İtiraf

2.1K 278 34
                                    

Annem daha fazla ona bakmama dayanamamış olmalı ki kısık bir sesle kalkıp kapıya bakmam gerektiğini söylemişti. Ben de el mahkum kalkmış, kapıya yaklaştıkça aldığım sinirli feromon kokularından kimin geldiğini anlamışken sinirli oluşuna karşılık fazlasıyla kötü hissetmiştim kendimi.

Koskoca delta sırf ben ruh eşi izime doğru düzgün bakmasını bilmediğim için ayağıma kadar gelmişti. Utanıyordum, hem de fazlasıyla. Yine de kaçıp gitmek istememiştim. Gerçekten buraya kadar gelmişken onu bekletmek dahi olmazdı. Bu yüzden ulaştığım kapıyı çabucak aralayıp kendimi dışarıya atmış, sonbahar akşamının soğuğu içime işlerken kollarımı etrafıma sarma ihtiyacı duymuştum.

"Delta-"

"Misafiriniz mi var?"

"H-Hayır yok neden ki?"

Karşımda korkutucu bakışlarıyla bana üstten bakışı kelimelerimin birbirlerine dolanmasına sebep olurken sakinleşmek adına gözlerimi bir süreliğine yummuş, bu süreçte onun da derin bir nefes verdiğini işittiğimde gözlerimi yavaşça aralayıp çekingen bakışlarımı onun yüzüne doğru çevirmiştim.

Şimdi kehribar gözleri daha dingin, yüzündeki mimiklerse daha sakinlemiş gibi görünüyordu işte. Bakışlarındaki bu değişim içimin kıpır kıpır olmasına sebep olurken bakışlarımı derin sesinin karşısında bile kaçırmamıştım. Yanlış anlasın istemiyordum çünkü.

"Kimdi?"

"Abim..."

"Daha ben görememişken başkalarının dokunması çok canımı sıktı omega."

"Özür dilerim, gerçekten haklısınız ama ikimiz de bilmiyorduk..."

"Neyi bilmiyordunuz?"

"Dokunursak ne olur bilmiyorduk, çok güzel olduğu için ben de sürekli dokundum. Bunun için de özür dilerim."

"Görmek istiyorum. Bana da gösterebilir misin?"

Kafamı belli belirsiz olumlu anlamda sallayıp deltaya arkamı dönmüş, ardından kıyafetimi omzumdan sıyırıp çiçeklerimi ilk defa sahibine göstermiş olmuştum. Kafamı omzumun üzerinden çevirerek tepkilerini görmeye çalışsam da görüş alanım zorlandığından deltayı bir türlü tam olarak seçememiştim.

Benim aksime soğuktan hiç etkilenmemiş gibi sıcak olan parmakları izimi bulduğunda bedenime yayılan hisle bacaklarımdaki tüm güç boşalmış, öne doğru sendelesem de kendimi arkamdaki deltaya yaslayarak düşmekten kurtulmuştum.

O anlarda sanki bedenimin içinde sıcak meltemler esmiş, eş zamanlı olarak da depremler yaşamış gibiydim. Kalp ritmim bozulmuş, hâlâ daha düzelememişti. Soğuktu, üşüyordum evet ama şimdilerde tenimden beni daha da üşüten terler atıyormuş gibi hissediyordum. Derimin altı yanıyordu. O izimi böylesine sevdikçe karnıma sancılar giriyor, düşünme yetimi kaybediyordum.

İzim onu tanıyordu. İzim deltamın parmaklarını hissettiği andan itibaren onları tüm tenime kazıyor, bir yandan da bu hisse bağımlı olmama sebep oluyordu. Anlatırken başıma bir felaket geliyormuş gibi gözükse de hissetmek bambaşkaydı. 

Delta bu histen vazgeçmek istemezmiş gibi parmaklarını izimin üzerinde gezdirdikçe nefesleri sıklaşıyor, burnuma dolan kokusundaki sinirinin burun sızlatan sertliği yerini başımı döndüren bir ferahlığa bırakıyordu. 

"D-Delta."

"Hm?"

"Ben de görmek isterim."

"Merak mı ediyorsun?"

"Çok..."

Arkamdaki derin nefeslenmelerinin ardından tüm sıcaklığı kaybolmuş, göreceğim şeyin bilinciyle ellerim heyecanla titrerken önüme döndüğümde kıyafetinin kuşağını gevşetip önünü açan delta ile karşılaşmıştım. Küpe çiçekleri ikimizin izinde de ortak olsa da, onun çiçekleri göğsünün hemen altından başlayıp bir hilal şekli gibi göğsünün üzerine bitmiş, tıpkı delta gözleri gibi siyah renkli olan iz sanki etrafındaki damarları göstermek ister gibi dallanıp budaklanmıştı.

PINK MIRACLE | TAEKOOK'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin