEKOOK'
Fanfiction'°★ Herkes Omega Jungkook'a tanrının bahşettiği hediyenin pembe dumanlar olduğunu düşünürken fazlasıyla yanılıyordu. Çünkü onun asıl hediyesi Delta Kim Taehyung'dan başkası değildi. ★°'