Medya:Umaraşk
Nefes aldım.
Nefes verdim.
"Küçük su birikintisine ne denir, biliyor musun?"
Kısa bir sessizlik olurken ardından yeniden sesini duydum.
"Sucuk."
Kafamı kaldırıp yanımdaki adama bakarak yüzümü buruştururken alkolün etkisiyle gözlerini kapatarak sırıttığını gördüm.
"Bu iğrençti."
Beni duyup duymadığını bile anlayamazken alkolün etkisiyle bulanıklaşan görüntümle birlikte midemin çalkalandığını hissetmemle öğürerek kalkıp yan tarafıma kusmaya başladım.
"İçip içip keş mi oldun şimdi de?"
Aron havada bana bakarak öğürmemle yüzünü buruşturdu. Sorduğu soruyla ona bir cevap veremezken ağzımdaki iğrenç tatla yüzümü buruşturdum.
Evet mavi yuno hala yanımdaydı ve adını öğrenmiştim. Aron'du. Reha, hala o yunoyu sadece benim görebildiğimden habersizdi ama...
"Öğk..."
"Hahahaa! Seni alkol çarpmış."
Yanımdaki adamdan gelen sesle ona bir cevap vermezken ağzımı silerek ayağa kalktım. Etrafta başka denize karşı içip sızanlar varken yürüyerek zorlukla da olsa bir banka oturdum.
"Artık kendine geldin mi?"
Kafamı gecenin bir yarısı oturduğum bankta karşımda duran ama kimsenin görmediği yunoya sallarken konuştum. Kesinlikle deli değildim.
"Evet, geldim. Aron sen etrafında mı dönüyorsun?"
Bana ciddiyetle bakmasıyla ciddiyetle sorduğum soru bölünürken gözlerimi kısarak mırıldandım.
"Hala tam ayılmamışım yani..."
Tespit niteliğinde cevabım sabrını zorluyormuşumcasına gözlerini yummasına sebep olurken kafamı çevirerek esen rüzgarla gökyüzüne baktım.
"Ayılman gerek."
Aron'a göz devirerek bulutları izlemeye devam ederken yüzüme vuran soğuk havayla açıldığımı hissettim. Cidden artık kendime gelmeliydim sanırım.
Lara ölmüştü. O geceden sonra bir daha diğerlerini görmemiştim. Beni suçluyorlardı.
Boğazıma bir yumru oturduğunu hissederken nedense sol tarafımda bir ağrı hissediyordum. Dokuzuncu bana git, demişti.
"Almila gidelim mi?"
Aron'un yüzüme dokunduğunu hissederken beni güldürmeye çalıştığını anlasam da gülmedim. Üzgün olduğumu anlamışça dikkatimi çekmeye çalışırken Almila demesiyle bir nefes verdim. Kimliğimi görmüştü.
"İstemiyorum, Aron."
Geri çekilip üzgünce beni izlerken diğerlerini düşündüm. Laden'e kızsam da bir yerde istesem bile ona hak veriyordum...
Tilki.
"Aron!"
Bakışlarım hisle hızla yukarı çıkarken Aronla göz göze geldim. Emindim biri...
Hızla bir elimle destek alıp masadan atlarken anında kırılıp dağılan oturaklarla birlikte nefesimi tuttum. Şeytanlar.
"Siktir."
Koşarak kaçmaya başlarken tökezlesemde adımlarımı durdurmadım. Yakalanmamalıydım. Adrenalin tüm vücudumu dolaşırken alkollü olsam da koşmaya devam ettim. Şeytanlardı.
"Afedersiniz."
Yanından hızla geçtiğim insanlara çarpmamaya çaba gösterirken arkamdan koşan ve duvarların üstünden uçan şeytanları hissediyordum.
"Sadece çok hafif bir güç, lütfen..."
Büyü gücümü açığa çıkarmak için uğraşırken bir küfür savurdum. Cidden şu lanet beni engelliyordu.
"Kaçma, yarı fani."
Arkamdan gelen sesle bir köşe daha dönerken telaşla yutkundum. Ne yapacaktım?
"Yakaladım."
Tek ses.
Bir anda önümde beliren şeytanla birlikte görünmeyen bir güçle sıkıca kavrandığımı hissetmemle olduğum yerde hareket dahi edemezken gözlerine bakarak nefeslendim.
"Nereye tilki? Tüm asır seni bekliyorduk."
Cümlesi histerik bir nefes vererek gülmeme sebep olurken kafamı eğerek nefeslendim. Ortaya çıktığımı bildiklerinden beri hepsi peşime düşmüştü. Üç aydır yalnız başıma kaçıyordum.
Simsiyah gözleri simsiyah saçlarıyla uyum içindeyken cildi gerçek olamayacak kadar güzel ve pürüzsüzdü. Kulak kepçeleri hafifçe uzun ve bitimine kadar kafalarıyla birleşikken şeytanların birkez daha sanılanın aksine ne kadar güzel göründüğü gerçeğiyle göz göze geldim.
"Sorun ne, ilahın yanında değil mi?"
Cümlesiyle bakışlarım ona yönelirken gözlerine sertçe baktım. Değişen tek şey yalnız kalmam değildi.
"Serap."
Gözleri mavilerimde asılı kalırken ne dediğimi anlayamadan duraksadı.
"Ne oluyor..."
Kısık sesi kulaklarıma dolarken sadece onların gördüğü ve onu içine çeken bir kabus zihninde belirirken gevşeyen eliyle birlikte geri çekildim.
"Ah!"
Acıyla elimi bacağıma basmamla akan kanı görürken yaslandığım yerde hızla üstümdekini sıyırdım.
"Haline bak. Cidden sefilin tekisin. Nasıl bu kadar yaralandın?"
Duyduğum sesle Aron'a bakmadan kana bulanmış sargıma bakarken yer yer oluşmuş morarmalara eklenmiş göğsümün üzerindeki morarmayla dişlerimi sıktım.
"Eskisine dönmüşsün. Lanet yüzünden yine yaraların iyileşmiyor."
Aron bana bakarak çatılmış kaşlarıyla konuşurken ona bir cevap vermedim. Siktiri boktan bir durumdaydım.
"Onlardan bu şekilde kaçamazsın."
Sesiyle birlikte ayağa kalkmaya çalışırken önüme geçmesiyle en sonunda nihayet ona baktım.
"Başka seçeneğim yok."
İnatla kaşlarını çatarken ona bakmama sebep oldu.
"Hayır, var. Seni Reha'nın yanına yollayabilirim."
Bu düşünce kaşlarımı derince çatmama sebep olurken ona bakarak hızla konuştum.
"Asla. Onu görmek istemiyorum."
Aron'un kaşları bana bakarak çatılırken ona bakmadan hızla atıldım. Alkolü bünyem hala atamamıştı ve yine güçsüz düşmüştüm. Olduğum yere çökerken bir anda basan uykuyla birlikte sızlayan bacağımı görmezden gelerek gözlerimi yumdum.
"Halinin farkında değilsin."
Aron sadece bana bakarak bunları söylediğini seçerken yavaşça sızdım. Dokuzuncu o gün ne boynumdaki yüzüğü fark etmişti, ne suratıma bir kez daha bakmıştı, sadece 'git' demişti.
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DKT- Dokuz Kuyruklu Tilki
Fantasy"Yakaladım seni kedicik!" Bana tepeden eğlenerek bakan bir ilahla sinirlerim boşalırken bir anda gözlerindeki duygunun yerini şaşkınlık değiştirdi. Adem elması hareketlenerek yutkunurken bakışlarındaki yoğunlaşan merak ve ilgiyle dizlerinin üstüne...