Tigridia

2.3K 285 11
                                    

Jungkook'tan

Burnuma dolan fazlasıyla  tanıdıkmış gibi gelen koku yüzünden okumayı bitirdiğim mektubu biraz daha kendime doğru yaklaştırmıştım. Çoktan bu mektubu yazan kişinin o olduğunu anlamıştım... Gitmek ve onu bir kerecik daha görmek istiyordum. Başka hiçbir şey düşünmek istemiyordum işte. Kimdi, neden o haldeydi, nasıl bizim gibi kokmaya başladı, kırmızı mührü nereden buldu, ayrıca beni nereden buldu? Adımı da nereden biliyor?

Bu soruların hiçbirini düşünmek dahi istemiyordum.

Belki onunla buluşmak mantıklı bir fikir değildi, bilmiyorum ama o adamı görmediğim sürece aklımdan çıkaramayacaktım. O gün çok korkmuştum, ona rağmen eve geldiğimde hislerim çok farklıydı ve bunu bir türlü anlayamıyordum. Sanki... Tanımadığım o adamı özlüyor, yanımda istiyordum.

İçimdeki anlamlandıramadığım hisler ve onun kokusunu almamı sağlayan mektupla birlikte ayaklanıp ne giyeceğimi düşünmeye başlamıştım.

Onun gözüne güzel gözükmek istiyordum sanırım. Hatta beni beğensin, sürekli yanına çağırsın, daha yakın olalım, onu tanıyayım...

Derin bir nefes verip son karar olarak sade bir şeyler giymem gerektiğini düşünmüştüm. Bu yüzden de mavi kayışları beyaz olan elbisemi seçmiş, saatin çoktan öğlene gelmiş olduğunu bildiğimden aşağıya inip banyo suyunu hazırlamaya başlamıştım. Her zaman saraydaki banyolara özenirdim çünkü kocaman olduğu ve her zaman çok hoş koktuğu söylenirdi. Hatta istersen yüzersin diyenleri bile duymuştum!

Suyunu hazırladığım banyonun içine üstüme sinmeyeceğini bilsem de en sevdiğim hoş kokulardan ilave etmiştim. Türüm belli olduğundan beri feromonlarım dışında hiçbir aromanın üstümde kalmayacağını annem söylemişti. Çok güçlü bir kokum olduğu içinmiş. Bu beni birazcık korkutuyordu, çünkü annem her ne kadar çok güzel koktuğumu söylese de kendi kokumu alamadığımdan bu kadar yoğun olması ve onu saklayamamak beni geriyordu.

Yine de şimdiye kadar kokum hakkında hiç olumsuz bir yorum almadığımdan içimi ferah tutmaya çalışıyordum. Üstümdeki kıyafetlerimden arınıp kendimi suya bıraktığımda tüm gerginliğim içine girdiğim suya akıp gidiyormuş gibi hissederek rahatladığımda, ufak mırıltılarım ve bazen de gevelediğim şarkılar eşliğinde duşumu almıştım.

Misler gibi olmuştum. Annem her yıkandığımda bana misler gibi olmuşsun derdi ve bunu duymak çok hoşuma giderdi.

Sığındığım havlularla birlikte tekrardan odama girdiğimde kardeşimin elinde gördüğüm mektupla gözlerimi irileştirmiş, odadan çıkmadan önce mektubu nereye koyduğumu hatırlayamazken irileşen gözlerimle kaşları çatık abime bir süre aval aval bakmıştım.

"H-Hyung, bir sorun mu var?"

... gözlerini mektup satırlarından kaldırıp bana doğru çevirdiğinde çatılan kaşları düzelmiş, bu biraz içimi rahatlatırken duyduğum kıkırtılarının arasından tatlı tatlı konuşmuştu.

"Sanırım Jiminie'yi dinlemeye karar verdin Kookie. Gerçekten çok güzel yazmış, ben de bu gün pazara uğradığımda herkes bana seni sordu. Küçük kardeşim hakkında ben de en az onlar kadar endişelendiğimi söyleyemedim."

Duyduklarım abimin, Jimin Hyung'umun yazdığı mektubu okuduğunu anlamamı sağlarken öne doğru büzülmesine engel olamadığım dudaklarımla mızmızlanmıştım.

"Hyungg, biliyorsun. Sadece kendimi biraz toparlamak istedim. Endişelenecek bir şey yok ki. Şok üstüne şok yaşadım resmen elimde değildi ama bak artık iyiyim. Çıkacağım bu gün dışarı, daha fazla endişelenmenizi istemiyorum."

PINK MIRACLE | TAEKOOK'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin