Kızgınlık°

2.9K 298 74
                                    

Cinsel içerik uyarısı!

Jeongguk'tan

Bedenimde kol gezen ağrılar beni tatlı uykumdan uyandırmış, tenimin sıcaktan kavrulduğunu fark ettiğimde gözlerimi bile aralamadan üzerimdeki örtülerden kurtulmuştum.

Hasta mı olmuştum?

Örtüden kurtulsam da bir türlü geçmeyen bunaltıcı sıcaklık dayanamayıp gözlerimi aralamama sebep olduğunda bir süre kendi odamda olmadığımın farkındalığıyla etrafta gözlerimi gezdirdim.

Burnumda tüten tanıdık koku kaygılanmamı önlüyorken kokunun sahibini bir türlü göremeyişim bir kenara hemen yanımda yerde karışık bir halde duran örtülerden deltanın orada uyuduğunu anlamıştım.

Benim yüzümden zor bir gece atlatmış olmalıydı. En son hatırladığım faytonda deltanın omzuna yaslanarak uyuya kalışımdı. Saçlarımı tek tek sevmiş, benimle gece boyu ilgilenmişti.

Bense uzun bir süre sonra deliksiz bir uyku çekmiş, şaşırtıcı bir şekilde hiç kabus görmemiştim. Fakat kabus görmemiş olsam da uykumu alamamıştım. Sanırım hastalığımdan dolayıydı. Ayrıca sıcak bastığından olsa gerek alt bedenim yapış yapıştı. Ayağa kalkmayı bırak doğrulacak gücü kendimde bulamadığımdan deltayı beklemekten başka çaremin olmadığına karar kılmıştım.

Kılmıştım kılmasına fakat gittikçe artan karın ağrılarım sızlanarak yatakta yüzüstü dönmeme sebep olmuştu. Yüzüstü dönüşüm biraz olsun iyi gelmezken kıvranarak kasıklarımı yatak ve bedenimin arasında sıkıştırdığımda hissettiğim sertlikle gözlerimin irileşmesine engel olamamıştım. 

Tam da bu anda benimle birkaç kelimeden fazla konuşmayan omegam halime sinir olduğunu fazlasıyla belli eden ses tonuyla söylenmiş, hastalık sandığım şeyin aslını öğrenmemi sağlamıştı.

"Kızgınlıktayız çocuk. Deltamızı getir, hadi çağır onu! Bizi bekliyor, uyanmamızı bekliyor."

Deltanın beni bu halde görmesi son isteyeceğim şey olduğundan kurdumu dinlemek istemiyor olsam da aniden giren ağrıyla bedenim olduğu yerde küçülmüş, tutamadığım göz yaşlarımla ağrımın azalması için bir sağa bir sola kıvranırken ağlayışlarımın sesli hıçkırıklara dönüşmesine izin verip pes ederek deltama seslenmiştim.

"T-Tae-"

Acıdan dolayı adını tam olarak seslenmeyi bile beceremesem de deltam beni duymuş ve anında yanıtlamıştı. Sanırım kurdumun da dediği gibi beni, uyanmamı beklemişti.

"Buradayım, korkma bebeğim geliyorum."

Aralanan kapı ve deltanın beraberinde getirdiği kokusuyla yerime iyice sinerken duyduğum birkaç tıkırtının ardından sırtımda gezinen elini hissetmiş, sesli bir şekilde burnumu çekip yerimde doğrularak deltayı yakınımda istediğimden kollarımı havalandırmıştım.

Ellerimi gelmesi için sızlanarak birkaç kez açıp kapattığımda -normal şartlar altında asla yapamazdım- delta bu halimin hoşuna gittiğini belli eden tebessümüyle beni kollarının arasına almış, çift kişilik yatağımızın boş tarafına yerleşmişti.

Evet, bizim yatağımızdı. Eş olduğumuzda her sabah birlikte uyanacağımız yer burasıydı işte. Delta ile uyumanın hayali bile huzurlu hissetmemi sağlarken sıcak göğse biraz daha sokulmuş, acılarımı dindiren kokuyu derin derin solumuştum.

"Jeon, bir şeyler yemen gerek."

Adeta bir bütün olduğum delta konuştuğunda konuşmanın etkisiyle bedeni sarsılmış, sıkı sıkı sarıldığımdan sarsılışı bana aynen geçerken kasıklarımdaki karıncalanma ile kaşlarımı çatarak huysuzlanmıştım. Böyle kalsak güzeldi her şey.

PINK MIRACLE | TAEKOOK'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin