-4-

278 43 86
                                    

Minho bulduğu ayrıntının keyfi ile gülümseyerek Jisung'a yaklaştı:
"Biliyor musun 'H' sana olan merakımın her geçen gün giderek artmasına sebep oluyorsun."

☆☆☆☆☆

Jisung onun bu garip yaklaşımından rahatsız olarak bir adım geri çekildi. Minho'nun ise aklında yeni bir soru oluşmuştu bile.

O da bir adım geri atarak düşünceli bir şekilde Jisung'a baktı:
"Söylesene sana neden 'H' diyorlar? Yani sembol olarak 'H' harfini seçmenin bir sebebi var mı? İsminin baş harfi olabilir mesela. Ah öyleyse işim oldukça kolaylaşmış olur."

Jisung:
"Saçmalama. İsmimin baş harfini sembol olarak kullanacak kadar aptal değilim herhalde."

Minho:
"Hmm, bilemeyeceğim artık."

Jisung:
"Aslına bakarsan 'H' harfi japoncadaki yalnız manasına gelen 'hitori' kelimsinden geliyordu. Bu yüzden 'H' harfini sembol olarak kullanmıştım. Ama doğal olarak insanlar bunu bilmediği için İngilizce olarak telaffuz etmeye başladılar. Yani beni rahatsız ettiği yok hatta iki dilin karması gibi hissettirdiği için hoşuma gitti, bende engel olmadım. İsmimle alakası yok demeye çalışıyorum. Aman neyse, sana neden açıklama yapıyorsam."

Bu cevap kızıl saçlıyı tatmin etmeye yetmemiş gibiydi:
"Evet, mantıklı bir sebep. Ama yinede seninle ilgili araştırma yaparken 'H' harfi benim için ön planda olacak."

Jisung ise buna karşı omuz silkmekle yetindi.

Minho:
"Herneyese, yeniden bir anlaşmaya varsak iyi olur."

Jisung:
"Nasıl yani?"

Minho:
"Seni o odanın içinde tutamayacağımı bana baya net bir şekilde öğretmiş oldun. Madem öyle anlaşalım. Evin içinde bir koruma seni sık sık kontrol edecek. Yatak odam ve çalışma odam dışındaki odalara da girebilirsin. Komşum olmadığı için seni insanlar görmezler o yüzden bahçeye çıkmana da izin veriyorum. Ben eve gelene kadar buz dolabını rahat bırak, canın sıkıldıkça yersen senin yüzünden aç kalacağım. Neyse, korumaya bir daha saldırma, yanlış bir şey yapıp yapmadığını kontrol edecek sadece, anlaştık mı?"

Jisung oldukça memnun bir gülümseme ile kafasını aşağı yukarı salladı.

Minho ise o anda farkında olmadan içinden geçirdi; "tatlı... ne diyorum lan ben?"

Kendisine gelerek konuşmasına devam etti:
"Bir zahmet kabul et zaten. Şirketimi soymaya gelen hırsız mısın, onur konuğum mu belli değil. Misafirlerime bile evimi bu kadar kullandırmıyorum."

Jisung güldü:
"Ne demem gerek, teşekkür mü edeyim?"

Minho:
"Döndüğümde ev yerli yerinde olsun yeter."

Sözünü bitirdikten sonra yiyecek herhangi bir şey bulma ümidi ile buzdolabına ilerledi.

...

Jisung o gece terlemiş ve nefes nefese, titreyerek rüyasından uyandı. Daha doğrusu kabusundan kurtuldu. Bir süre soluklanıp üzerindeki şoku atlattıktan sonra hala beyninde dolanan görüntüleri ancak kavrayabilmişti.

Sinir, stres, üzüntü, pişmanlık, korku... Birçok duyguyu aynı anda yaşarken o duygular kadar çok lanetler savurdu beynindeki görüntülere.

Böyle rüyalar görmeye o korkunç olaydan sonra başlamıştı ve atlatması ciddi anlamda zor olmuştu. Uzun zamandır görmediği için de bu rüyalar karşısına çıktığında istemsiz olarak afallamıştı. Tekrar görmesini son zamanlarda yaşadığı olaylar tetiklemiş olmalıydı.

Bütün geceyi rüyasını düşünerek uykusuz geçirmek istemediği için kafasını yastığa gömdü ve mümkün olduğu kadar uyumaya çabaladı.

...

 THE ~H~ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin