16-"Çaresizliğin Ruhundaki Yük Kervanı."

51 9 13
                                    

Selam bal petekleri, nasılsınız?
Diliyorum ki mutluluk her daim yanıbaşınızda olsun.
Satır aralarında ve bölüm sonunda
görüşmek üzere. :)
Keyifli okumalar dilerim!

🎶Kubilay Karça-Gel Artık.
🎶Ufuk Beydemir-Hiç.
🎶Bengü-Saygımdan.
🎶Kolpa-Ölünmüyor Mutsuzluktan.

🫀

Sanki karanlık küçük bir odada tutsaktım, her geçen gün dış dünyadan bir darbe daha alıyordum. İçinde bulunduğum harabeye henüz yeni alışma sürecindeyken, her geçen gün yoluma farklı bir taş çıkması beni bilhasse zorluyordu. Çok kez düşmüştüm. Ruhumda açılan yaraların kabuk tutması gerekirken ilerleyen zamanda daha da fazla kanıyordu.

Kanı çekilen kalbimin kurbanıydım ben, artık acıma duygusunu içine gömmüş dört bir yandan hançerini saplıyordu.

Bu kadarını hak edecek ne yapmış olabilirdim?

Pahabiçilmez hislerimi kaybetmeme değmiş miydi? Bilinmezlik okyanusunun içinde kayboluyordum, belki de içten içe bulunmayı bekliyordum...

Evren bile benim kalbimin olmadığına içten bi' halde inanmış olmalıydı. Oysa ki vardı, sadece saklıyordum. Hem olmaması mümkün olamazdı değil mi? Bu olanlar çok ağırdı, ben de insandım sonuçta. Soluklanmak istediğim anda neden hayat beni oradan oraya savuruyordu? Bunları yaşamak koskocaman bir enkazın altında kalmakla eşdeğerdi. Benim nefes almaya, kurtulmaya hakkım yok muydu? Bu kadar mı kötü biriydim...

Bir nebze de olsa kader bana insaflı davransa ne olurdu ki?

'Ben de insanım!' diye haykırarak saatlerce çığlıklar eşliğinde isyan etmek istiyordum fakat buna dahi hakkım olmadığını düşünmeye başlamıştım... Psikolojim üzerinde kurulan baskı zihnimi şekillendirmeye başlamıştı. Buna 'dur' diyememek, engel olamamak benim için çok zordu. Çünkü kendimi bildim bileli psikolog olmak için can atıyordum, her detayına kadar araştırıyordum. Bu nedenden ötürü psikolojik baskının anlamını ve sonuçlarını ezbere bilsem de kendime şifa olamamak üzerime tonlarca ağırlığı yüklüyordu.

🔥

Bakışlarım donuklaşmıştı, tepkisiz kalmam karşısında şaşkınlığın derinlerine kapılan Melike Abla'nın sesiyle birnevi kendime gelebilmiştim. "Bunu sana söylemekle iyi mi yaptım bilmiyorum ama öğrenme hakkına sahip olan tek kişi sensin diyebilirim, tabii Nalan'da bu hakka sahip lakin onun psikolojisinin kaldıracağını düşünmüyorum." Haklıydı, Nalan bu kadarını kabullenemezdi.

"Bu mümkün değil." dedim, Rıza Abi'nin yaşama ihtimalinden bahsederek. "Cesedini gördüm, gördük. Yaşamasının imkanı yok. Bunu babama veya Nalan'a sorsan onlar da benimle aynı cevabı verir, gözlerimizle gördük..." dedim kendimden emin bi' şekilde.

"İlkinde ben de inanamadım ablacığım." dedi beni inandırmak istercesine. "Ama yakınına kadar gittim, kendimi göstermeden. O olduğuna eminim, benzerlik deyip geçebilirdim belki ama ismine kadar aynı olacak değil ya."

Derin bir nefes verdim, algılarım tamamen kapanmak üzereydi. "Nerede gördün, lütfen detaylıca anlatır mısın? Gerçekten anlayamıyorum." dedim çaresizliğimi kamufle eden baskın ses tonumla.

Ateş ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin