21

138 27 3
                                    

"Mila"

Tek kelime, iki hece.

Sevgili.

Kalbimin titrediğini hissederken ismim dudaklarından dökülen adamın nefesini hissediyordum. Bana bakarak gülümsüyordu ama bu öyle normal bir gülümseme değildi. Sıcacıktı.

Bana uzattığı eline şaşkınlıkla bakarken duraksamıştım.

"Madem bir ismin yok. Senin adın Aymila olsun."

Yüreğimi hoplatacak cinsten sıcak gülümsemesiyle ismim dudaklarından sanki titrercesine dökülürken bana bakışlarındaki merhameti görebiliyordum. İçi titriyor gibiydi bana bakarken zarar görmeme asla izin vermeyecekmiş gibi.

Biricik ilahım.

Dokuzuncu.

Beni yanına alıp diğer ilahlardan koruyan ve kendine mühürleyen. Aynı zamanda onun ruhası olduğumu da mektupta az önce öğrendiğim..

Sadece onu anılarımda tam olarak göremiyordum.

Her zaman bulanık. Kim olduğunu bilmiyorum. Neye benzediğini bilmiyorum ama o bulanık silüet her hafızamda canlandığında yüreğimin bir yerlerde sızladığını hissediyordum. Geçmişimin bir parçası olduğunu hissediyordum ama her şey anlamsızlaşıyor. Geçmişimin bir parçasıysa o adamın beni bulacağına eminim.

Ama o neden beni bulamıyor?

Veya o... beni neden çoktan buldu ama kovdu?

Nefesimi tutarak mektupta okuduğum son cümleyi defalarca kez yeniden okurken elimdeki kağıdın parmaklarımın arasından yavaşça kaydığını hissettim.

Bir ilahın ruhasıydım.

Ruha.

Bir ilahım olduğunu ve onun yüzüğünü taşıdığımı biliyordum ama aynı zamanda ruhası olmamı beklemiyordum. Dokuzuncu ilahımsa o zaman onun ruhası mıydım? Peki bana neden o kadar mesafeli ve nefretle bakmıştı o gece? Yüzüğünü neden istememişti?

"Mila?"

Gözümden aktığını hissettiğim gözyaşıyla birlikte yutkunurken titrek bir şekilde çatallaşmış sesimle mırıldandım.

"Ben neden...?"

Diğerleri bana şaşkınlıkla bakarken hiçbirine aldırmadan gözümden süzülen gözyaşıyla karşıma baktım. Büyük ihtimalle sarhoşluğun etkisiyle zaten beni buraya zorla getirmişlerken ağladığımı düşünüyorlardı. Dokuzuncu benim ilahım değil miydi? Emindim, o gece hissetmiştim onun ilahım olduğunu ama neden bana bununla ilgili bir şey söylememişti. Bana ihtiyacı yok muydu?

Gözyaşlarımı silerken elimin arasında buruşan mektubu sıkı sıkı tuttum. Diğerlerine dokuzuncunun ilahım olduğunu söylemeyecektim.

Anılarımdaki o adam bir ilahtı.

Ve ben hafızamda hayal meyal hatırladığım o güzel adamın ruhasıydım.

Dokuzuncunun ruhasıydım.

Yüzük...

Onu bulacaktım.

"Ne oldu? Kötü bir şey mi yazmış?"

Umar'ın yanıma gelerek omuzlarımı sıvazlayarak ciddiyetle sorduğu soruyla kafamı kaldırıp gözlerine bakmazken akan göz yaşlarıma aldırmadan kağıda yazılanları düşündüm. Onlara söyleyemezdim. Dokuzuncuyu bulmak zorundaydım. Hem o gün yüzüğü ona geri veremediğim için bile bir ton pişmanlık duymuştum. O benim ilahımsa ona çok şey borçluydum.

DKT- Dokuz Kuyruklu TilkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin