Pembe Dumanın Keşfi

3K 335 23
                                    

Törenin üzerinden üç gün geçmişti. Jungkook bu süreçte kendisini fazlasıyla çaresiz hissetmişti çünkü birçok insan onu eşi olarak istemeye gelmiş, fakat Jungkook daha tören gününde yaşadıklarını hazmedemediğinden ailesi Jungkook'u istemeye gelen herkesi Jungkook'un ricası üzerine geri çevirmek durumunda kalmışltı.

Pembe dumanların hâlâ ona ne kazandırdığını bilmiyorlardı. Ailesi ona bunu kendisinin bulması ve çabalaması gerektiğini söylüyordu fakat Jungkook daha ne aradığını bile bilmiyordu ki. İşte asıl çaresizliği de bundandı, ne aradığını bile bilmemesinden.

Gittikçe karamsarlaşan iç sesi bunu asla bilemeyeceğini söylüyordu ona. Jungkook ise, bu seslere aldanarak aptallığı yüzünden ömrünün sonuna kadar bu kutsal hediyeyi kullanamayacağına kendini inandırmıştı. Bu yüzden de morali iyiden iyiye bozuktu. Annesi de bu durumun farkında olduğundan oğlunun daha fazla üzerine gitmek istememiş, ona onun en sevdiği şeyi yapmayı teklif etmişti.

Yemek yapmak.

Jungkook yemek yapmaya da, yemeye de hayran bir çocuktu. Kar beyazı elleriyle harikalar yaratır, kiraz dudaklarıyla da en ufak kaygı yaşamadan her şeyi mideye indirirdi. Buna rağmen fiziği dişi omegalardan bile güzel ve göz alıcıydı. Sanırım buna da tanrı vergisi demeliydik çünkü Jungkook böyle bir fiziğe sahip olmak için ekstra çaba göstermezdi.

Annesinin teklifi evin en küçüğüne cazip geldiğinden üç gündür kendisini sakladığı odasından çıkıp mutfağa varmış, annesinin onu beklediğini fark ettiğindeyse bu yaşında bile kaybetmediği çocuksu heyecanıyla annesinin yanına gidip ona arkadan kocaman sarılmıştı. Jungkook annesini babasından daha çok severdi. Küçükken ona anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı diye sorduklarında "ANNEMİ!" Diye çığırır herkesi dumura uğratırdı. Bu huyu yıllar geçse de asla değişmemişti. Babası ise bu durumdan şikayetçi değildi, çünkü o da eşini her şeyden ve herkesten çok severdi. Bu yüzden küçük oğlunu anlayabiliyordu.

"Kookie sütümüz bitmiş bebeğim, anne birazcık yoruldu onun için süt almaya gitmek ister misin, hm?"

Annesi bu teklifi sırf Jungkook birazcık da olsa dışarı çıkıp, kendini daha iyi hissetsin diye ona sunmuştu. Jungkook ise annesinin bu dediklerine karşılık kafasını sallamış, ardından oyuncu bir sesle homurdanmıştı.

"Ama yemeği bensiz yapmak yok, tamam mı?"

"Benim oğluşum nasıl isterse."

Mutfak küçük çocuğun kıkırtı sesleriyle dolarken annesi de onu üstünü değiştirmesi için kışkışlamış, küçük çocuk biran olsun etrafa neşe saçmayı kesmeden tekrardan odasına ulaşmıştı. Jungkook temiz ve düzenli yetiştirilmiş bir çocuktu, üç adımlık mesafedeki pazar yerine giderken bile özenli giyinirdi, bunu kendine bir alışkanlık edinmişti. Paspal bir şekilde evinin dışına tek bir adım atmazdı.

Bu yüzden hızlıca beyaz elbisesini giyinmiş, aceleci tavırları biran olsun durulmazken dudaklarına boya sürmeyi ihmal etmemişti. Dudaklarını öne çıkarmayı ve parlaklıklarına parlaklık katmayı çok severdi. Kuşkusuz bu Jungkook'un aynadaki görüntüsünden fazlasıyla zevk almasını sağlardı.

Sonunda süslenmesi bittiğinde hoplaya zıplaya dış kapıya varmış "BEN ÇIKIYORUM ANNEE!" Demeyi ihmal etmeden kapının önündeki sepeti de koluna takarak dışarı fırlamıştı. Pazar yeri fazlasıyla yakınlarında olduğundan ve fazlasıyla tanıdıkları olduğundan annesi güzel oğlunu bu denli rahat gönderebilmişti. Tam tersi olsaydı asla gönderemez, içi içini yer dururdu. Yetişkin olması önemli değildi. Jungkook gerçekten çocuk ruhlu biriydi ve her ne kadar kendini korumayı bilse de Jungkook'un vicdanını kolay ele geçirebileceğinizden onu kolaylıkla kandırabilirdiniz.

PINK MIRACLE | TAEKOOK'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin